Türklerin binlerce yıllık geleneği bu müzede
ANKARA’DA BULUNAN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS MÜZESİ, BİNLERCE YILLIK TÜRK GELENEKLERİNE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR. KENDİ ALANINDA TÜRKİYE’DE İLK OLAN MÜZEDE TÜRK KÜLTÜRÜNE AİT GELENEKSEL ÜRÜNLER SERGİLENİYOR. MÜZEYİ ZİYARET EDENLER İSE GERÇEKLEŞTİRİLEN ETKİNLİKLERLE KEYİFLİ ANLAR YAŞIYOR.
Ankara’da bulunan Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, binlerce yıllık Türk geleneklerine ev sahipliği yapıyor. Kendi alanında Türkiye’de ilk olan müzede Türk kültürüne ait geleneksel ürünler sergileniyor. Müzeyi ziyaret edenler ise gerçekleştirilen etkinliklerle keyifli anlar yaşıyor.
2013 yılında Altındağ Belediyesi ve Hacı Bayram Veli Üniversitesi iş birliğiyle Ankara’nın turizm merkezlerinden biri olan Hamamönü’nde kurulan Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, yıllardır ziyaretçilerini ağırlıyor. Düzenlenen etkinliklerle kültürel değerlerin ziyaretçilere aktarıldığı müze; Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor. Ankara yöresine özgü masalların ve hikayelerin anlatıldığı müzede geçmişten günümüze kadar silinmeye yüz tutmuş tören ve gelenekler tarihe merakı olan vatandaşların yoğun ilgisini görüyor.
Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesinde düzenlenen etkinlikler ile kültürel değerler yaşatılmaya çalışılırken ziyaretçilere de aktarılıyor. Ankara yöresine özgü masalların ve hikayelerin anlatıldığı müzede geçmişten günümüze unutulmaya yüz tutmuş tören ve gelenekler sergileniyor.
Üniversite öğrencilerinin gönüllü çalıştığı müzede ıhlamur baskı ve ebru sanatı da yapılırken Karagöz ve Hacivat,orta oyunu, meddah gösterileri, köy seyirlik oyunları, çocuk oyunları müzenin sergilediği geleneksel oyunlar arasında alıyor. Müze, her yaştan ziyaretçinin akınına uğruyor. Müzeyi ziyaret edenler geleneksel el sanatlarını deneyimleme imkanı da buluyor. Günümüzde kullanılan ’Tekne kazıntısı’, ’işler tıkırında’,’ Mangalda köz bırakmamak’,’ pek çok deyimin ortaya çıktığı bir çok eşya da müzede bulunuyor.
Ziyaretçilerin etkinlikleri çok sevdiğini, tekrar gelmek istediklerini belirten Ankara Hacı bayram veli üniversitesi Türk Halk Bilimi öğrencisi Ayşe Nur Atçeken; “Ebru sanatı yüzyıllardır yapılıyor ve geleneksel bir el sanatı. Osmanlı döneminde de kullanılmıştır. Ebru 24 saat öncesinden hazırlanan bir su ile yapılıyor. Fırçalarımızda at kılından ve gül dalından yapılıyor. Daha sağlıklı oluyor, uzun ömürlü kullanılabiliyor. Osmanlı döneminde ebru sözleşmelerin antlaşmaların arkasında kullanılırmış ki sözleşmenin antlaşmanın bir benzeri daha yapılamasın çünkü yapılan ebrunun bir eşi benzeri daha yapılamıyor. Hafta içi öğrenci gruplarımız oluyor. Hafta sonu da atölyelerimiz oluyor. Bazısı halka açık oluyor, bazısı randevulu oluyor. Çok seviyorlar gelenler tekrar gelmek istiyorlar. Bu şekilde hep bir aile şeklinde ilerliyoruz. Burada da diğer bir el sanatımız ıhlamur baskı var. Kalıplarımızın içeriği ıhlamur ağacı. Ihlamur ağacından yapılmasının sebebi de damarsız bir bitki olduğu için boyayı direkt dışarıya vuruyor ve içine hapsetmemiş oluyor. Her kalıbın, her motifin farklı bir anlamı var. Bu gördüğünüz Hitit güneşi Ankara’nın sembollerinden biridir’’ dedi.
Geleneksel gösteri sanatlarına en çok çocukların ilgi duyduğunu belirten Atçeken;”Bu oda geleneksel gösteri sanatları atölyemiz. Burada gelen çocuklara hayal oyunu dediğimiz Karagöz ve Hacivat’ın konuşmalarını canlandırıyoruz. Sonrasında kuklacılık geleneğinden bahsediyoruz. Meddahlıktan bahsediyoruz ve orta oyunundan bahsediyoruz. Bu şekilde kültürümüzü aktarmaya çalışıyoruz. Özellikle bu odayla çocuklar çok ilgililer’’ diye konuştu.
Unutulmaya yüz tutmuş geleneklerin unutulmasını engellemeye çalıştıklarını belirten Ankara Hacı bayram veli üniversitesi Türk Halk bilimi 2. sınıf öğrencisi Melike Asena;‘’Bu müzeyi daha çok geleneklerimizi gelecek nesillere aktarmak için kurduk bu müzedeki amacımız çocuklara özellikle artık unutulmaya yüz tutmuş geleneklerimizi, gösteri sanatlarımızı, eski oyunları el sanatlarını çocuklarımıza tanıtmak ve unutulmasını engellemeye çalışmak’’ dedi.
‘’Pek çok insan pamuk prensesi bilirken Nardaniye Hanımı bilmiyor, Külkedisini bilirken Küllü Fatma masalını bilmiyor’’
Daha çok unutulmaya yüz tutmuş masalları anlattıklarını söyleyen Melike Asena;‘’ Bu odaya geldikleri zaman biz onlara çok bilinmeyen artık unutulmaya yüz tutmuş masallarımızı anlatıyoruz. Yani şöyle bir örnek verecek olursak; pek çok insan Pamuk Prensesi bilirken, Nardaniye Hanımı bilmiyor, Külkedisini bilirken Küllü Fatma masalını bilmiyor biz daha çok burada unutulmaya yüz tutmuş masallarımızı anlatıyoruz. Pedagoglar tarafından hazırlanmış masallarımız var, çocuklara daha uygun olan. Gelen yaş gruplarına göre yaşlarına uygun masallar anlatmaya çalışıyoruz’’ şeklinde konuştu.