Uzm.Dr. Demirel: “Türkiye’de her 3 kişiden biri obez”
UZM. DR. AYŞE SEDA DEMİREL, “ÜLKEMİZDE HER 3 ERİŞKİNDEN BİRİ OBEZ, BİRİ FAZLA KİLOLU VE SADECE BİRİ NORMAL VÜCUT AĞIRLIĞINDA. OBEZİTENİN TEDAVİSİNDE DAVRANIŞ TEDAVİSİ (BESLENME MODELİ), DİYET, EGZERSİZ, İLAÇ TEDAVİSİ, KOMBİNE TEDAVİ VE CERRAHİ TEDAVİ GİBİ ÇEŞİTLİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ DENENMEKTEDİR” DEDİ.
Uzm. Dr. Ayşe Seda Demirel, “Ülkemizde her 3 erişkinden biri obez, biri fazla kilolu ve sadece biri normal vücut ağırlığında. Obezitenin tedavisinde davranış tedavisi (beslenme modeli), diyet, egzersiz, ilaç tedavisi, kombine tedavi ve cerrahi tedavi gibi çeşitli tedavi yöntemleri denenmektedir” dedi.
İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Bilim Komisyonu Üyesi Uzm. Dr. Ayşe Seda Demirel, Ramazan Bayramına yaklaştığımız bugünlerde, toplumda gittikçe bozulan beslenme düzeni ve obezite salgını ilgili açıklamalar yaptı. Dünya Sağlık Örgütüne göre, 50 yıl öncesine kadar sadece gelişmiş ülkelerde görülen ve sağlığa verdiği zararlar pek de önemsenmeyen obezitenin, bugün son derece kronik hastalık olarak kabul edildiğini belirtti. Obezite dünya geneline yayılmış büyük bir sağlık sorunu olduğunu ifade eden Demirel, “Ne yazık ki, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde de kilolu ve şişman kişi sayısının sanki bulaşıcı bir hastalık salgını gibi hızla arttığını gözlemliyoruz. Obezite tanısında en sık kullanılan kriter vücut kitle indeksidir (VKİ). VKI erişkinlerde kilogram cinsinden ağırlığın metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle ortaya çıkan rakamdır. VKİ’si 18.5 – 25 arasında olanlar normal, 25-30 arası olanlar fazla kilolu, 30’un üzerinde olan kişiler ise obez olarak değerlendirilmektedir. Aslında bu kaba bir rakamdır ve vücuttaki yağ miktarını her zaman doğru olarak yansıtmayabilir. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18’i, kadınlarda ise yüzde 20-25’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır. Anne ve babası aşırı kilolu çocukların yüzde 80’inde, anne ve babasından birisi aşırı kilolu olanların yüzde 40’ında, anne ve babası normal kilolu olanların ise yüzde 10’unda erişkin döneminde şişmanlama riski vardır. Buna ek olarak bazı psikolojik rahatsızlıklar, stres ve depresyon da aşırı atıştırmaya ve şişmanlığa neden olur. Bu hastaların bir kısmında tıkanırcasına yeme krizleri ve gece atıştırmaları daha fazladır. Yine de sadece tartı ağırlığı fazla olan kişilerin hepsinin şişman olarak da kabul edilmeyeceği; kas gelişimi fazla olan kişilerde de tartı ağırlığının yüksek olarak saptanacağı da göz önünde bulundurulmalıdır” ifadelerinde bulundu.
Elma ve armut tipi obezite
Şişmanlığın kabaca elma ve armut tipi şişmanlık olarak iki grupta değerlendirilebileceğini kaydeden Demirel, “Elma tipi şişmanlıkta vücut yağlar daha çok orta bölgede (karın-bel) toplanması ile karakterizeyken, armut tipi şişmanlıkta vücuttaki fazla yağların daha aşağıdaki bölgelerde depolandığı (kalça) ve vücuda daha yayılmış olarak bulunduğunu gözlenir. Özellikle bel çevresi genişliği olan ve vücut yağları karın bölgesinde toplanan elma tipi şişmanlığı olanların Metabolik Sendrom ve kapsadığı kronik hastalıklar açısından (diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, hiperlipidemi) daha büyük tehdit altında olduğu unutulmamalıdır. Obezitede özellikle karın yağları arttıkça, bel çevresi genişledikçe, serbest yağ asitlerinin karaciğere geçişi de artmaktadır ve bu da insülin direncine yol açmaktadır. Ülkemizde her 3 erişkinden biri obez (şişman), biri fazla kilolu ve sadece biri normal vücut ağırlığında. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre Türkiye nüfusunun yüzde 33’ü obez. Çocuklar arasında da obezite sıklığı, hiperlipidemi ve insülin direnci gibi metabolik sorunların hızla artması ülkemizin yarınki gençleri için sağlıkta tehlike çanlarının çalınmasına neden oluyor” diye belirtti.
