(Özel) Aigai’deki mezarlar kentin kimliğini ortaya çıkarak
ANTİK DÖNEMİN 12 AİOL KENTİNDEN BİRİ OLAN AİGAİ’DE 2019 YILI KAZI ÇALIŞMALARI KENTİN NEKROPOLİS ALANINDA BAŞLARKEN, TESPİT EDİLEREK BELGELENEN 3 BİNE YAKIN MEZARDAN YOLA ÇIKARAK, KENTTE YAŞAYAN İNSANLARIN NASIL BESLENDİKLERİ, ORTALAMA YAŞAM SÜRELERİ VE HANGİ HASTALIKLARA MARUZ KALINDIĞINI ÖĞRENİLMESİ PLANLANIYOR.
Antik dönemin 12 Aiol kentinden biri olan Aigai’de 2019 yılı kazı çalışmaları kentin nekropolis alanında başladı. Antik kentten 3-4 kat daha büyük bir alanda yer alan nekropoliste bugüne kadar tespit edilerek belgelenen 3 bine yakın mezardan yola çıkarak, kentte yaşayan insanların nasıl beslendikleri, ortalama yaşam süreleri ve hangi hastalıklara maruz kaldıklarının öğrenilmesi planlanıyor.
Batı Anadolu’da kurulan 12 Aiol kentinden biri olan ve tarihi M.Ö. 8. yüzyıla kadar uzanan Manisa’nın Yunusemre ilçesi Yuntdağ Köseler Mahallesi yakınında bulunan Aigai Antik Kenti’nde 2019 yılı kazı çalışmaları başladı. Yunusemre Belediyesi sponsorluğunda gerçekleşen kazı çalışmaları bu yıl 3 bin mezarın tespit edilerek belgelendiği nekropolis alanında devam edecek. Fransa, İtalya ve Almanya’dan da arkeologların katılımıyla uluslar arası proje gerçekleştirilen nekropolis alanındaki mezarlarda ortaya çıkan kemik kalıntıları ile tarihe ışık tutulacak. Bulunacak insan kemikleri üzerinde antropologlar ve paleontologlar yardımıyla yapılacak olan çalışmanın ardından, kentte yaşayan insanların nasıl beslendikleri, ortalama yaşam süreleri ve hangi hastalıklara maruz kaldıklarının tespit edilmesi bekleniyor.
“2014 yılından bu yana 3 bin mezar tespit ettik”
8 Temmuz itibariyle başlayan kazı çalışmalarının 15 Eylül’e kadar sürdürmeyi planladıklarını kaydeden Aigai Antik Kenti Kazı Başkanı Manisa Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Yusuf Sezgin, “Bizim bu yılki projelerimiz arasında en önemlisi aslında 2014 yılında başladığımız nekropolis projesi. Kentin mezarlık alanı. Biz bu alan üzerinde 2014 yılından bu yana çalışıyoruz. Burada uluslararası proje geliştirdik. Fransa’dan, İtalya ve Almanya’dan meslektaşlarımızın da katıldığı çok büyük bir proje çalışması var. Aslında mezarlık alanı kentin çok büyük bir alanını kapsıyor. Biz 2014 yılından bu yana burada 3 bine yakın mezarı belgeledik ama maalesef bu mezarların büyük bir kısmı 1880’li yıllarda tahrip edilmiş ve parçalanmış. Bu konuda talihsiz bir kent. Biz mümkün olduğunca bütün yüzeyde görülen mezarlarla ilişkili lahitler, mezar anıtlarının tamamını fotoğraflarını çekiyoruz, çizimlerini yapıyoruz ve kataloglarını oluşturuyoruz. İnşallah bu yıl içerisinde bu projeyi tamamlayıp sonlandıracağız. Tabi sadece bizim yüzeyde tespit ettiğimiz 3 bine yakın mezar fakat bunun daha çok olması lazım. Çünkü henüz daha doğru ve düzgün bir kazı çalışması gerçekleştirmedik. 3 binin üzerinde rakam olması lazım. Buradaki kent yaklaşık bin yıl boyunca yaşamına devam ediyor. Bin yıl içerisinde elbette belki 10 bin belki de 10 binin üzerinde insanın olduğunu düşünebiliriz” diye konuştu.
