Mısırdaki idamlara tepki için yürüdüler
MISIR’DAKİ İDAMLARA TEPKİ GÖSTERMEK İÇİN BURSA’NIN İNEGÖL İLÇESİNDE 30 STK’NIN DESTEKLERİYLE BİR YÜRÜYÜŞ DÜZENLENDİ. YAPILAN YÜRÜYÜŞE YÜZLERE KİŞİ KATILIM GÖSTERDİ. MİLLİ İRADE MEYDANINDA BAŞLAYAN YÜRÜYÜŞ HEYKEL ÖNÜNDE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASIYLA SON BULDU.
Bursa’nın İnegöl ilçesinde Mısır’daki idamlara tepki göstermek için 30 STK’nın destekleriyle yürüyüş düzenlendi. Yapılan yürüyüşe yüzlere kişi katılım gösterdi. Milli İrade meydanında başlayan yürüyüş heykel önünde yapılan basın açıklamasıyla son buldu.
Mısır’da son olarak 9 gencin idam edilmesiyle Türkiye genelinde düzenlenen programlarla tepkiler çığ gibi büyüyor. İnegöl’de 30 STK’nın içinde yer aldığı bir program yapıldı. Milli irade meydanı önünde toplanan yüzlerce kişi ellerine aldıkları Türk bayrakları dövizler ve pankartlarla tepkilerini koydu. Yürüyüşle başlayan program heykel önünde basın açıklamasıyla son buldu. Yapılan basın açıklamasında en dikkat çeken olay ise 9 kişi kefen giyerek idam edilen gençlerin isimlerini yazan kağıtları boyunlarına takıp alana gelmesi oldu. Basın açıklaması STK’lar adına İnegöl İHH Başkanı İlhan Tatlı yaptı. Açıklama sırasında gözyaşlarına hakim olayan Tatlı, “Ne için buraya geldik, niçin bu kadar yürüdük, niye buraya toplandık. Burada para mı dağıtıyorlar. Burada menfaatimiz mi var. Bu Pazar günü aile dost ve arkadaşlarımızla daha güzel bir vakit geçirmek varken, bu soğuk havada hanım çoluk çocukla ne işimiz var burada? Takdir edersiniz ki üstadın dediği gibi Cennet ucuz değil cehennem dahi lüzumsuz değildir. ’Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur.’ Hud suresindeki ayetin emri doğrultusunda buradayız. ’Size ne oluyor da zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?’ Nisa suresindeki Allah’ın çağrısına uymak için buradayız. ’Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun’ Maide suresindeki emir üzere buradayız. ’Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır’ diyen bir Peygamberin ümmeti olduğumuz için haksızlık karşısında susmayacağımız belirtmek için buradayız. ’Zulme ve zalime destek çıkmak helâk sebebidir’ diyen Peygamberin ümmetiyiz. Helak olmamak için buradayız. Zalimlere karşı mücadeleyi emreden, zalimlere karşı mücadele etmemeyi de suç sayan’ bir Peygambere inandığımız için buradayız. Bizler ’Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem’ diyen İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’un torunları olarak buradayız. Bizler ’Firavunlar, Nemrudlar, Ebû Cehiller ve küresel emperyalist güçler, yeryüzünde saltanat kurmasın, mazlumlar ağlamasın’ diye buradayız. Kendi hakkımızı nasıl koruyorsak diğer Müslüman kardeşimizin de hakkını hukukunu korumak için buradayız. Diğer coğrafyalardaki mazlum halklar diyecekler ki; Türkiyenin