(Özel) Taş plaklarla zamanda yolculuk
ANKARA’DA YAŞAYAN RAİF KARA, 35 YILDIR BİRİKTİRDİĞİ GRAMOFON VE TAŞ PLAKLARI KOLEKSİYONUYLA GEÇMİŞİ GÜNÜMÜZE TAŞIYOR.
Ankara’da yaşayan Raif Kara, 35 yıldır biriktirdiği gramofon ve taş plakları koleksiyonuyla geçmişi günümüze taşıyor.
Günümüzde şarkı dinlemek için ne kadar olanak bulunsa da gramofon ve taş plaklar ayrı bir yer kaplıyor. Taş plaklar, meraklılarına her dönemden kesitler sunuyor. Ankara’da yaşayan Gramofon ve plak koleksiyoneri Raif Kara, elinde bulunan 6 bin 400 taş plak ve 165 adet gramofon ile tarihin her dönemini günümüze taşıyor. Raif Kara’nın asırlık koleksiyonunda; ünlü sanatçıların ilk kayıtlarının yanı sıra İstiklal Marşı’nın ilk bestesinin kaydı, Türk milletinin ilk ses kayıtları ve Türk tangosunun ilk kaydı yer alıyor.
35 yıldır tarihi ofisinde biriktiren Raif Kara, henüz 5 yaşındayken eski eşyalara merak duymaya başladı. Kara’nın gramofon ve plaklara merakı ise 1984 yılında 22 yaşındayken antikacıdan aldığı bir gramofonla başladı. Gramofonun ruhuna hitap ettiğini hisseden Kara, diğer eski eşyaları geride bırakarak gramofona yöneldi. Bugün elinde 6 bin 400 taş plak ve 165 adet gramofonun yanı sıra fonograf, bal mumu kovan plak ve gramofon iğnesi gibi eşyalar bulunan Kara, koleksiyonunu müzeye dönüştürmek istiyor.
Eskiden gramofon almanın bu kadar kolay olmadığını belirten Kara, ciddi fedakarlıklar ile bu koleksiyonu oluşturmaya başladığını söyledi. Koleksiyonunun çok kıymetli olduğunu vurgulayan Kara, “Benim koleksiyonumdaki cihazların şöyle bir özelliği var; her bir vidası dahi fabrikadan çıktığı gibidir. O da değerini artıran bir ayrıntı” dedi.
En kıymetlisi İstiklal Marşı’nın ilk taş plağı
Kara, koleksiyonundaki plaklar arasında en kıymetlisinin İstiklal Marşı’nın ilk bestesine ait ilk taş plağın olduğunu ifade ederek, “Bestekarı Ali Rıfat Çağatay’ın kendi sesinden var. Aynı zamanda
Hafız Burhan’ın sesinden var istiklal marşımızın plağı. Hanende İbrahim’in sesinden var. Bunların yanında İstiklal Marşımızın diğer bestelerinin de ses kayıtları var. İstiklal marşının ilk bestesi 1924 yılında plağa basılıyor ve 1930 yılına kadar kullanılıyor. Daha sonrasında çok ağır olduğu düşünüldüğü için bugün kullandığımız beste kullanılıyor” diye konuştu.
Tarihi bir vesika; İlk Türk Tangosu
Her tür müzik forumuna ait plak biriktirdiğini aktaran Kara, “Kanto, tango, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Marşlar, Çocuk plakları. Yaşamın her kesiminden plak var. O dönemde çıkmış bütün plaklardan gücüm yettiğince alıyorum. İlk Türk tangosu 1928’de Celal Necip Andel tarafından besteleniyor. Ama plağa okunabilmesi 1932 yılında oluyor, Dolayısıyla, bu da tarihi bir vesika” şeklinde konuştu.
Şarkıların günümüze gelene kadar değişebildiğini söyleyen Kara, taş plakların, şarkıların orijinal hallerinin bilinmesini sağlayan birer referans noktası olduğunu belirtti. Öte yandan Kara, koleksiyonunda, Mustafa Kemal Atatürk’e ve diğer siyasi isimlere ait ses kayıtları olduğunu kaydetti.
Türk milletinin ilk ses kayıtları olma özelliğini 25 yıldır koruyor
Dünyada ses tarihinin 1877’de başladığını aktaran Kara, “Bunun ticarileşmesi 10 yıl kadar sürüyor. 1895’te Osmanlı İmparatorluğunda Türk milletinin ilk ses kayıtları yapılıyor ve o kayıtlardan bende 25 tane var. Türk milletinin ilk ses kayıtları olma özelliğini de 25 yıldır koruyor. Dünyada sesin ilk defa kayıt edilip tekrar dinlenebildiği cihazlar olan fonograflardan 5 tane var. Bunlar, bal mumu kovan plaklar ve plastik olanlar olarak ikiye ayrılıyor. Bal mumu kovan plaklarda o dönem Türkiye için sadece hafızların okuduğu ilahiler plak yapılabiliyor. Popüler bir hafız 500 sipariş aldıysa 500 defa okuması gerekiyor. Kopyalama başlamadı. O nedenle çok çok kıymetli” ifadelerini kullandı.
350 bin gramofon iğnesi
Gramofonlarda her plak çalımında iğne değişmesi gerektiğini kaydeden Kara, “Dolayısıyla iğne biriktirmeyi gerektiriyor. Bende şu anda 350 bin tane gramofon iğnesi var” ifadelerini kullandı. Kara’nın elinde tüm bunların yanında, Michael Jackson, Pink Floyd, Madonna, Elvis Presley gibi ünlü seslerin altın plakları da bulunuyor.
“Bunlar paylaşıldığı zaman bir anlam kazanıyor”
Koleksiyonunu kendi imkanlarıyla bir müzeye çevirmeye çalıştığını ancak şu ana kadar bunu beceremediğini ifade eden Kara, “Çocuklarımın da ne kadar ilgilenip ilgilenmeyeceğini bilmiyorum o nedenle Devletimizin herhangi bir birimine bunları bir şekilde aktarıp plakların gelecek kuşaklara da aktarılabilmesini sağlamaya çalışıyorum. Yaptığım programlarla bunları dinleyenlerle buluşturmaya çalışıyorum. Sosyal medyada kanalım üzerinden şimdilik 600 taş plağa dinleyenler ulaşabiliyorlar. Ankarada bulunan meraklıları da ağırlamaktan keyif alıyorum çünkü bunlar paylaşıldığı zaman bir anlam kazanıyor” ifadelerini kaydetti.