Reklam
tvTürk

Türkmen: “Dünya nükleerden vazgeçmiyor aksine büyük atılım için gün sayıyor”

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ NÜKLEER ENERJİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ DR. MEHMET TÜRKMEN, NÜKLEER ENERJİYLE İLGİLİ SAYISIZ ŞEHİR EFSANESİNİN OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKEREK, “BİR NÜKLEER SANTRALİN YAKININDA YAŞAMAK, DENİZE GİRMEK, SANTRAL CİVARINDA YETİŞEN TARIM ÜRÜNLERİNİ TÜKETMEK VE TURİZM FAALİYETLERİNDE BULUNMAK CANLILAR İÇİN BİR TEHDİT OLUŞTURMAZ. İSVİÇRE NÜFUSUNUN YÜZDE 1’İ BİR SANTRALDEN 5 KM’LİK BİR MESAFEDE, YÜZDE 10’U İSE 15 KM’LİK BİR MESAFEDE YAŞIYOR” DEDİ.

  • Diğer
  • 27 Mayıs 2019
  • 193 KEZ OKUNDU
Reklam

Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Mehmet Türkmen, nükleer enerjiyle ilgili sayısız şehir efsanesinin olduğuna dikkat çekerek, “Bir nükleer santralin yakınında yaşamak, denize girmek, santral civarında yetişen tarım ürünlerini tüketmek ve turizm faaliyetlerinde bulunmak canlılar için bir tehdit oluşturmaz. İsviçre nüfusunun yüzde 1’i bir santralden 5 kilometrelik bir mesafede, yüzde 10’u ise 15 kilometrelik bir mesafede yaşıyor” dedi.

“10 yılda nükleer santral projelerinde ciddi artış bekleniyor”

İddia edilenin aksine dünyanın nükleer enerjiden vazgeçmediğini vurgulayan Türkmen, “Önümüzdeki 10 sene içinde nükleer santral projelerinde ciddi artış olması beklenmektedir. Dünya vazgeçmiyor aksine daha büyük bir atılım için gün sayıyor. Bunun en önemli kanıtı planlanan reaktör sayısıdır. Dünyada şu anda 31 ülkede işletmede olan 450, 17 ülkede inşaat halinde 55, yapımı planlanan ise 113 reaktör bulunuyor. Örneğin Çin’de 11 inşaat halinde nükleer santral var, 41 nükleer santral daha planlanıyor. ABD’de 2 santral inşaat halinde, 14’ü planlanıyor. Japonya’da 2 santral inşaat halinde, 9 da planlanan santral var” ifadelerini kullandı.

“En düşük sera gazı, sıfır gürültü, sıfır toz”

“Nükleer enerji en düşük sera gazı salınımı, en düşük tarım alanı kullanımı, sıfır gürültü ve sıfır toz kirliliği, vahşi yaşama en alt seviye müdahalesi ile çevre dostudur” diyen Türkmen, şöyle devam etti: “1 kW saat enerji üretmek için rüzgar ve nükleer 12 g, hidroelektrik 24 g, jeotermal 38 g, güneş 48 g, biyo-yakıt 230 g, doğalgaz 490 g ve kömür 820 g karbondioksit gazı üretir. Nükleer, en çevreci enerji türüdür. Tarım arazilerinin verimli kullanılması açısından en düşük ayak izi ile nükleer bir adım öne çıkmaktadır. 1 MWe başına nükleer, kömür ve doğal gaz yaklaşık 12 futbol sahası, güneş 45 futbol sahası, rüzgar 70 futbol sahası ve hidroelektrik 315 futbol sahası alan kullanır. İnşaat aşaması hariç nükleer santraller, rüzgar türbinleri gibi gürültü kirliliği yapmaz. Ayrıca, kömür santralleri gibi kül ve benzeri zehirli toz kirliliğine neden olmaz.”

“Tasarımlara gelişmiş güvenlik teknolojileri eklendi”

Nükleer enerjiyle ilgili tartışmalarda sık sık Çernobil kazasının da gündeme getirildiğini vurgulayan Türkmen, bunun da bir şehir efsanesi olduğunu belirtti. Çernobil kazasının gerçekleştiği dönemde, nükleer reaktör tasarımlarının, reaktör kabı dışında çevreye radyasyon sızıntılarını önleyecek ‘koruma kabı’ gibi ek güvenlik önlemlerine sahip olmadığını vurgulayan Türkmen, “Kazanın ardından yeni reaktör tasarımlarında aktif ve pasif yeni güvenlik önlemlerinin alınması gerektiği anlaşıldı. Bu amaçla, koruma kabı tasarımı, kendinden güvenli yakıt türleri, soğutma pompaları olmadan doğal dolaşımlı soğutma sistemleri gibi gelişmiş güvenlik sistemleri reaktör tasarımlarına eklendi. Alınan önlemlerinin tamamı sadece Çernobil tipi bir kazanın önlenmesine yönelik olmayıp, tasarım tabanlı bütün kazaların çevreye etkisini en aza indirmeyi amaçlar. Bu nedenle, Çernobil benzeri bir kazanın olması, yeni nesil güvenlik sistemleri ile pek mümkün değildir. Alınan güvenlik önlemleri ile bugün benzer bir kazanın olma olasılığı, 10 binde 1’den 10 milyonda 1’e düşmüştür” diye konuştu.

“Fukuşima’dan da ders alındı”

Türkmen, Fukuşima kazası ile ilgili de şunları söyledi: “Fukuşima tam olarak bir ‘tasarım ötesi’ kazasıdır. Bu reaktörler, bölgedeki depremlerin tarihsel gelişimine ve bölgenin jeolojik yapısına göre yaklaşık 10 metre yüksekliğinde tsunami dalgası üreten en yüksek 8-9 şiddetinde bir depreme göre tasarlanmıştır. Ancak reaktörler, beklenenin çok ötesinde 14-15 metre yüksekliğinde tsunami dalgası üreten 9.1 şiddetinde depreme maruz kalmıştır. Yani reaktör, kendi döneminde bütün olası kaza senaryoları göz önünde tutularak tasarlanmış olmasına rağmen, tasarım sürecinde öngörülmeyen bir olay ile karşılaşmıştır. Bu kazayı takiben nükleer sektör, tasarım ötesi kazaların da önlenmesine yönelik tasarımlarını yeniden gözden geçirmeye başlamıştır. Örneğin, beklenenden daha yüksek bir tsunami dalgası için dizel jeneratörler dalgaların hiçbir şekilde ulaşamayacağı bir yüksekliğe konumlandırılmıştır. Benzer biçimde ülkemize kurulan Rus tipi Nesil 3 + VVER 1200 Akkuyu NGS’de de tasarım tabanlı kazaların önlenmesi için çok yönlü ve karmaşık aktif ve pasif güvenlik sistemlerini içeren derinlemesine güvenlik anlayışı kullanılmıştır. Yine VVER 1200’de tasarım ötesi kazaların önüne geçebilmek için reaktör tasarımı, Akkuyu bölgesinde bugüne kadar gerçekleşmiş deprem, tsunami, kasırga gibi çeşitli doğal afetler göz önüne alınarak gelişmiş güvenlik teknolojileri ile donatılmıştır. Ayrıca, olması pek muhtemel görünmese bile reaktöre bir terörist saldırısı sonrası uçak çarpması, patlama gibi tehditlere karşı gerekli önlemler alınmıştır.”

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