Sarıcı: “Nükleer santraller karbondioksit emisyonuna neden olmaz”
AKKUYU NÜKLEER MERSİN TOPLUM BİLGİLENDİRME BAŞKANI EYÜP LÜTFİ SARICI, 2020 YILI SONRASI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ REJİMİNİN ÇERÇEVESİNİ OLUŞTURAN PARİS İKLİM ANLAŞMASI’NIN AMAÇLARINA ULAŞMAK İÇİN NÜKLEER ENERJİ ÖNEMLİ OLDUĞUNU BELİRTEREK, “NÜKLEER SANTRALLER KARBONDİOKSİT EMİSYONUNA NEDEN OLMAZ” DEDİ.
MERSİN (İHA) – Akkuyu Nükleer Mersin Toplum Bilgilendirme Başkanı Eyüp Lütfi Sarıcı, 2020 yılı sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris İklim Anlaşması’nın amaçlarına ulaşmak için nükleer enerji önemli olduğunu belirterek, “Nükleer santraller karbondioksit emisyonuna neden olmaz” derken, Doç. Dr. Ahmet Demirak ise nükleer enerjinin de yenilenebilir enerji kaynakları gibi hem karbondioksit salınımı az hem de sürekliliği fazla temiz bir enerji kaynağı olduğunu söyledi.
Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ni inşa eden Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un, iklim değişikliği ve küresel ısınma nedeniyle ortaya çıkan tehditlere dikkat çekmek amacıyla çektiği Vahşi Cennetler: Türkiye belgesel filminin Mersin gösterimi gerçekleştirildi.
Rosatom’un, Wild Edens (Vahşi Cennetler) Projesi kapsamında çekilen belgesel serisinin Türkiye’ye adanan ikinci filmi ‘Wild Edens: Turkey’in (Vahşi Cennetler: Türkiye) Mersin basını için bir otelde gerçekleştirilen özel gösterimine, Akkuyu Nükleer Mersin Toplum Bilgilendirme Merkezi Başkanı Eyüp Lütfi Sarıcı ile Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ahmet Demirak da katıldı.
Mersin bölgesi ve Akdeniz kıyı şeridinin de yer aldığı Türkiye’nin 7 bölgesindeki doğal yaşam alanlarında çekilen Vahşi Cennetler: Türkiye filminde, bitki örtüsü ile hayvanlara odaklanılarak, küresel boyutta temiz enerjiye geçiş ihtiyacına dikkat çekiliyor.
“8 milyon flora ve fauna türünün 1 milyonunun nesli tükenme eşiğinde”
Film gösterimi öncesinde bir konuşma yapan Eyüp Lütfi Sarıcı, küresel ısınmanın, insanlığın karşı karşıya kaldığı en ciddi zorluklardan biri olduğunu söyledi. İklim değişikliğinin çevre için ciddi sonuçlara yol açtığını belirten Sarıcı, “Kuraklıklar, orman yangınları, eriyen buzullar ile eşsiz ekosistemleri ve tüm hayvan ve bitki türlerini kaybediyoruz. Yakın tarihli bir BM araştırmasına göre, mevcut 8 milyon flora ve fauna türünün 1 milyonunun nesli tükenme eşiğinde” dedi.
“Belgesellerle insan faaliyetlerinin yıkıcı sonuçlarını hatırlatmaya çalışıyoruz”
Rosatom’un, ortak yaşam alanının korunması konusundaki sorumluluğunu yerine getirmek amacıyla Wild Edens Projesi’ni başlattığını ifade eden Sarıcı, “Bu belgesellerde ilk olarak, uluslararası kamuoyunun dikkatini el değmemiş ve çoğunlukla eşi benzeri olmayan doğanın güzelliğine çekmek istiyoruz. İkincisi, küresel izleyiciye insan faaliyetlerinin yıkıcı sonuçlarını, bu doğal ortama nasıl zarar verebileceğini hatırlatmaya çalışıyoruz. Filmimiz ekosistemin kırılganlığını ve her birimizin gezegenimizi kurtarmaya katılımının önemini göstermektedir” diye konuştu.
