“Z kuşağı teknolojiyle cezalandırılamaz”
DOÇ. DR. DENİZ YENĞİN,
Dijital çağın dijital çocuklarını teknoloji bağımlılığından uzak tutarken, teknolojiyle iç içe de yetiştirmek gerekiyor. Doç. Dr. Deniz Yenğin, çocukları dijital dünyadan uzak tutmanın ve teknoloji ile cezalandırmanın çözüm olmadığını belirtti.
İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Yenğin, “Milenyum çocukları için “Z kuşağına ‘Alfa çocukları’ diyoruz. Alfa çocukları teknoloji çocukları ve dijital dünyanın içinde büyüyorlar. Onlara telefon vermemek veya teknoloji ile cezalandırmak çözüm değil, istesek de istemesek de onlar bu cihazlara ulaşacaklar. Bütün dünyanın yaşadığı dijital bir dönüşüm var ve bundan çocukları soyutlayamayız. Burada önemli olan kontrollü teknoloji kullanımını sağlama, çocukları bağımlılıktan uzak tutma” dedi.
En büyük görev ebeveynlere düşüyor
0-3 yaş aralığındaki çocukları teknolojik cihazlardan uzak tutmak gerektiğini söyleyen Yenğin, “Ben çocukların teknolojik cihazları kontrollü kullanmalarından yanayım. 0-3 yaşa kullandırılmamalı ama sonrasında yavaş yavaş teknolojiyle tanıştırmak gerekiyor. Çocuk dünyayı teknolojiyi kullanarak gözlemleyecek. Burada ebeveynlere ciddi görevler düşüyor. Çocuklar gerçeği algılamadan onlara dijital dünyayı tanıtmak doğru değildir. Çocuklar küçükken ellerine telefon veriliyor ve çocuk dünyayı dijital dünya olarak tanımlıyor. Gerçek dünya ile sanal dünyalar arasında bir iletişim süreci ortaya koyabilmek bir köprü oluşturmak gerekiyor. Dijital dünyanın yanında gerçek dünyayı da çocuklara anlatabilmeye yönelik bir yol izlemek, çocuklara alternatif etkinlikler bulmak gerekiyor. Spor, drama, yarışmalar, kodlama gibi çocukları yönlendirebileceğimiz birçok etkinlik ve proje var. Aile çocuk için en önemli rol modeldir. Aile çocuğunun ne kadar teknolojik cihaz kullanmasını istiyorsa kendi de o kadar kullanmalı” ifadelerini kullandı.
Yeni dünya, yeni iletişim, yeni medya
Doç. Dr. Deniz Yenğin, dijital medyanın günümüzde teknoloji olarak açıklandığını belirterek “Teknoloji sosyalleşmiş bilgi demektir. Sosyalleşen ve toplumsal anlamda kıymet gören, kullanılan, tüketilen bir dijital dünyadan bahsediyoruz. İletişim trafiğimiz artık dijital iletişim olarak gerçekleşmekte. Bu beraberinde farklı farklı pratikleri de zorunlu kılıyor. Cep telefonu, internet, mobil cihazlar kullanıyoruz. Artık teknoloji evrim geçirdi. Özellikle iletişime güzel bir dokunuşu oldu” diye konuştu.
Teknolojik hastalıklara dikkat
Kısa vadede teknolojiyi kullanmanın sorun oluşturmayacağını söyleyen Doç. Dr. Yenğin “Uzun vadede ise teknoloji bağımlılığı kendini gösteriyor. Biz buna ‘davranışsal bağımlılık’ diyoruz. Örneğin cep telefonu zamanla vücudumuzun bir parçasına dönüşüyor. Bizim için araç olan şey yavaş yavaş amaca dönüşüyor. Sonrasında insanlar kendilerini kontrol edemedikleri bir duruma geliyorlar. Bu bağımlılıkla karşı karşıya kalıyorlar ve teknolojiden kopamıyorlar. Dünya sağlık örgütü ‘internet bağımlılığı’ ve ‘dijital oyun bağımlılığı’ olarak iki bağımlılıktan bahsediyor. Yeşilay ise ‘teknoloji bağımlılığı’ olarak bağımlılık maddelerine bir yenisini ekledi. İAÜ Yeni Medya Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak dijital hastalıklar üzerine araştırmalar yaptık. Dijital hastalıklar diğer hastalıklardan farklıdır. Hastalığı, iletişim kullanma pratiklerimizle birlikte ortaya çıkmış, dijital dünyanın beraberinde getirmiş olduğu problemler olarak ifade ettik” diye konuştu.
Yenğin, teknoloji bağımlılığı ile ilgili bazı semptomları ise şöyle sıraladı: “Nomofobi (telefonsuz kalma korkusu), netlesfobi (her ortamda interneti arama), fomofobi (haberlerden geri kalma korkusu), phantom vibration (telefon titremiyorken sürekli titrediğini hissetmek), ego sörfü (kendimiz için ne yazıldığına bakmak), stalk (insanları gözetleme), motion sickness-hareket hastalığı (sanal gerçeklik sistemlerinde gerçekleşen bir problem), tıkınmalı izleme (dizileri, filmleri arka arkaya izleme), crackberry (sürekli maillerini kontrol etmek), plagomani (şarjsızlık korkusu), hikikomori (teknolojiden dolayı sosyal dünyadan elini eteğini çekmek) bunlar semptom henüz hastalık değiller fakat sürekli karşımıza çıkan durumlar.”