Toprak sanatla buluştu
TEPEBAŞI BELEDİYESİ’NİN BU YIL 13’ÜNSÜNÜ DÜZENLEDİĞİ ULUSLARARASI ESKİŞEHİR PİŞMİŞ TOPRAK SEMPOZYUMU’NDA SANATÇILARIN ÇALIŞMALARI İLE ORTAYA ÇIKACAK ESERLERDE SONA GELİNDİ.
Tepebaşı Belediyesi’nin bu yıl 13’ünsünü düzenlediği Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu’nda sanatçıların çalışmaları ile ortaya çıkacak eserlerde sona gelindi.
Tepebaşı Belediyesi’nin ilkini 2001 yılında düzenlediği ve Eskişehir’in en önemli sanatsal ve kültürel buluşmalarından biri olan Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu için sona gelindi. Sempozyumda Türkiye’nin yanı sıra Almanya – Tepebaşı Belediyesi’nin kardeş şehri Treptow-Köpenick (Gudrun Kühne), Polonya (Janina Myranova), İspanya (Miguel Angel Gil Andaluz), Güney Kore (Mun Kyung Kim), Çin (Zhang Jingjing) ülkelerinden sanatçıların katılım gösterdi. Sempozyuma Türkiye’den ise Ece Kanışkan, Ergün Arda, Yasemin Yarol, İsmail Yardımcı ve Tarık Kartal oldu.
Toprağın usta ellerle sanata dönüştüğü sempozyum, Güzel Sanatlar Fakültelerinde okuyan öğrencilere de büyük deneyim oldu. Yerli ve yabancı sanatçılarla çalışan öğrenciler, her birinin kullandığı farklı teknikleri A’dan Z’ye öğrenme ve uygulama fırsatı buldu.
“Türkiye’de yapılan sempozyumlar içerisinde ilk 3’ün içerisine giren bir sempozyum”
Sempozyuma katılan sanatçılardan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Cam Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ergün Arda, “Türkiye’de yapılan sempozyumlar içerisinde ilk 3’ün içerisine giren bir sempozyum bu. 30 yıllık meslek hayatımın tecrübesine dayanarak bunu söylüyorum. Kendi içerisinde de ayrıca bir özelliğe sahip. Çünkü bu sempozyumda büyük ölçekli işler yapılabiliyor. Hatta gönül ister ki daha da büyük işler yapılabilsin. Ben buraya büyük yek pare bir iş yapmaya geldim. 2 metre boyunda çömlekçi çarkında şekillendirmek üzere büyük bir küp yapmaya geldim ve onu yaptım. Öğrencilerin çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Benim öğrenciliğimde böyle sempozyumlar yoktu maalesef. Hocalarımız bizi fabrikalara, çömlekçi köylerine götürürlerdi. Biz de gezerek öğrenirdik. Öğrencilerin bir sanat eserini A’dan Z’ye kadar bütün aşamalarını görmeleri onlar için büyük bir güzellik, büyük bir imkân. Her sanatçının farklı çalışma yöntemleri var. Bu çalışma, yöntem ve teknikleri bir arada görüyorlar. Burada sanatçılar 1,5, 2 metrelik işleri 15 günde bitiriyorlar. Öğrenciler için bu sürecin gözlemlenmesi açısından büyük bir şans, büyük bir fırsat. Burada olan öğrencileri bu çabanın içine girdikleri için tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.
“Yabancı ülkelerden buraya gelen sanatçıların kültürlerini tanıma fırsatı buluyoruz”
Arda, yabancı sanatçılarla da birbirlerini daha iyi tanıma fırsatı bulduklarını belirterek, “İspanya’dan, Kore’den, Çin’den, Almanya’dan sanatçılar da var burada. Türkiye’deki çeşitli üniversitelerden meslektaşlarımız burada. Onlarla da bir masada oturup, birbirimizi daha iyi tanıma fırsatı yakalıyoruz. Yabancı ülkelerden buraya gelen sanatçıların kültürlerini tanıma fırsatı buluyoruz. Onlarla ortak dilimiz İngilizce olduğu için birbirimizi daha iyi anlıyoruz. Hatta herkesin çok mükemmel bir İngilizce bilmesi de gerekmiyor birbirini anlaması için. Mesleki terimleri ve terminolojiyi kullandığımızda birbirimize çok rahat ulaşıyoruz” şeklinde konuştu.