bursa ilinin İnegöl ilçesindeki vicdanlı ihlâslı, bilinçli bir grup Müslüman bizler için yürüyüşler yaptı, mitingler düzenledi, ellerini semaya kaldırıp bizler için dua ettiler diyerek cesaret bulmaları ve yalnız olmadıklarını anlamaları için buradayız. Sessiz kalarak Firavun’un torunu olan sisiden yana olmadığımızı Ses vererek Hz. Musa’nın torunu olan Muhammed Mursi ve Müslüman kardeşlerin tarafı olduğumuzu belirtmek için buradayız. Başka bir ifade ile tarafımızı belli etmek için buradayız. Arkadaş biz tarafız. Hakkın tarafı hakikatın tarafı, adaletin tarafıyız. Zulme rıza göstermek zulümdür-bizler zülme rıza göstermediğimiz için burdayız. Ben zulmü alkışlayamam Ben hakkı ve hakikatı savunurum Ben zalimlerin karşında, mazlumların yanındayım Diyerek buraya gelen, imanlı, ihlâslı, vicdan sahibi olan sizler, kardeşlik, adalet ve özgürlük için belediye meydanından buraya kadar yürüdük. Özelde mısır genelde tüm mazlum coğrafyalar için buradayız İslam coğrafyasının neresine dokunursanız bin ah işitirsiniz. Bakın Yemen’in haline; Yemen’i hatırladınız mı? Birkaç aydır hep gündemde. 10 gün önce oradaydım. 8 gün kaldım. 401 yıl boyunca Osmanlı vilayeti olarak kalan, binlerce Osmanlı’nın şehidi ve mezarının bulunduğu, yüz yılın insanlık krizinin yaşandığı, 21 milyon insanın gıdaya ulaşmada sıkıntı yaşadığı, her 10 dakikada bir, bir çocuğun hayatını kaybettiği, insanların açlıktan ağaç yaprakları pişirerek yediği, binlerce insanın öldüğü, milyonlarca insanın evini terk ettiği, sağlık sisteminin çöktüğü, birçok bölgede yolun, elektriğin, suyun, marketin, okulun ve caminin olmadığı, yokluk, yoksulluk, acı, ızdırap, keder ve ölümlerin bol bol olduğu Müslüman bir ülke o manzaraları, o yokluğu, o yoksulluğu, fakirliği, gıdasızlıktan, bebelerin ölümünü görünce dayanamadık. Sürekli gözler nemli, kalpler kırık, yürekler alev alev oldu. Halk bir yandan açlıkla diğer yandan hastalıklarla mücadele ediyor. Ziyaret ettiğimiz hastanelerin durumu kadınlar beslenemedikleri için anne sütü oluşmuyor. Kadınların çoğu çocuklarını bu sebeple emziremiyor. Birçok bölgede ilaca ulaşılamıyor. Sevdiklerimizin, annemizin, babamızın, çocuğumuzun gözlerimizin önünde, kollarımızın arasında saat saat eridiğini ve kısa bir zaman sonra son nefesin verdiğini bir düşünün. Acaba ne ve neler hissederiz. İşte yemen halkının durumu bu ve çaresizce dudaklarda dökülen cümle şu Allah’ım Müslümanları sana şikâyet ediyorum. Kimisi bizi öldürüyor, kimisi ölümümüze göz yumuyor. Hiçbir Müslüman Hz. Ömer’in şu sözünü unutmasın kışın dağlara yem buğday serpin ki. Kimse demesin Müslümanların ülkesindeki kuşlar açlık öldü diye İslam ülkelerinin birisinde eğer bir çocuk açlıktan ve yoksulluktan ölürse Müslümanlar olarak inanın bunun hesabını veremeyiz. Ve biz böyle ince düşünen bir inancın mensubuyuz” dedi.
