Reklam
tvTürk

Yavuz Zırhlısının gölgesinde Türkiye gündemine taşınan hukuksuz bir basın davası

‘MİLLİ MÜCADELEDE SERVETİYE CEPHESİ’ TEMASIYLA 8-10 MART 2019 TARİHLERİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN ULUSLARARASI KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMUNDA SUNULAN İZMİT AHALİSİ İZMİT VALİSİNE KARŞI’ ADLI BİLDİRİ, ‘YAVUZ ZIRHLISININ GÖLGESİNDE TÜRKİYE GÜNDEMİNE TAŞINAN HUKUKSUZ BİR BASIN DAVASI’NIN İÇ YÜZÜNÜ ORTAYA KOYDU.

  • Diğer
  • 11 Mart 2019
  • 171 KEZ OKUNDU

‘Milli Mücadelede Servetiye Cephesi’ temasıyla 8-10 Mart 2019 tarihlerinde gerçekleştirilen Uluslararası Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumunda sunulan İzmit Ahalisi İzmit Valisine Karşı’ adlı bildiri, ’Yavuz zırhlısının gölgesinde Türkiye gündemine taşınan hukuksuz bir basın davası’nın iç yüzünü ortaya koydu.

Türkiye’nin en uzun soluklu ve geniş katılımlı yerel sempozyumu olan Uluslararası Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu, 8-10 Mart 2019 tarihlerinde ‘Milli Mücadelede Servetiye Cephesi’ temasıyla gerçekleştirildi. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın açılış konuşmasıyla başlayan sempozyumda sunulan bildiriler, Kocaeli tarihine büyük katkılar sağlarken, bildirilerden bazıları Türkiye’nin yakın tarihine de ışık tutarak özellikle Erken Cumhuriyet Dönemi Basınına dair bilinmeyen pek çok gerçeği gün yüzüne çıkardı. Bu bildirilerden en çarpıcı olanı da İzmit’te gerçekleştirilmiş olsa da 1930’lu yıllarda ülke gündemini meşgul eden bir basın davasını ele alan ‘Yarın Gazetesinin İzmit Davası: İzmit Ahalisi İzmit Valisine Karşı’ adlı bildiriydi. Söz konusu bildiri, bir dönem İzmit Körfezinde demirleyen Yavuz Zırhlısı ile ilgili haberler iktidara yakın gazetelerde yayınlandığında herhangi bir sorun çıkmazken muhalif gazetelerin aynı yayınları yapması durumunda ‘casusluk’ suçlamasıyla karşılaştıklarını ortaya koyuyordu.

Türklüğe hakaret değil yozlaşmaya dur demek!

Sempozyumun Prof. Dr. Azmi Özcan’ın oturum başkanlığında gerçekleştirilen oturumunda konuşan Dr. Ekrem Saltık tarafından sunulan bildiri, 1930’lu yılların başında ülke gündemini meşgul eden şaibeli bir davayı gündeme taşıdı. Yarın Gazetesinin yaptığı bazı haberlerin ‘Türklüğe hakaret’ suçlamasıyla takibata alındığını söyleyen Saltık, gazete hakkındaki bu suçlamaların, aslında dönemin bazı yozlaşmış idarecileri ve bürokratlarına yönelik ‘muhalif’ yayınlarını susturmak amacını taşıdığını söyledi.

Yarın Gazetesinin, bir dönem İzmit Körfezinde tamirata alınan Yavuz Zırhlısına dair yaptığı haberlerin kasıtlı olarak ‘esrarı askeriyeyi ifşa’ gibi bir suçlamaya da maruz kaldığını söyleyen Saltık, bu dönemde Yavuz zırhlısı ile ilgili benzer yayınlar yapan ama yeni rejimin sözcülüğünü yapan gazeteler hakkında herhangi bir soruşturma açılmadığını ifade etti.

‘Erken Cumhuriyet Dönemi Basını’ ve sosyo-kültürel hayatı ile ilgili çeşitli akademik çalışmalara imza atmış olan Dr. Ekrem Saltık, Takrir-i Sükûn kanununun yürürlükten kalkması ile yayın hayatına başlayan Yarın Gazetesinin, Erken Cumhuriyet Döneminde hükumeti eleştiren ilk gazetelerden olduğunu söyledi. Zaman zaman 80 bin gibi yüksek tirajlara ulaşabilen gazetenin, dönemin yolsuzlukları, bürokratik yozlaşma, iltimas ve israf gibi meselelerini manşetlerine taşıdığını söyleyen Saltık, gazetenin başmuharriri Arif Oruç hakkında sık sık muhalif duruşundan da kaynaklanan davalar açıldığından bahsetti.

