“Türkiye’nin nükleerde yetişmiş insan gücüne ihtiyacı var”
NÜKLEER MÜHENDİSLER DERNEĞİ BAŞKANI DR. EROL ÇUBUKÇU, TÜRKİYE’NİN NÜKLEER TEKNOLOJİNİN KULLANILDIĞI TÜM ALANLARDA YETİŞMİŞ İNSAN GÜCÜNE SAHİP OLMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİ.
Nükleer Mühendisler Derneği (NMD) Başkanı Dr. Erol Çubukçu, Türkiye’nin nükleer teknolojinin kullanıldığı tüm alanlarda yetişmiş insan gücüne sahip olması gerektiğini belirterek, “Özellikle yüksek lisans ve doktora eğitimi sırasında, öğrencinin yaşı da dikkate alındığında, devlet tarafından gerekli finansal desteklerin sunulması şart” dedi.
Nükleer enerji mühendisliği alanında lisans düzeyinde eğitimin, Türkiye’de Hacettepe Üniversitesinde ilgili bölümün kurulduğu 1984’ten beri kesintisiz olarak verildiğini hatırlatan Çubukçu, “Ek olarak, 2015’te lisans eğitimi vermeye başlayan Sinop Üniversitesi de yakın zamanda ilk mezunlarını verdi. Lisansüstü programların başlangıcı ise daha önceye dayanır. 1960’ların başında, bu alanda ilk eğitime başlayan İstanbul Teknik Üniversitesini, Ege Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi takip etti. ODTÜ’deki program devam etmezken, diğer üniversitelerin programlarında çeşitli değişiklikler olmasına karşın bugüne kadar öğretim kesintisiz sürdü” ifadelerini kullandı.
“Akkuyu NGS projesi, eğitim faaliyetlerini hızlandırdı”
Yurt içinde verilen öğretime ek olarak yurt dışında da önemli sayıda Türk öğrencinin eğitim görmeye devam ettiğini kaydeden Çubukçu, “Önceki yıllarda nükleer mühendislik alanındaki yurt dışı eğitim ağırlıklı olarak yüksek lisans ve doktora düzeyindeydi. Akkuyu NGS projesinin başlamasıyla, özellikle ülkemizin ilk nükleer santralinde istihdam edilmek üzere Rusya tarafından lisans düzeyinde eğitim için Türk öğrenciler alındı. Halihazırda 150’den fazla Türk öğrencinin eğitimi Moskova ve St. Peterburg’da devam ediyor. Bugüne kadar yaklaşık 90 öğrenci eğitimlerini bitirerek Akkuyu NGS projesindeki görevlerine başladılar” diye konuştu.
Çubukçu, 1980’lerden beri kesintisiz olarak süren devlet bursuyla yurt dışında lisansüstü eğitimlerini tamamlayan öğrencilerin çoğunun, yakın zamana kadar Türkiye’de bir nükleer santral projesi olmadığı için yurda dönmeyerek başka ülkelerdeki kuruluşlarda çalıştıklarını söyledi. Çubukçu, “Özelikle son üç yıldır, nükleer mühendislik alanındaki devlet burslarında önemli bir artış oldu. Sadece bu yıl 100’ün üzerinde öğrenciye nükleer mühendislik ve bağlantılı alanlarda yurt dışında eğitim bursu sağlandı. Devlet desteğine ek olarak, kendi olanaklarıyla veya özel burslarla yurt dışında yüksek lisans ve doktora öğrenimi görmeye giden öğrencilerimiz de var. Son iki yıldır Çin, nükleer alanda yüksek lisans yapmak isteyen Türk öğrencileri alıyor. Mevcut lisans programlarına ek olarak, geçen yıl Rusya da Türkiye’den burslu yüksek lisans öğrencilerini kabul etmeye başladı” şeklinde konuştu.
“Yetişmiş insan gücü önemli”
Türkiye’nin nükleer santral yatırımına geç başlamış olsa da bu alanda insan kaynağı oluşturmaya erken başladığını vurgulayan Çubukçu, şöyle devam etti: “Bu alandaki insan kaynağını canlı tutmak ve geliştirmek adına yapılan planlamalar önemli. Nükleer teknolojinin, elektrik üretimi dışındaki kullanım alanları için de insan yetiştirilmesi gerekli. Başta tıp alanındakiler olmak üzere, diğer alanlardaki çeşitli nükleer uygulamalar konusunda Türkiye’nin yaptığı çalışmalar devam ediyor.”
Çubukçu, doğrudan nükleer santrallerde görev alacak personelin, diğer hemen her alanda olduğu gibi, yalnızca akademik eğitim almalarının yeterli olmayacağını hatırlatarak, “Her işveren, kendi personeli için ek kurum içi eğitimler veriyor. Gerek yurt içi, gerek yurt dışı akademik eğitimden temel beklenti, söz konusu mesleki eğitimleri almaya hazır eleman yetiştirmek” dedi.
“Daha nitelikli öğrenci için üniversiteler desteklenmeli”
Nükleer mühendislik alanında yurt içi eğitimde karşılaşılan en büyük sorunun, çok uzun süre atıl kalan nükleer santraller konusunda eğitim görmeye istekli öğrenci bulmakta yaşanan zorluk olduğunu kaydeden Çubukçu, “Üstün nitelikli öğrenciler yetiştirmek için atılacak öncelikli adım, gençlerin haklı gelecek kaygılarını giderecek bir ortam oluşturmak olmalı. Özellikle yüksek lisans ve doktora eğitimi sırasında, öğrencinin yaşı da dikkate alındığında, devlet tarafından gerekli finansal desteklerin sunulması şart. Öğrencileri yurt dışına burslu göndermek için devletin katlandığı maliyetin çok daha altında bir maliyetle yurt içinde çalışmalar yapılabilir. Böyle bir destek halihazırda gerekli alt yapısı oluşmuş üniversitelerin, daha nitelikli öğrenci yetiştirmesine de olanak sağlar” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın, Türk öğrencilere tamamen Rus üniversitelerinde eğitim vermek yerine Türkiye’deki üniversitelerle ortak programlar yürüterek eğitim verme yönünde çalışmalara başladığını belirten Çubukçu, sözlerini şöyle tamamladı: “Türk öğrenciler için hedeflenen, daha düşük maliyetle Türkiye ve Rusya tarafından ortak bir eğitim programı yürütülmesi. Düşük maliyette ve yüksek nitelikte bir eğitim sunulabilmesi, hem Türkiye için hem de öğrencileri ileride istihdam edecek kuruluş için son derece önemli. Söz konusu iş birliğini yalnızca ekonomik fayda açısından değerlendiremeyiz. Aynı zamanda, pek çok ortak çıkarı olan iki ülke arasındaki kültürel ve bilimsel etkileşime yakın gelecekte sunacağı katkıyı da düşünmeliyiz.”