Tatlı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Başka tarafa bakınca karşımıza bu seferde arakan meselesi çıkıyor. Birkaç ay önce İnegöl’den bir ekip olarak oradaydık. Arakandaydık. Dünyanın en nazik, dünyanın en masum, dünyanın en utangaç, dünyanın en edepli halkı Rohingyalı Müslümanlardır. Yani Arakanlılardır. Hani konuşmalarımızda askeriyenin, şehrin, mahallenin merkezi deriz ya, her şeyin bir merkezi vardır. Yokluğun merkezini sorarsanız arkan derim. Myanmarlı Budist çetelerin zulmü altında yıllardır inin inim inliyorlar. En son bir kısmı çareyi kaçmakta buldular 1,5 kilometrelik Naf Nehri’ni geceleri geçerek Bagladeş’in cookbazar denilen bir bölgeye sığındılar. Orası da İnegöl’ün 5/6 katı kadar nüfusu olan 1,5 milyon insanın yaşadığı büyük bir hapishane. Suriye Yine yan komşumuz Suriye’nin durumu içler acısı. Mart 2011 yılında başlayan Suriye krizi 8 sene oldu. Uluslararası güçlerin müdahalesi ile küresel hesaplaşma arenasına dönüştü. Suriye’de Şimdiye kadar 500 bin kişinin hayatını kaybetti. Bu savaşta 2 milyon kişi sakat kaldı, milyonlarca kişi de evini terk etti. İnegöl’de yaklaşık 20 bin Türkiye’de ise 4 milyona yakın Suriyeli kardeşimizi şehrimizde ve ülkemizde misafir ediyoruz. Başka bir tarafa baktığımızda karşımıza Filistin meselesi çıkıyor. 2 milyon nüfusu ile yüz ölçümüne göre dünyanın en yoğun şehirlerinden biri olan Gazze, yıllardır ambargo ve abluka altında nefes almaya ve yaşamaya çalışıyor. Mısır ve işgalci İsrail rejiminin sınır kapılarını kapalı tutarak bölgeyi adeta bir açık hava hapishanesine çevirmeleri, Gazze’de hayatı durdurma noktasına getirdi. Gazze Şeridi’ne uygulanan kara, hava ve deniz ablukası 13. yılında artarak devam ediyor. Gazze’de 2006’dan bu yana 5 binden fazla şehit ve 22 bin yaralı yaralı var. Çocukların yüzde 40’ı yetersiz beslenmeye bağlı sağlık sorunları yaşamakta. Gazze’de yoksulluk altında yaşayanlar oranı yüzde 65, şu anda Gazze’de ilaç açığı yüzde 45, yeterli ilaç bulunamadığından hastalara müdahale edilememektedir. Tıbbi malzemeye olmadığından 4 bin civarında ameliyat ileri ki tarihlere ertelenmiş ama ne zaman yapılacağı belli değil. Başka bir tarafa baktığımızda karşımıza Doğu Türkistan ve Çin Zulmü, Doğu Türkistan, (resmi adıyla Sincan Uygur Özerk Bölgesi) Çin tarafından 1949’dan beri işgal altında. Doğu Türkistan’da büyük bir trajedi var. Çin, Doğu Türkistan’ın Müslüman halklarına karşı asimilasyon ve büyük bir vahşet yapıyor. Çin, Bütün Uygurları suçlu olarak kabul ettiği, din ve geleneklerine bağlı Uygurları ise terörist (extrimist) olarak kabul ediyor. Çin’nin toplama kamplarında mahkûmları su tanklarına daldırma, tutukluların yüzlerinde ve vücutlarında sigara söndürme, elektrik verme, acı verici farklı nesnelerle dövülme, soğukta bekletme, yoğun ve parlak ışıkla körleştirme, uzun süre gergin pozisyonda tutma, uykusuz, aç ve susuz bırakma, günlerce ’kaplan koltuğu’ denen hareketsiz koltuklarda oturtma, elleri kelepçeli ve ayakları prangalı olarak dolaştırılma gibi kötü muameleler yapılmaktadır. Bu kamplardaki Uygurlar kendi inançlarını değiştirmeye ve Komünist Parti ideolojisine boyun eğmeye zorlanmaktadırlar. Camiler ve mescitlerin birçoğu yıkılmış, bazıları eğlence mekânlarına dönüştürülmüştür. Mevcutlara ise Çin bayrağı ve devlet başkanı Xi JinPing’in fotoğrafları asılmıştır. Memurların ve işçilerin ibadet yerlerine