“Kent alanının 3-4 katı büyüklüğünde bir mezarlık alanı var”
Yaptıkları çalışmanın ardından kenttin tahminlerinin üzerinde bir mezarlığa sahip olduğunu gördüklerini kaydeden Sezgin, “Buradaki mezarların ilginç olan tarafı şu. Biz burada çalışmaya başladığımızda mezarlık alanının bu kadar büyük olduğunu aslında tahmin etmiyorduk. Şimdi burası doğal yapısı itibariyle kayalık bir arazi. Kayalık bir arazi olduğu için de mezarlar yapılırken genelde kayaları oyup mezarları yerleştirmişler. Böyle olunca üst üste mezar yapma şansları olmamış ve bütün araziye yayılmışlar. İlginç olan şey şu. Kentin kapladığı alanın neredeyse 3-4 katı büyüklüğünde bir mezarlık alanı var. Yani kentin bulunduğumuz alanından dereye kadar yüzlerce hektar bir mezarlık alanı var. Nekropolis alanındaki çalışmalar sadece kazılarla sınırlı değil. Aynı zamanda bizim burada bulduğumuz insan kemikleri üzerinde bir takım çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bizimle birlikte antropologlar ve paleontologlar çalışıyor. Bu çalışmalar sonunda kentte yaşayan insanların nasıl beslendiklerini, ortalama yaşam sürelerini anlayabiliyoruz, ya da hangi hastalıklara maruz kaldığını öğrenebiliyoruz. Bu açıdan nekropolis çalışmaları kentin kimliğini ve sağlık durumunu da anlamamız açısından oldukça önemli” dedi.
Ziyaretçi sayısı her yıl artıyor
Yapılan çalışmalarının kentin tanıtımına büyük katkı sağladığını, kentin yılda ortalama 10 binin üzerinde ziyaretçi ağırladığını dile getiren Sezgin, “Bizim burada yürüttüğümüz çalışmalar Kültür Bakanlığı adına yürütülüyor. Öncelikle Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğümüze hem izinleri hem de maddi destekleri için teşekkür ediyorum. Bizim çalışmalarımızın yürümesi için gerekli olan sponsorluk desteğini Yunusemre Belediyesi sağlıyor. 2017 yılından bu yana bize Yunusemre Belediyesi destek ve sponsor oluyor. Bu açıdan hem belediyemize hem de Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi’ye teşekkür ediyorum. Onların desteği bizim için çok önemli. 2014 yılında çalışmalara başladığımızda çok büyük ziyaret alan bir antik kent değildi. Çünkü ana yollara uzak bir mesafede, dağlık bir alan ve ulaşımın olmadığı bir nokta aslında burası. Buraya sadece bilenler ve özellikle görmek isteyenler geliyordu. Yıllar içerisinde kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan yeni alanlar sonucunda kentin tanıtımı biraz daha yapılmaya başlandı. Elimizdeki veriler kabaca şu şekilde. 2015 yılında kabaca kente yıllık ziyaretçi sayısı 1500. fakat o tarihten itibaren sayının çok arttığını gördük. Şu an antik kent 10 binin üzerinde bir ziyaretçi ağırlıyor. Bu sayının giderek artacağını da tahmin ediyorum. Çünkü bu tanıtım, reklam ve ulaşımın düzenlenmesinin faydaları oldu. Mesela antik kente ulaşan kahverengi tabelalar yoktu. Yani buraya gelmen için yolu biliyor olman lazımdı. Şu an İzmir ve Manisa yolu üzerindeki yollarda kahverengi tabelaları takip ederek rahatlıkla buraya gelebilirsiniz” şeklinde konuştu.