Obezite tedavisi
Obezitede çeşitli tedavi yöntemleri denendiğini dile getiren Demirel, obez kişilerin çoğunun hızlı ve kolayca zayıflamayı istediklerine dikkat çekti, bunun kolay olmadığını vurgulayan Demirel, “Bu yüzden daha tedavi başlangıcında gerçekçi hedefler belirlenmelidir. Gerçekçi bir hedef olarak 6 ayda yüzde 5-10 kilo kaybı amaçlanmalıdır. Vücut ağırlığındaki yüzde 10’luk bir azalma bile obeziteyle ilişkili risk faktörlerinin azalmasını sağlar. Tıbbi beslenme (diyet) tedavisinde diyet mutlaka kişiye özgü ve enerji açığı oluşturarak vücut yağ depolarında azalma sağlayacak bir diyet planlanmalıdır. Kas kaybı olmadan yağ depolarında azalma sağlanmalı, vitamin ve mineral kaybına karşı dikkatli olunmalıdır. Pek çok defa günde 500-600 kalori kısıtlaması yapıldığında haftada 0.5 kilogram ve 6 ayda yüzde 10 kadar bir zayıflama ortaya çıkar. Gün içerisinde alınan toplam enerji alımı kısıtlamak için birçok obez öğün atlamakta, ancak açlık dürtüsü daha sonra daha fazla yedirmekte ve gıdaların yağ yakıcı özellikleri de böylece azalmaktadır. Günlük kalorinin bölünerek kahvaltıda yüzde 20-25, öğle yemeğinde yüzde 30-35, akşam yemeğinde yüzde 30-35 oranlarında sık yemek yenilmesi çok daha uygundur ve açlık hissinin de böylece baskılanmış olacaktır” dedi.
Egzersiz tedavisi
Fiziksel egzersiz öncesinde mutlaka kalp ve solunum kontrollerinin yapılması gerektiğine değinen Demirel, başlangıçta günde 30-45 dakika, haftada 3-5 gün orta derecede fiziksel aktivite için teşvik edilmesi gerektiğini söyledi. Haftada 2 bin kalori harcamak için yaklaşık haftada 7 saat ritmik ve tempolu yürüyüş yapmak gerektiğini anımsatan Demirel, “Fiziksel aktivite sırasında yaralanmalardan kaçınmak da önemli. Aşırı obez bir kişinin kendine zarar vermemesi için basit egzersizlerle fizik aktiviteye başlaması ve dereceli olarak artırılması önerilir. Yeni bir fiziksel aktivite rejimine başlamadan önce mutlaka kontrollerin yapılması gerekir; kişinin yaşı, eşlik eden kronik hastalıklar önceden değerlendirilmelidir. Günlük yaşamda yürüme mesafesindeki yerler için taşıt kullanılmaması, otobüsten bir durak önce inilmesi, asansör yerine merdiven kullanılması, arabanın mümkün olduğunca uzak yerlere park edilmesi yararlı olabilir. Obezlerin çoğu egzersize emniyetli olduğu için yürüme ile başlar. Haftada 3 gün 10 dk. yürüyüş ile başlanır. Haftada en az 5 gün 30-45 dakikaya artırılır. Yüzme de yaralanmadan yapılabilecek en iyi egzersizlerdendir” ifadelerini kullandı.
Davranış değişikliği tedavisi
“Kendi kendini gözlemleme, yemek yeme uyaranının farkına varmak ve onun yerine alternatif bir davranış geliştirmek obezlerin davranış değişikliği geliştirmelerinde çok önemlidir” diyen Demirel, bu değişimin gerçekleştiği zamanlarda pekiştirme, kendi kendini ödüllendirme ve böylece de bilişsel yeniden yapılandırmayı sağlamak gerekitiğini aktardı. Demirel, “Sosyal destek alınması da sürece yardım edecektir. Farmakolojik tedavide obezite tedavisinde kullanılacak ilaçlar hafif ve orta derecede ağırlık fazlalığı olan bireyler için uygun değildir. Kullanılan ilaçların, sağlık yönünden güvenirliliğinin saptanmış olması, obeziteye neden olan etiyolojiye uygun bir etki göstermesi, kısa ve uzun dönemde önemli yan etkisinin olmaması ve bağımlılık yapmaması ve bu tür ilaçların mutlaka hekim tavsiyesi ve kontrolünde kullanılması gerekliliği büyük önem taşımaktadır. Obezite tedavisinin başarılı olması için hastanın ilaç tedavisinin yanı sıra tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz tedavisini sürdürmesi ve düzenli olarak kontrollere gelmesi gerekmektedir. Son seçenek olarak cerrahi yöntemler de düşünülebilir” mesajını verdi.