gitmeleri ve ibadet etmeleri yasaktır. Ramazan ayında oruç tutmak ağır suçtur, alkol kullanmamak ise dini aşırılık olarak görülmektedir. Uygur kızlar Sincan’dan Çin’in iç kesimlerine ucuz iş gücü olarak götürülmektedir. Çin yönetimi, Uygurlara yönelik asimilasyon yaparak ’ikiz akraba’ politikasını uygulamaya koydu. Erkekleri eğitim kamplarına gönderilen ailelere Çinli bireyler zorla yerleştirilerek mahremiyet zedelenmekte. Uygur memurlar öldükten sonra cesetlerinin yakılmasına dair sözleşmeye imza atmaya zorlanmaktadır. İslami geleneğe uygun defin töreni yasa dışı ilan edilmiştir. Uygurların İslami geleneğe uygun şekilde evlenmesi yasaklanmıştır. Uygur kızlarına Çinlilerle zorunlu evlilikler yaptırılarak milli ve dini kimlik asimile edilmeye çalışılmaktadır. Ana başlıklarla doğu Türkistan’da ki durum bu şekilde Mısır’a baktığımızda orada farklı bir tablo var Mısır’da Şubat 2011’de Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından düzenlenen seçimlerde Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçilmişti. Temmuz 2013’te ise ordu, Muhammed Mursi’ye karşı bir darbe yaptı ve yönetime el koydu. Darbenin ardından Müslüman kardeşler ve destekçilerinin düzenlediği eylemlere güvenlik güçleri sert şekilde müdahale etti ve binlerce kişi yaşamını yitirdi. Mursi’nin devrilmesinden bu yana Müslüman kardeşleri hedef alan operasyon ve soruşturmalar sonunda açılan davalarda yüzlerce kişi idam cezasına mahkûm edildi. Müslüman kardeşler yasa dışı ilan edilirken, yüzbinlerce binlerce üyesi de hapsedildi. Arapça adı ’İhvanül Müslimin’ olan Müslüman kardeşlerin yaptığı tüm faaliyetler barışçıl ve masumaneydi. Mısır’ın en eski ve en büyük Müslüman topluluğudur. Mısır’da devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, yargılandığı davada, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Suçsuz, günahsız, mazlum Müslümanlarla doldurdukları hapishaneleri yavaş yavaş idam ettirerek boşaltmaya çalışıyorlar. Mısır yönetimince, herhangi suç eylemine bulaşmamış olan 9 masum genç, sırf İhvan-ı Müslimine yani Müslüman kardeşlere olan mensubiyetinden dolayı makul şüpheli olarak görülüp, işkenceler sonucu imzalatılan evraklar baz alınarak 10 gün önce idam edildi. Mısırda idam kararı veren hâkimlerin hepsi hukuk bilgisinden mahrum 2013’te gerçekleştirilen askeri darbeden sonra, Sisi tarafından muhaliflerin bertaraf edilmesi için kurulmuş olan ’terör mahkemesi’nin kiralık cellatlarıdır. Darbecilerin talimatlarıyla çalışan mahkemeler, birer idam makinelerine dönüşmüş durumdadır. 8 günde 19 kişi, idam edilmişti. Bunu kaçımız takip ettik bilmiyorum. Yine 16 Şubat’ta 3 kişi daha idam edildi. Ve en son 20 Şubat’ta 9 kişi idam edildi. İnsani ilkelere, etik değerlere, insan haklarına ve uluslararası hukuka rağmen idam edildiler. Demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan Batılı devletlerse sessizliğini koruyor. Peki ya biz. Bizim de onlardan pek farkımız yok. Ama İnegöl’deki Müslümanlar bugün farkını gösterdi. Dedik ya cennet ucuz değil kardeşlik bedel ister. Mısır’da ABD ve İsrail’in talimatıyla yapılan darbenin ardından, yine bu ülkelerin talimatları doğrultusunda ardı ardına idam kararları alınıyor. Sisi, ABD ve İsrail arasında kurulan cinayet ortaklığı, son olarak 75 kişi hakkında daha ölüm kararı alındı.”
Basın açıklamasının ardından yapılan toplu dua ile program sona erdi.