Prof. Dr. Yüce: “Ruslar, Ahıska Türklerini asimile etmeye çalıştı”
BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ (BUÜ) REKTÖR YARDIMCISI PROF. DR. MEHMET YÜCE, SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ ZAMANINDA AHISKA TÜRKLERİNİN SÜRGÜNLER-GÖÇLERE MAHKÛM EDEREK MİLLİ VE KÜLTÜREL KİMLİKLERİNİN ORTADAN KALDIRILMAYA ÇALIŞILDIĞINI SÖYLEDİ.
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Yüce, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği zamanında Ahıska Türklerinin sürgünler-göçlere mahkûm ederek milli ve kültürel kimliklerinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını söyledi.
Türk Ocakları Derneği Bursa Şubesi ve Bursa Uludağ Üniversitesi ortaklığında bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Uluslararası Türk Toplulukları Bilgi Şöleni’nde Ahıska Türkleri ele alındı. Türkiye’den ve Kafkasya’dan akademisyenlerin katıldığı çok sayıda oturumda Ahıska Türklerinin dünü ve bugünü katılımcılara aktarıldı. Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen oturumda konuşmacı olarak yer alan BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Yüce, gerek Çarlık Rusya’sı döneminde gerekse de SSCB döneminde Türkistan coğrafyasına yönelik uygulamaların hepsinin ortak noktasının Türkleri bölerek millî kimliklerinden uzaklaştırmak olduğuna işaret etti. Böylesi bir toplum mühendisliği projesinin milliyetler politikası çerçevesinde ele alındığının altını çizen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Yüce, “Milliyetler politikası gerek Çarlık Rusya’sı gerekse SSCB tarafından ustaca kullanılmış bir politika olagelmiştir. Tarihte emsâli az görülen bir toplum mühendisliği ile SSCB, özellikle Türkistan’da yaşayan Türk milletinden yeni milletçikler inşa etmeyi başarmıştır. 1917 devrimi sonrasında kurulan SSCB, hem Müslüman Kimlik etrafındaki bütünleşmeyi zayıflatmak, hem de Türklük yapılanmasının önünü kesmek maksadıyla Türk üst kimliğini yok ederek alt kimlik yerel milliyetçikleri desteklemiştir. 5 Aralık 1936 Anayasası ile beş eski adıyla Türkistan olan Orta Asya Sovyet Türk Cumhuriyetine (Kazakistan – Kırgızistan – Tacikistan – Türkmenistan – Özbekistan) bölmüştür. Bu uluslara ayrı tarih, kültür ve alfabe dayatmıştır. SSCB’de Türklere yönelik 20 çeşit Türk yazı dili ortaya çıkartılmıştır. Bu alfabelerin hepsi Kril alfabesi olmasına rağmen her alfabede sese karşı gelen harf değişikliği oluşturularak bu toplulukların rahatça yazı dilinde anlaşmaları engellenmiştir. Aslında konuşma dilinde birbirini rahatça anlayan Türk topluluklarının yazı dilinde birbirlerini anlamalarının önüne geçilerek, temel hedef gerçekleştirilmiştir. Bu hedeflerden ilki yazı dilini temel alan yeni bir ulusun inşası, ikincisi ise, Rusçanın temel iletişim dili haline getirilmesidir. Günümüzde dahi eski Sovyet coğrafyası içinde yer alan Türk Boyları hala Rusçayı ortak konuşma dili olarak kullanmaktadırlar. Böylece Sovyetler, Milliyetler Politikası çerçevesinde “coğrafi kimliğe” dayalı ulus inşa etmiştir” diye konuştu.
SSCB döneminin milliyetler politikası uygulamasında, Ahıskalı Türklerin etnik azınlık olarak kabul edildiğini aktaran Prof. Dr. Mehmet Yüce, Ahıska Türklerinin bulundukları bölgeler dikkate alınarak ya Gürcü ya da Azerbaycanlı Türkler olarak kabul edildiğini söyledi. Bu politikanın sonucu olarak da Ahıskalı Türklerin, ulus olarak kabul edilenlere göre tanınan kimlik-dil-inanç haklarından faydalanamadıklarının altını çizen Yüce, “SSCB söz konusu coğrafyada bulunan ve kendilerini Türk olarak adlandıran Türk boyları aslında Türk olmadığı iddiasında bulunmuştur. Gürcülerce ortaya atılan “Meskh Tezi” ne göre ise; aslında Ahıskalı Türklerin Kartvel (Gürcü) kökenli Meskhler oldukları ancak bu halkın Osmanlı döneminde asimilasyon sonucu İslâm dinine geçerek Türkleştirilmişlerdir. Bu tez Ahıskalı Türkler tarafından kabul görmeyince bazı bahaneler ileri sürüp onları sürgüne göndermişlerdir. Sürgündeki asıl amaç, Ahıskalı Türkleri SSCB’nin geniş coğrafyası içinde dağıtarak gittikleri toplum içinde asilime olmalarını sağlamaktı. Diğer bir ifadeyle SSCB, Ahıskalı Türklerin sürgünler-göçler ve belirsiz yasam koşullarına mahkûm ederek milli ve kültürel kimliklerini ortadan kaldırmaya çalışmıştır” dedi.
SSCB döneminde yaşanan tüm olumsuzluk, baskı, sürgün ve zulümlere rağmen Ahıskalı Türklerin kendilerini Anadolu Türklüğünün bir parçası olarak gördüklerini ve bunu her zeminde ifade etmişlerini belirten Yüce, hayatları birden fazla ülkede geçtiği için farklı kültürlerle yaşamak zorunda kalan Ahıska Türklerinin, Türk kimliklerini koruyabildiklerini ve kültürlerini nesilden nesile aktarabildiklerini ifade etti.