Seyit Saatçi: “Karikatür bir güldürü sanatı değil”
KARİKATÜR, RESİM, MİZAH ÖYKÜSÜ VE DENEME YAZILARI ALANLARINDA ÇALIŞMALAR YAPAN SEYİT SAATÇİ KARİKATÜR SANATINI ANLATTI.
Karikatür, resim, mizah öyküsü ve deneme yazıları alanlarında çalışmalar yapan Seyit Saatçi karikatür sanatını anlattı.
Yurt içi ve yurt dışında kırka yakın karikatür dergisinde çizimleriyle tanınan Seyit Saatçi, sanat hayatı boyunca birçok ödüle layık görüldü. Çizgiyi bir silah olarak tanımlayan ve eserleriyle hayatı harmanlayan Saatçi, karikatüre merakının ilkokul yıllarında başladığını belirterek, “Tarihini hatırlamıyorum çocuklar doğduğunda emekler, yürümeye başlarlar bende de bu kabiliyet, karikatür, çizgi isteği doğduğunda her çocuk gibi önce emekledi sonra yürümeye başladı. Baktım ki yürümeye başladık. Önce dergilere çizdik, o kulvarlarda koştuk tabi o koşma antrenmanlarımız, aslında koştuğumu zannettik. Ama aslında orada antrenman yapıyormuşuz. Sonra baktım ki karikatür farklı bir olgu karikatür başlı başına bir sanat. Çünkü bir romanın belki tek karede özetidir. Belki bir ansiklopedinin belki birkaç kitabın tek karede özeti karikatür. Dedim ki öyle yapmalıyım ki ben bunu bu kulvarda ipi göğüslemeliyim. Tabii ki terleyeceğim tabii ki yorulacağım. Biliyorum ki akıttığım her ter satıra akan, karikatürü oluşturan mürekkep olacak ve ben de dünden bugüne koşuyu devam ettiriyorum” dedi.
“Sanat ne büyük bir silah”
Karikatürün Türkiye’de sürekli yargılandığını ve hor görüldüğünü ifade eden Saatçi, “Karikatür ülkemizde yöneticiler tarafından eğer kendilerine karşı tavır alınmışsa tavır görür. Bence esası odur. Ben daha önce karikatürden 2 kez yargılandım. Bir altı yıl ağır hapis cezasıyla birde 3 yıl hapis cezasıyla yargılandım. Bu benim onur madalyalarım çünkü şunu söylüyorum: Bence yaşanan olumsuzluklara tepki verebilmek direnmek insani bir gerekliliktir diye düşünüyorum. Eğer insani gereklilik benim hayatımda sanatımda da varsa ve bu sanatı yaptığım için eserimle beni ona karşı duran karşı gerçekçiler yargılıyorsa ben bundan onur duyarım. Bu benim onur madalyamdır. Ve dünyanın en büyük ödülünü alsam bu kadar haz duymam. Demek ki biz yolunda gitmeyen bir şeyleri fark etmişiz ki onlar korku duymaya başlamış. Çizgi ne büyük bir silah sanat ne büyük bir silah, ben hep şunu diyorum düşün şarjörünün mermisini boşalt satırlara almak isteyen üzerine alsın” diye konuştu.
“Bir paragraf bile okumaz olduk”
Karikatürde öncelikli amacın topluma mesaj veren bir sanat olması gerektiğini söyleyen Saatçi, “Ben bu karikatürden ödül alırım diye çizmemek gerekiyor. Topluma nasıl mesaj verebilirim? Toplumu gittiği yanlıştan nasıl geri döndürebilirim? diye düşünmek gerekiyor. Çünkü toplum kitap okumuyor, bir paragraf yazı okumaktan bile aciz bir toplum olduk artık. Tabii ki sözüm sadece kendine bir pay çıkarıp alana sözüm hiç kimseye değil. Çünkü biliyorsunuz entelektüalizm kültür birikimi değildir. Entelektüalizm olayları anlık temele indirgeyen davranış bilimidir. Bir şeyi teorik olarak savlarla savunan, onun doğruluğunu kanıtlamaya çalışan ama hiçbir pratik deneyim sunmayan kişilerdir bunlar. Teori pratiğe geçmedikten, hayatla bütünleşmedikten sonra hiç bir şeydir. Niye şiirler vardır? Nazım Hikmet şiirlerinde niye yaşama ve insana dair konuları ele almıştır? Demek ki sanat, edebiyat, karikatür, yazı, çizgi görsel ve yazınsal olan şeyler halka ve insana hitap ettiğinde bir silah oluyor. Ve karşıdaki insanlar korkuyor yok etmeye çalışıyor. Doğruları göstermeye çalışan insanları yargılıyorlar. Zindanlara atıyorlar. Biz de yaşadık bunları bizden sonrakiler de yaşayacak. Önemli olan acı çekmek değil acı çektiğini söylemek değil önemli olan çektiğin acıyı yaşamının içeriğinde nasıl değerlendirdiğindir. Popüler kültürün hakim olduğu, bazı dizi filmlerin hayatı yönlendiren birer beyin teşvik mekanizması haline dönüştüğü bir sistemde gerçek olanı görmekten sıkılanların çoğunlukta olduğu bir yaşam biçiminde maalesef, olması gerektiği yerde değil, oldurulan yerdedir kanısındayım” ifadelerini kullandı.