İstinye Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Dr. Ekrem Saltık Yarın gazetesinin Kocaeli ile kesişen adli süreçlere de maruz kaldığını anlattığı bildirisinde,“1930 yılı 11 Aralık tarihli Hür Fikir gazetesinin haberine göre, İzmit Valisi Eşref Bey aleyhine yayınlar yapan Yarın gazetesi başmuharriri Arif Oruç Bey, gece saatlerinde İzmit’e getirilerek hapishaneye konulmuştu. Yarın gazetesi muharrirlerinin kefaletle serbest bırakılma ya da başka bir şehirdeki hapishaneye nakil gibi taleplerine rağmen haftalar süren duruşmalar boyunca İzmit Hapishanesinde tutuldukları bu süreçte İzmit halkı ve bürokratları arasında keskin bir ayrışma yaşanmıştı. Kefaletle serbest bırakılma ya da kentin mülki amirinin taraf olduğu bir dava görülürken başka bir şehirdeki hapishaneye nakil gibi taleplere rağmen, Ocak ayına kadar İzmit’teki hapishanede kalan Arif Oruç beyin tevkifi kentin yerlisi olan bürokratlar ve esnaflarının imzasıyla yayımlanan bir tekziple eleştirilmişti. Arif Oruç’un ‘matbuatın ak saçlı nur yüzlü ihtiyar babası’ olarak tarif edildiği söz konusu tekzipte, İzmitlilerin, ‘memleket uğruna mücadeleyi bir vazife olarak gören’ Oruç’a karşı büyük bir muhabbet duyduğu anlatılıyordu” ifadelerini kullandı.

‘Valinin Davası’ olarak da adlandırılan bu olay sırasında İzmit Ahalisi ve nihayetinde hepsi Halk Fırkalı olan kentteki bürokrat ve ileri gelen yerli sakinler, idari olarak kentteki en yetkili kişi olan validen değil de söz konusu valiyi açıkça tahkir eden, üstelik İstanbul’dan derdest edilerek getirtilmiş bir yabancıdan yana tavır almışlardı. Dönemin ilk muhalefet partisi ile birlikte partiye destek veren muhaliflerin de tasfiye edildiği bir sürecin parçası olması gereken Kocaeli’ndeki ‘sansasyonel’ dava, gazetenin muhalif duruşuna kurban gitmişti. Oysa İzmit’te gerçekleşen ve ülkedeki hukuk sisteminin ne kadar yozlaştığını gösteren Yarın gazetesi davasında aslında yeni rejim İzmit’i muhalifleriyle hesaplaştığı bir karar odası olarak kullanmıştı. Davalılar toplamda iki yıl hapis ve cezasına çarptırılıp ayrıca manevi tazminat ödemeye mahkûm edildiği bu süreç, gazetenin yayın serüveni açısından da sonun başlangıcı olmuştu. Bu süreçte yeni rejimin politikalarını destekleyen çevrelerce topyekûn hedefe konulmuş olan Yarın gazetesi de Yeni Matbuat Kanununun resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiği 8 Ağustos 1931 tarihinden kısa bir süre sonra kapatılmıştı. Arif Oruç’un Yarın gazetesinin kapatılması üzerine neşriyatına “Mücadele” adlı yeni bir gazetede devam etmek istemesi üzerine, söz konusu gazetenin ilk sayısı derhal toplatılmış ve Mücadele gazetesi -basın tarihinde ilk defa yaşanmış olması muhtemel bir şekilde- yayına başladığı gün kapatılmıştı. Yarın Gazetesinin İzmit’te görülen davası, aslında ülkedeki yolsuzluk, hukuksuzluk ve yozlaşmalara karşı bir duruş gösterme cesareti gösteren gazetelerin yerli ve milli hassasiyetlere tasallut etmişler gibi gösterilerek sindirilişlerinin sürekli tekrar ettiğini gösteren bir politik ahlaksızlık örneğiydi.

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