Uzmanlardan “Deniz kadastrosu” önerisi
KTÜ SÜRMENE DENİZ BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. COŞKUN ERÜZ (SOLDAKİ) DOKTORA ÇALIŞMASINI DENİZ KADASTROSU KONUSUNDA YAPAN DR. ÖĞRETİM ÜYESİ SELÇUK ERBAŞ (SAĞDAKİ) KARADENİZ’DE ARTIK DENİZ KADASTROSU YAPILMASI GEREKTİĞİNİ İFADE ETTİ.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Coşkun Erüz, kıyılarımızın tamamında mülkiyet hakkı kesinlikle devlette kalmak sureti ile, il ve ilçe sınırları baz alınarak deniz kadastral kütüklerinin oluşturulması gerektiğini söyledi.
Uzmanlar tarafından yapılacak önerilere dayanarak Türkiye’de alansal planlamanın bir an önce yapılarak deniz kadastrosunun yapılması gerektiğini belirten Erüz, “Eğer deniz kadastrosu yapılmazsa aynı yere Tarım Bakanlığı kafes verirken diğer bir kurum olan Çevre Bakanlığı veya Belediye o alana derin deşarj hattı kurabiliyor. Ya da kafes yetiştiriciliği yapılan alan diğer bir balıkçının avlanma sahası olabiliyor. Bu da çatışmalara neden olabiliyor. Eğer biz deniz kadastrosu kurarsak bunların hepsini ortadan kaldırırız” dedi.
Karadeniz kıyılarına 70 yıldır dolgu alanı yapılıyor
Karadeniz kıyılarının özellikle 70 yıldır doldurularak yeni ulaşım alanları oluşturulduğu bunun da ekolojik dengeleri bozduğunu belirten Erüz, “Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altında olan kişisel tapuya veya kişisel mülkiyete konu olmayan alanlar. Halkın ortak kullanıma açık olan alana aynı zamanda kıyılar dünyanın ekolojik açıdan en önemli coğrafik bölgeleridir. Kıyı derken kastımız hem karadaki belli bir noktaya kadar olan kara kısmı, ama özellikle de göllerde veya denizlerde, derelerdeki su kütlesinin bulunduğu alanlardan bahsediyoruz. Şu anda Karadeniz’in kıyıları özellikle 70 yıldır sürekli doldurularak kentler için veya ulaşım için yeni alanlar oluşturulmaya başlandı. Kıyılar kara ile denizin kesiştiği noktalar olması dolayısıyla karalardan taşınan besin elementlerinin karalardan taşınan diğer materyallerin denizle buluştuğu dolayısıyla organizmaların ihtiyaç duyduğu bitkisel organizmalar ve sera organizmalarla beslenen hayvansal organizmaların en yoğun olarak bulunduğu ve çok sayıda biyo çeşitliliğin en yüksek olduğu eko sistemin en güçlü ve en karmaşık olduğu alanlar kıyısal alanlardır. Bu alanlara bu anlamda baktığımızda mutlaka korunması gereken alanlardır. Dolayısıyla bunun içinde koruma, kullanma dengesinin planlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Trabzon ve Doğu Karadeniz 575 kilometrelik kıyı şeridinin yaklaşık 440 kilometresini kıyı yoluyla birlikte kaybetti. Dolayısıyla elimizde çok az bir kıyı kaldı” diye konuştu.
“Deniz kadastrosunun bir an önce yapılması gerekiyor”
Denizdeki çatışmaların önüne geçilebilmesi için mutlaka deniz kadastro çalışmasının bir an önce yapılması gerektiğine dikkat çeken Erüz, “Trabzon’da bu yüzde 70’le 90 arasında bir kayıp. Elde kalan son alanları korumamız için artık bu alanların kıyıların hem deniz alanı hem de denize bitişik alanların mutlaka korunması gerekiyor. Bunun için de deniz alanlarında herhangi bir konuda örneğin liman için örneğin balıkçı barınağı için örneğin deniz yetiştiriciliği kafesleri için yada derin deşarj gibi her ne amaçla kullanacaksak kullanalım denizin mutlaka planlanması gerekiyor. Planlayabilmek için bu alanların coğrafi bilgi sistemi üzerinde sayısal verisinin üretilmesi gerekir. Sayısal bilgi üretebilmenin adı deniz kadastrosu yapılmasıdır. Eğer deniz kadastrosu yapılmazsa aynı yere Tarım Bakanlığı kafes verirken diğer bir kurum olan Çevre Bakanlığı veya Belediye o alana derin deşarj hattı kurabiliyor. Ya da kafes yetiştiriciliği yapılan alan diğer bir balıkçının avlanma sahası olabiliyor. Bu da çatışmalara neden olabiliyor. Eğer biz deniz kadastrosu kurarsak bunların hepsini ortadan kaldırırız. Bunun da bilimsel yöntemi tekniği biliniyor. Uzmanlar tarafından yapılacak önerilere dayanarak da bunun bir an önce Türkiye’de alansal planlama dediğimiz deniz kadastrosunun yapılması gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Karadaki gibi benzer kadastro yapalım”
Doktora çalışmasını deniz kadastrosu üzerine yapan Dr. Öğretim Üyesi Selçuk Erbaş da kıyı ve deniz alanlarının doğru planlanıp korunamadıklarından yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını kaydederek, tıpkı karadaki gibi denizde de benzer kadastro çalışması yapılması gerektiğini söyledi.
Erbaş, “Denizlerde özellikle Karadeniz bölgesinde alan yetersizliği olan yeni alanlar oluşturmak için dolgu alanları yapılıyor. Dolgu alanları tescil harici yerlerdir. Yani bu alanların tapusu yok. Normalde ülkemizdeki kadastroda da görev ve sorumluluk itibariyle kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde ölçüm yapılıyor. Dolgu yapıldığı zaman deniz alanları kara parçası oluyor. Aynı karadaki gibi benzer kadastro yapalım. Deniz ve kıyı alanlarında bir çok kurumun hakkı var. Örneğin Akyazı tarafında yelken sporu yapılıyor. Orada Yelken Kulübünün ihtisas alanı var. Aynı yere balık çiftliği izni ruhsatı verilmiş, iki tarafta haklı. Biri, ’Al bunu buradan benim ruhsatım var’ diyor. Diğeri de ’Burası bana tahsis edildi’ diyor. Dolayısıyla burada vatandaşlar karşı karşıya geliyor. Resmiyette iki kurumda kendi yetkileri dahilinde izin vermiş. Dolayısıyla kurumların ortak bir veri tabanı olarak birbirinden haberdar olması gerekir. İzin alınarak burada ne yapılacağına karar verilmesi gerekir. Bütün kurumların bundan haberdar olduğu bir ortam veri tabanı bir sistem kurmamız gerekir. Günümüz şartlarında ülkemizde artık coğrafi bilgi sistemleri önem taşıyor. Coğrafi bilgi sitemlerinde , bir sistem kurulursa bunlarda ortak veri tabanında kurumlarda birbirlerine entegre olursa bu tarz ve benzeri karada olan bir çok sorun ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum. Türkiye’de daha önce böyle bir çalışma hiç yapılmadı. Doktora tezimiz bunun üzerine” diye konuştu.