YOGA Yoksa GÜREŞ Var!
İnsanın yaptığı en anlamlı yolculuk, kendi iç dünyasına olanıdır. Orayı dürüstçe keşif edip katıksız benliğimize ulaşabilirsek işte o zaman insan olmanın keyfine varabiliriz. Bu keşif yolculuğunda türlü yöntemler deneriz ya da seçeriz. Bazen dine yoğunlaşma, tasavvuf’a yönelme, bazen meditasyon ya da yoğa gibi yöntemler bize iyi gelir. Ama illaki de yolculuğumuzun asıl amacı sade, anlamlı, barışık, huzurlu… bir yaşamdır.
Özel okullar ya da kreşlerde özel ders olarak verilen yoga’nın devlet okullarında da artık verilmeye başlanacağı yönünde Milli Eğitim Bakanlığı’nın kararını duyduğumda çok sevindim. İş adamı, özel okul sahibi Bakan Ziya Selçuk’u alkışladım. Politikanın dışından atanan Bakan, farkını gösterdi diye düşündüm.
Teknoloji ve bilgi karmaşasının yaşandığı, süratte sınır tanımadığımız, kaygıyla, stresle mücadele ettiğimiz günümüzde, çocuklarımızı hayata hazırlarken, ruhi dinginliğin ayrıca önem taşıdığına inananlardanım. Bunun dışında yoga çoğu insana göre bir spor, bir felsefe. Atatürk’ün söylediği gibi: ”Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”. Çocuklarımız hareket etsin, ekmek, su gibi sporu da hayatlarının bir parçası haline getirsinler. Hayaller kurmaya başladım: gerçekten mutlu, birbirine saygılı, sevgili, kendine ve çevresine dürüst, çalışkan, öz güvenli, dinamik insanlardan oluşan bir toplum düşledim. Yoga bütün bu düşlerin gerçekleşmesi için bir araçtı aslında. Olabilir miydi?, olabilirdi. Çünkü yoga’nın felsefesinde insanın kendi benliğine keşif yolculuğu vardır. Abartıyor muyum? Böyle düşünenler, lütfen araştırın ve görün. Yok, yok… siz bence Yoga’ya başlayın ve abartıyorsam beni utandırın!…
Benim gibi düşünenler sevine dursun, bazıları çocuklara putperest ibadeti “yoga” öğretilecek diye kazan kaldırdı. “Putperest ibadeti” diyenleri Hac ibadeti dinginleştiremiyor mademki, o zaman Nirvana’ya çıksınlar! Kendilerine Müslüman Alimler Birlikleri diyenlerin yaptığı ortak açıklama yetmiyormuş gibi konuya bir de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral el attı. Saral, “Milli Eğitim Bakanlığımızın çocuk yogası uygulamasını büyük bir üzüntü ile öğrendim. Hinduizm kaynaklı ve Budizm ve Jainizm’de de çeşitli uygulamaları olan ve de ne ülke nüfusumuzun neredeyse tamamının inancı olan İslam dinimizde ne de binlerce yıllık kültürümüzde yeri olmayan bir uygulamanın gelecek nesillerimiz üzerinde olumsuz etkileri olabilecek bir şeydir. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Konu ile ilgili olarak yazının altında imzası olan Genel Müdürümüze tepkimi dile getiren mail yolladım. Hepimiz beşeriz. Hata yapabiliriz. Bu durum devlet yönetimi kademesinde olanlar için de geçerlidir. Hatayı kabul ederek hatadan vazgeçmek en büyük erdemdir (İHA) “ açıklamasını yaptı.
Adeta İslamiyet kurtarılıyor, oysa din, insanların kendi kurtuluşları için var. İslamiyet’in felsefesini bir anlayabilsek, bu güzel ve özel dini bu kadar kirletmeyeceğiz.
İnsanlar, günümüz şartlarında, ilkokulda olmasa da hayatının bir döneminde bu tip felsefeleri olan sporlara yöneliyor. Ayrıca felsefesi olan bu sporlar insanı, İslamiyet’den uzaklaştırmıyor tam tersine yakınlaştırıyor. Sayın Başdanışmanın gerekçesine yorum yapamıyorum çünkü bende, “taktir büyüklerimizin” diyecek bir yorum yok.
Fakat bir önerim var. Maksat çocuklara spor kültürünü aşılamak ya, o zaman Ata sporumuz güreşi yoga yerine müfredata alalım. Seçmeli ders olmasın lütfen. Hem tarihimizden, kültürümüzden, hem de dinimizden kopmaz çocuklarımız. Ama “kızlar için yağlı güreş” ne gördüm ne de duydum. Bu sorunu nasıl çözeriz? O konuda söz Sevgili Başdanışman’ın!…