“Paris İklim Anlaşması’nın amaçlarına ulaşmak için nükleer enerji önemlidir”
Rosatom’un, 70 yılı aşkın bir süredir gelecek nesillere yeşil ve güvenilir bir enerji kaynağı sağlamak için çalıştığını vurgulayan Sarıcı, “Sadece 2018 yılında santrallerimiz 584 milyon ton karbondioksit salınımını önledi. Bu, gezegendeki tüm otomobillerin ürettiği egzoz gazlarının onda birlik bir bölümüdür. 2020 yılı sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris İklim Anlaşması’nın amaçlarına ulaşmak için nükleer enerji önemlidir. Barışçıl atom, flora ve faunayı korumak için gerekli olan sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunuyor. Uluslararası ortaklarımızla aynı düzeyde, insanlığın küresel çevresel zorluklarının üstesinden gelmesi sorumluluğunu alıyoruz ve dünya topluluğunu kırılgan doğal denge konusunda daha dikkatli ve bilinçli olmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Nükleer santraller karbondioksit emisyonuna neden olmaz”
Türkiye’nin, bu çağrılarına cevap veren ülkelerden biri haline geldiğine işaret eden Sarıcı, Rusya ve Türkiye arasında özel bir ilişki olduğunun altını çizdi. Akkuyu Nükleer Santral gibi büyük ölçekli bir ulusal projenin hayata geçirilmesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ortağı olmalarının kendileri için büyük bir onur olduğunu vurgulayan Sarıcı, şöyle devam etti: “Akkuyu NGS’nin yapımı lehine bir seçim yapan Türkiye, eşsiz ulusal doğasını korumayı seçti. Nükleer santraller karbondioksit emisyonuna neden olmaz. Akkuyu Santrali, tek başına İstanbul gibi büyük bir şehrin elektriğinin yüzde 90’ını karşılama kapasitesine sahip olacaktır.”
“Vahşi Cennetler Projesi, çevre konusunda bir eğitim projesidir”
Doç. Dr. Ahmet Demirak ise ‘Küresel Isınma ve Enerji’ konulu bir sunum gerçekleştirdi. İklim değişikliği ve küresel ısınmanın bir çevre konusu olduğunu dile getiren Demirak, çevrenin mühendislik, temel fen bilimleri ve ekonomik boyutunun yanında her zaman ıskalanan çevrenin felsefesi boyutu olduğunu söyledi. Toplumların çevre felsefesi noktasında istenilen seviyede olmadığını ifade eden Demirak, Vahşi Cennetler Projesi’nin de çevre konusunda bir eğitim projesi olduğunu dile getirdi.
“Doğa ile insan savaşamaz, çünkü sıklet farkı var; doğa çok güçlü”
Küresel ısınmanın insanlık aleminin ortak ve en büyük problemi olduğuna dikkat çeken Demirak, küresel ısınmayı ‘3. dünya savaşı’ olarak tanımladı. Demirak, “Savaşta maalesef ölüm vardır. Küresel ısınma ve iklim değişikliği de kronik hastalıklara sebebiyet veriyor ve bunun sonucu da ölümlere kadar gidebiliyor. Küresel ısınma insan sağlığına etki ediyor. O zaman savaşan kim? Doğa ile insan savaşmıyor. Doğa ile insan savaşamaz, çünkü sıklet farkı var; doğa çok güçlü. En yakın zamanda sellerde, volkan patlamalarında gördük. İnsan kendisini o kadar güçlü görmesin. İnsanlık doğa ile savaşamaz. Ama küresel ısınma var. O zaman savaş kimler arasında? Bu savaş iyi insanlarla kötü insanlar; bencil, sorumsuz insanlarla sorumlu ve fedakar insanlar arasında” dedi.
