ÜLKEMİ DÜŞÜNÜYORUM, GÖZLERİM AÇIK
ÜLKE SORUNLARINA NASIL ÇÖZÜM BULUNABİLECEĞİNİ TARTIŞTIK!
Katılımcılar arasında, eski Bakan Namık Kemal Zeybek, eski bakan Cengiz Altınkaya, 20 ve 21. Dönem Milletvekili Kemal Albayrak, 22. Dönem Milletvekili Hüseyin Güler eski Milletvekili Gaffar (Yakın) ev sahipliği yapan eski Milletvekili Hamdi Eriş, organizasyonu yapan Gazeteci yazar Mehmet Akyol, Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan ve ismini sayamadığım bir çok katılımcı.
Bazıları halen lider arayışı içersinde, bazıları halen ideolojilerine takılmış şekilde olsa da ortak akıl adına bir çatı altında toplanmak güzeldi. Benim özetle görüşlerim:
-Her ne zaman bir parti ortaya çıkıp herkesi kucaklayan bir yaklaşım sergilemiş ise (1950’de DP, 1983’de ANAP 1994’de kısmen RP ve 2002’de AKP) bu ülke halkının oylarını toplayabilmışdir. Ancak bu kucaklama maalesef uzun sürmemiş ve ilk 4 yıl sonrası dağılmayı ve oy kaybını getirmişTir. (AKP Bu süreci biraz daha uzattı)
-Cumhurbaşkanlığı sistemi eleştirilerine ise daha önce Parlamenter sistemi de eleştirdiğimizi unutmayalım. Rahmetlik “Özal” Bakanların meclisden olması o bakanın seçilme kaygısı ile kendi iline lüzumsuz ve haddinden fazla yatıırm yapmasına, kaynak aktarmasına neden oluyor. “Keşke bakanlar dışardan başbalanın atamasıyla gerçekleşse” demişti. Aynı nedenle olmasa da sayın Demirel de parlamenter sistemi eleştirmişdi. Önemli olanın mevcut sistemi gerçek başkanlık sistemine uyralayabilmekl. Bunlar nelerdir Yargı-Yasama-Yürütmenin görevlerinin iyi belirlenmesi ve bağımsız olması. Milletvekillerinin üçte birini her iki yılda bir yenilemek ve böylece meclis de güç dengeleri halkın isteği doğrultusunda şekillenmesi iki yıllık bir sürece indirgemek. Dar bölge seçim sistemi uygulayarak liderin değil o bölgenin seçtiği temsilcileri milletin meclisine gönderebilmek. Seçilen başkan ya da Cumhurbaşkanın, seçildikten sonra parti ile ilişkilerinin kesilmesi ve hükümete başkanlık etmesi.
-Anadolu yüzyıllardır bir geçiş yeri olarak çok uluslu ve çok kültürlü olduğunu ve bunun tek bir ırka indirgenmemesi gerektiğini belirttim. Atatürk’ün dahi bu düşüncesinden vazgeçip Anadoluda yaşamış önceki kavimleri sahiplenmiş olması buna güzel bir örnekdir.
-Atalarımız Allah’ın bize bahşettiği dünyanın en güzel coğrafyasını miras bırakmışlar. Geçtiğimiz hafta Sinop dönüşü geçtiğim yolların manzarasını hiçbir yerde göremezsiniz. Ancak şehir içleri bir o kadar rezalet. Maalesef insanımız, daha doğrusu kıfayetsiz yöneticilerimiz sayesinde özellikle şehir içlerini berbat ediyor, yaşanmaz hale getiriyoruz. Şehirlerde dağ taşı beton-asfalt atarak suyun toprakça emilimini yok ederek sel felaketlerinin hat safhaya ulaştırdık.
-Günümüz dünyasında kültürel ve yaşam tarzı değişimin çok hızlı gerçekleşmekte. Örneğin geçmiş yüzyıllarda 100 hatta 1000 yılda gerçekleşen bu değişimler günümüzde bir yıla sığdırabiliyoruz.
-Toplumu iyi anlamak adına 35 yaş altı gençleri önemsememizi ve beklentilerini anlamamız ve mutlaka yönetimlerde yer almalarını sağlıyarak sorumluluk sahibi yapmamzı gerekir.
Gençlere geçmişi değil geleceği anlatmalıyız ki umitvar olsunlar.Hayat zaten ileri doğru yaşanır, geçmişden sadece ders çıkartılır.
Universitelerin sayısını çoğaltmak ile yapılan sadece işsizliği 4 yıl daha ötelemeden başka bir işlevi olmuyor. İhtiyacımıza göre özellikle bölgelerin ihtiyaçları dikkate alınarak universite kapasitesi belirlemeliyiz. Mezun ettiklerimizi de masada değil sahada, uygulamada görmeliyiz. Asıl eğitim yaşamdan tecrübeyle alınandır.Herkes universite mezunu olması gerekmez. Ara elaman açığımız çok daha fazla. Unviersitelere herkesi doldurmanın anlamı yok. Eğer Meslek yüksekokulu mezunlarını tecrübeli, uygulama yapmış şekilde ve piyasanın ihtiyacı doğrultusunda yetiştirir ve iş güc sahibi yaparsak sanırım bu okullara eğilim daha fazla olacaktır. Bir diğer husus da meslek okulu mezunları ile örneğin mühendisler arasındaki maaş farkının çok büyük olmaması gerektiğidir. Bu da öğrencilerin bu okulları tercih etmesi için ve kısa yoldan hayata atılmaları için iyi bir sebeb.
Teknik elemanlarımızı da yönetici olarak değil teknik bilgilerini icra edecekleri bir iş ortamı içerisnde değerlendirmeliyiz.
-Asla lider yaratılmaması gerektiğini, eşitler arasında birinin belli bir süreliğine tam tanımı doğru olmamakla birlikte liderliği götürmesini, süresi dolunca da bir başkasına devretmesini
-Tersine önce kuralları koymamız gerektiğini.Bu kurallarda da
i. ADALET
ii. ÖZGÜRLÜK
iii. LİYAKAT
iv. DEMOKRATİK KURALLAR (Herşeyden önce parti içi demokrasi)
v. HERKESE EŞİT MESAFEDE BİR YÖNETİM
Halkın görüşlerine her süreçte itibar edilmesi
En önemli unsurlar . Hiçbir Avrupa ülkesinde liderler bu derece gündeme gelmez. Neden? Çünkü herşey yerli yerinde ve kurallar çerçevesinde yönetilir. Ve bu kurallar herkese uygulanır, yönetimler herkese eşit mesafededir. O nedenle bir çözüm sağlanacaksa ve bunun için yeni bir liderden çok herkese uygulanacak bir yapıyı, kuralları ortaya çıkarmalı.
Zuhuri YAMAN