“170 tane eserin sergilendiği ender belediyelerden, ender alanlardan birisi burası”
Ayrıca Dr. Öğretim Üyesi Ergün Arda, “Sempozyumu dışarıdan takip eden birisi olduğumu söyledim. Ancak katalogdan fotoğraflarını görüyorduk. Fotoğrafları gördüğümüz gibi bir durumla karşı karşıya kalmadım. Görünce daha fazla etkilendim. Çünkü sağ tarafta heykel var, sol tarafta seramik rölyef bir pano var. Mekânın içerisine giriyorsunuz orada seramik heykeller var ve bunlar kente, şehre yayılmış dağıtılmış durumda. Heykeller çok cesurca halkla buluşturulmaya çalışılıyor. Yani köşelerde veya içerilerde saklanılmaya çalışılmıyor. 170 tane eserin sergilendiği ender belediyelerden, ender alanlardan birisi burası. Görünce çok şaşırmış ve heyecanlanmıştım” ifadelerini kullandı.
“Normal şartlarda ne kadar anlaşamasak da yaptığı işte asıl anlatmaya çalıştığını anlayabiliyorum”
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Mert Kılıç, sanatın ortak bir olduğunu söyleyerek, “Burada 10 sanatçımız var yarısı Türk yarısı yabancı. Farklı milletten sanatçılarla çalışıyoruz. Bu sanatçıların her birinin kendi tarzları var. Her sanatçı planları, çizimleriyle geldiler. Burada 15 günlük bir sürede sanatçıların tasarladığı çalışmaları yapmaya çalıştık. Ben Alman sanatçı Gudrun Kühne ile çalışıyorum. Ancak kendisinin İngilizcesi yetersiz olduğu için anlaşmakta zorluk çeksek de, yaparken şunu fark ettik; aslında sanatın ortak bir dili olduğunu fark ettik. Çünkü normal şartlarda ne kadar anlaşamasak da yaptığı işte asıl anlatmaya çalıştığını ben bir Türk olarak anlayabiliyorum” diye belirtti.
“Sadece kendi sanatçımızla değil, diğer sanatçıların tasarımlarını öğrenme şansımız oldu”
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Kardelen Ecem Askeroğlu, “Çalıştığım sanatçının adı Zhang Jingjing. Kendisi Çin’de bir profesör. Burada çok güzel bir tasarımı vardı. Onunla ilgili beraberinde gelen iki asistanıyla birlikte çalıştık. Yaklaşık 13’üncü günümüzdeyiz, yarın son gün. İşlerimiz yavaş yavaş bitmek üzere. Onun telaşı ve heyecanı içerisindeyiz. Biraz farklı bir teknik öğrendik. Onlar kaligrafi ile şiir yazdılar bizim çalışmalarımızın üzerine. Güzel geçiyor. Farklı milletten pek çok sanatçı da var burada. Sadece kendi sanatçımla değil, diğer sanatçılarla da farklı alanlarda sohbet edebilme ve onların tasarımlarını, kullandıkları yöntemleri de öğrenme şansımız oldu” şeklinde konuştu.
“Çok kısa sürede çok büyük işler yapıyoruz”
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi 4’üncü sınıf öğrencisi Ecem Özdemir ise, “Buraya iş öğrenmek, yeni sanatçılarla tanışmak ve yeni işler görmek amacıyla geldim. Çok güzel bir sempozyum. Çünkü 10 tane farklı sanatçıyı bir arada tanıyabiliyorsun ve görebiliyorsun. 2 haftalık bir süre zarfında çok güzel ve büyük işler çıkartıyoruz. O yüzden çok yararlı ve güzel bir sempozyum olduğunu düşünüyorum. Çok kısa sürede çok büyük işler yapıyoruz. Biraz zorlu oluyor, çünkü kullandığımız çamurlar, fırın sırası, kuruma aşaması filan çok fazla işlem ve zaman gerektiriyor. Bu kadar kısa süre içerisinde bu kadar büyük işler çıkartmak gerçekten inanılır gibi değil. O yüzden her sanatçıda en az 4 asistan oluyor. O yüzden sanatçıyla birlikte ortak, işleri halletmeye çalışıyoruz” dedi.