(Özel) Eski çırak, ustasını tıraş etti
ESKİŞEHİR’DE KUAFÖRLÜK YAPAN HASAN YILMAZ, 15 YIL ÖNCE YANINDA ÇIRAK OLARAK ÇALIŞMAYA BAŞLADIĞI USTASINI TIRAŞ ETTİ.
Eskişehir’de kuaförlük yapan Hasan Yılmaz, 15 yıl önce yanında çırak olarak çalışmaya başladığı ustası Halil İbrahim Gül’ü tıraş etti.
Türkiye’de usta ve çırak ilişkisinin yoğun olarak yaşandığı mesleklerin başında berberlik ya da diğer adıyla kuaförlük geliyor. Küçük yaşta, ustaların yanında çalışarak ve onları izleyerek zanaat öğrenen çıraklar gelecekte mesleğin devam etmesini sağlıyorlar. Küçük yaşta saç kesmeyi öğrenen bu çıraklardan birisi de şu anda 2 kuaför dükkânı sahibi olan Hasan Yılmaz.
15 yıl önce Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde usta Halil İbrahim Gül’ün yanında çıraklığa başlayan Yılmaz, şimdilerde kendi çıraklarını yetiştiriyor. İki kuaför dükkânı sahibi olan Yılmaz, yurt dışında gerçekleştirilen saç kesimi yarışmalarına da katılıyor. İtalya’da gerçekleşen son yarışmada şampiyonluk kazanan Yılmaz, başarılarını ve mesleğindeki ilerleyişini ustasına borçlu olduğunu söylüyor. Artık bir usta olan Hasan Yılmaz, kendisine saç kesmeyi öğreten ustası Halil İbrahim Gül’ü tıraş etmenin mutluluğunu yaşıyor.
“15 yıl önce çırağımdı şimdi ben onun dükkânında tıraş olmaya geldim”
30 yıldır berberlik yapan usta Halil İbrahim Gül, çırağı Hasan Yılmaz’a tıraş oldu. Çıraklıktan ustalığa bir zanaatkâr yetiştirmenin kendisine gurur verdiğini ifade eden Gül, “30 yıldır berberim, 16 yıldır Seyitgazi’de berberlik yapıyorum. 15 yıl önce ise Hasan çırak olarak yanıma geldi. Şu anda ben onun dükkânındayım, tıraş olmaya geldim. Onunla gurur duyuyorum. Kendisinin artık bir usta olmasındaki katkımdan dolayı da çok mutluyum. Benim şu anda yetiştirmiş olmuş 7-8 tane çırağım var ama içlerinde Hasan’ın buralara geleceği, çocukluğundan belliydi. Böyle bir dükkân isteği çocukluğundan vardı. Hedefleri belliydi ve oraya da ulaştı” diye konuştu.
“Artık çocuklar çok kıymetli”
Çırak yetiştirmenin artık zor olduğunu vurgulayan Gül, ailelerin çocuklarına çok düşkün olduklarını belirtti. Geçmişte ustaların anne ve baba kadar saygı gördüğüne değinen Gül, “Şimdiki çıraklar dükkâna sadece hafta sonu geliyorlar okudukları için. Önceden usta, anne ve babayla bir görülürdü. Aileler ‘eti senin, kemiği benim’ diyerek çocuklarını yollarlardı. Şimdi bunu yapamıyorlar. Çocuklar çok kıymetli artık. Biraz kızsak, bağırsak işi bırakıp gider şimdiki çıraklar” ifadelerini kullandı.
“Usta yetiştirerek yeni fidanlar dikmeyi amaçlıyoruz”
Ustasından öğrendiklerini çıraklarına öğretmeyi hedeflediğini aktaran Hasan Yılmaz, “Tam olarak hedeflediğim yerde değilim ama çok şükür, hedefime çok yakınım. Benim bu mesleğe başlama sebebim ustam İbrahim ağabey olur. Benim için çok emek verdi. Dükkândan kaçıp gittiğim zamanlarda kolumdan tutup beni geri getirirdi. Ona ne kadar teşekkür etsem az, üzerimde emeği gerçekten çok fazladır. Biz onunla usta-çıraktan ziyade ağabey-kardeş, baba-oğul, birer yoldaştık kendisiyle. Yürüdüğümüz yoldan ben zamanında çok pes ettim ama İbrahim ağabey pes etmedi beni geri çevirdi. Şu anda yetiştirdiğimiz çıraklar var; biz de onlara bize ne verildiyse daha fazla üstüne koyup daha fazla usta yetiştirerek yeni fidanlar dikmeyi amaçlıyoruz” dedi.
“Ustamı kendi dükkânımda tıraş ediyor olmam gurur verici”
Kendi dükkânında ustasını tıraş etmenin mutluğunu ve gururunu yaşadığını söyleyen Yılmaz, “Şu anda roller değişmiş gibi duruyor ama aslında hiç değişmedi. Sadece yerlerimiz değişti. Şu anda ustamı kendi dükkânımda tıraş ediyor olmam gerçekten çok gurur verici. Biz biraz daha eski toprak insanların yanında yetiştiğimiz için şimdiki çıraklara pek sert davranamıyoruz. Bağıramıyoruz bile, hemen gözyaşları dökülüyor, annesine veya babasına gidiyor. Bu sebeple bizim mesleğimizin, ilerleyen zamanlarda ciddi sıkıntılar çekeceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
“Benim buralara gelebilme sebebim ustamdır”
Mesleğinde ve hayatında ustasından önemli dersler aldığını önemle vurgulayan Hasan Yılmaz sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Benim buralara gelebilme sebebim ustamdır. Ona ne kadar teşekkür etsem az ve her zaman da öyle olacak. Ben buradan yarışma için İtalya’ya gittim ve dünya şampiyonu oldum orada, hamdolsun. Sonrasında ise kupayı getirdim ve ustama verdim. Dedim ki, ‘ağabey bu kupa sana ait, bana değil’. Umarım bunu herkes yapar ve örnek bir davranış olur. Biz ustamla ağabey-kardeş, baba-oğuluz, birbirimizi hiç geri çevirmedik. Bundan 15 sene önce de böyleydi, şimdi de böyle.”