“Küresel ısınmayı insanlık hızlandırıyor”
Küresel ısınmaya sera gazlarının neden olduğunu kaydeden Demirak, sera gazlarının atmosferdeki miktarını değiştiren iki etmen olduğunu belirterek, “Birincisi, sera gazlarının miktarını insanlar değiştiriyor. İkincisi, doğa kendisi karbondioksit ve diğer sera etkisini oluşturan gazları açığa çıkarıyor. Dünyanın entropisi artıyor. Düzensize doğru bir gidişat var. İnsanlık burada herhangi bir etki etmese dahi küresel ısınma gerçekleşecek. Böyle bir senaryo var. Volkan patlaması olacak, tozlar stratosfere kadar yükselecek, dünya tekrar buzul hale gelecek. Dolayısıyla insanlık buna etki edemeyecek. Bizim yaptığımız şey şu; küresel ısınmayı insanlık hızlandırıyor. Yani üretilen ekstra yeni gazlar, karbondioksit ve su buharı gibi gazlar hem çevre felaketlerine sebebiyet veriyor hem de küresel ısınmaya ciddi anlamda etki ederek iklim değişikliğine sebebiyet verebiliyor” diye konuştu.
“İnsanlığın, enerji üretimi noktasında yeni bir arayış içinde olması gerekiyor”
Sera etkisini oluşturan gazlarda en büyük payın enerji üretiminde açığa çıkan gazlar olduğunu dile getiren Demirak, “Fosil yakıtlar tüketirseniz ve enerji üretirseniz ister istemez karbondioksit ve su buharı çıkacaktır. Bunu engelleyemezsiniz. Küresel ısınmaya etki açısından da enerji üretimi yüzde 70’in üzerinde. İnsanlığın enerji üretimi noktasında yeni bir arayış içinde olması gerekiyor. Dünyadaki tüm bilim insanlarının çalıştığı konu da küresel ısınmayı yavaşlatacak, iklim değişikliğini azaltacak bir yol bulma” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin enerji politikasını değiştirmesi lazım”
Demirak, “Eğer yenilenebilir enerji kullanırsanız, üretirseniz karbondioksit emisyonunu azaltırsınız. Yol çok basit. Bunların içerisinde bir tane var; tartışma konusu, nükleer. Nükleeri nereye koymamız lazım? Karbondioksit emisyonu düşük olduğu için nükleer enerjiyi güneş veya rüzgar enerjilerinin yerine koymam yanlış olmaz. Türkiye’de de küresel ısınmaya neden olan karbondioksiti en fazla üreten yine enerji. Türkiye’nin üzerinde bir sorumluluk varsa yapılması gereken şu; bizim enerji politikamızı değiştirmemiz lazım” şeklinde konuştu.
Dünyanın gidişatının, fosil yakıtların azalacağını ve yenilenebilir enerji üretiminin artacağını gösterdiğini vurgulayan Demirak, şöyle devam etti: “Dünya nükleer enerjiyi kullanacak, bu çok net görünüyor ve oranı da çok yüksek. Bunu yaparken enerji güvenliğine, maliyete ve çevreye etkisine dikkat etmemiz gerekiyor. Düşük maliyetli, çevreye duyarlı enerjiye ihtiyaç var. Türkiye’nin de böyle çalışmaları var. 2023 eylem planında gördüğümüz net şey; Türkiye’de temiz enerji üretimi artacak. Türkiye’nin temiz enerji ihtiyacı politikası daha da güçlenerek devam edilecek. Çünkü dünyadaki ülkelerin olduğu kadar bizim de sorumluluğumuz var” dedi.
Nükleer enerjinin de yenilenebilir enerji kaynakları gibi hem karbondioksit salınımının az hem de sürekliliğinin fazla olduğunun altını çizen Demirak, şunları söyledi: “Problem nükleer atıklarla ilgili. Halkın katılımı ile NGS’yi değerlendirirseniz yanılgıya düşebilirsiniz. Vatandaşa NGS’nin gerekliliğini anlatırken algılanan fayda çok önemli. Vatandaşa bunun faydalı olduğu mutlaka anlatılmalı, çünkü bilgi eksikliği olduğu görülüyor. Bizim amacımız; temiz bir enerji topluluğu inşa etmek. Bunun için de hepimize düşen görev fedakarlıktır. Biri fedakarlık ederken diğeri kar ediyorsa buna fedakarlık denemez. Hepimizin çevreye karşı sorumluluğunun olması lazım. Topluma mutlaka çevre eğitimi vermemiz gerekiyor. Yerel dinamiklerle çevre eğitimi oluşturmamız lazım.”
Konuşmaların ardından Vahşi Cennetler: Türkiye filminin gösterimi yapıldı.