Minik savaşçı pes etmiyor
ANTALYA’DA DOĞUŞTAN AĞIR EPİLEPSİ VE HENÜZ KESİN TEDAVİSİ BULUNMAYAN MİKROSEFALİ (BAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ) HASTASI MİNİK ATA, KENDİSİNE BİÇİLEN 3 AYLIK ÖMRE İNAT 15. AYINI DOLDURDU VE AİLESİNE ÜMİT VERMEYİ SÜRDÜRDÜ. DAHA ÖNCE HAREKET DAHİ EDEMEYEN MİNİK BEBEK, ŞU SIRALAR FİZİK TEDAVİYLE BİRLİKTE AYAĞA KALKIP YÜRÜMEYE HAZIRLANIYOR.
Antalya’da doğuştan ağır epilepsi ve henüz kesin tedavisi bulunmayan mikrosefali (baş küçüklüğü) hastası minik Ata, kendisine biçilen 3 aylık ömre inat 15. ayını doldurdu ve ailesine ümit vermeyi sürdürdü. Daha önce hareket dahi edemeyen minik bebek, şu sıralar fizik tedaviyle birlikte ayağa kalkıp yürümeye hazırlanıyor.
Antalya’da yaşayan Tarık ve Ceylan Özdemir çifti 2017 yılı Aralık ayında ilk çocuklarını dünyaya getirme mutluluğunu yaşadı. Son derece sağlıklı olan erkek çocuklarına Ata ismini veren genç çift, günler ilerledikçe çocuklarının davranışlarında farklılıklar gözlemledi. İddialara göre doğumun gerçekleştiği özel hastanede son derece sağlıklı dünyaya geldiği söylenen minik Ata’yı başka bir hastaneye götüren Özdemir çiftinin bebeklerinde, epilepsi ve henüz kesin bir tedavisi bulunmayan mikrosefali (baş küçüklüğü) hastalığı teşhis edildi. Dünyaları bir anda kararan Özdemir çifti, hastaneyi ihmalle suçlayarak hukuki süreç başlattı.
“3 ay yaşar dediler”
3. ayına kadar sık sık nöbetler geçiren minik Ata, birçok kez yoğun bakıma kaldırıldı ve yaşam mücadelesi verdi. Bu süre içerisinde turizmci anne Ceylan Özdemir de işini bırakmak zorunda kaldı, babaysa gündüzlerini işte, akşamlarını hastane koridorlarında geçirdi. Aile, minik yavrularını hayatta tutabilmek için hastane hastane gezdi. Doktorlardan ’3 ay yaşar’ cevabı alan aile, ümidini yitirmedi. Ata, baba ve annesinin şefkatiyle yaşama tutundu.
Hindistan’da G-Terapi gördü
Ata 8. ayını doldurduğunda ise, durumundan haberdar olan Şükran Kaban isimli bir hayırsever, Özdemir ailesiyle irtibata girdi. Kaban, Hindistan’da G-Terapi yönteminin merkezi olan ve Özdemir çiftinin daha önceden araştırdığı tedavi sürecinin başlaması için gerekli 10 bin dolarlık masrafı üstlendi. Minik Ata, G-Terapi alanındaki araştırmalarıyla ün yapmış olan Dr. Gunvant Oswal’a muayene oldu, ardından bir haftalık Homeopati tedavisi gördü. Bunun yanı sıra minik Ata’ya hazırlanan özel bir bitkisel kür de verildi. Tedaviler sonrası ailesiyle birlikte tekrar yuvasına dönen Ata’nın nöbetleri azaldı, hareketlerinde gelişmeler yaşandı. Hatta kafasını kaldırıp anne ve babasına gülmeye başladı.
“Yaşam kalitesini arttırmak için cihazları almamız gerekiyor”
Şuanda 15. ayını dolduran minik Ata evinde haftada 3 gün olmak üzere fizik tedavi almaya başladı. Parmaklarını açıp rahatlaması için atel, bacaklarındaki düzensizliği önlemek için de AFO takılan Minik Ata’nın babası Tarık Özdemir, oğlunun son durumuyla ilgili bilgiler paylaştı. Baba Özdemir, “Fizik tedavi doktorlarımızın ilerleyen zamanlarda belki ayakta durabileceğini söylüyor. Ancak ayakta durabilmesini sağlayacak cihazlar var ve onların temin edilmesi gerekiyor. İnşallah onu da göreceğiz ama bu cihaz ve aletlerin alınması gerekiyor. Bir cihaz için 15 bin lira dediler. Engelli bebek arabası için de 9 bin lira ve bunları devlet karşılamıyor. Ata’nın tedavisiyle ilgili çok büyük masraflara girdiğimiz için alacak gücümüz kalmadı. Şuanda sadece ufak tefek ürünleri aldık ama bu ürünleri de Ata’nın yaşam kalitesini arttırmak için almamız gerekiyor.” dedi.
“Bir gün yürüyeceğine inanıyorum”
Baba Özdemir, Ata’nın genetik test sonuçlarının açıklandığını ve oğlunda kask geni denilen nadir bir gen bozukluğu çıktığını söyledi. En başından itibaren inançlarını hiç yitirmediklerini vurgulayan Özdemir, “Ata’ya en başından bu yana inanıyorduk zaten. Doktorlar 2-3 ay yaşar dediği zaman bile ben bunlara hiç aldırış etmemiştim. Şuan 15 aylık oldu. Öncelikle onun nöbetlerini durdurmamız gerekiyor. Her nöbet geçirdiğinde öğrendiği şeyleri unutuyor. Ben onun bir gün yürüyeceğine inanıyorum” diye konuştu.
“Neyle savaştığımızı biliyoruz”
Anne Ceylan Özdemir de, Ata’nın gün ilerledikçe daha çok gelişmeler kat ettiğini, 15 saniyede bir tekrarlanan nöbetlerinin şuanda azaldığına dikkat çekti. Oğluyla sürekli ilgilenmek zorunda olduğunu belirten Özdemir, en büyük sıkıntılarının daha önceki zamanlara göre azalan nöbetleri olduğunu dile getirdi.
“Biz beklentiyi çok yüksek tutmuyoruz” diyen Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Beklentiyi ne kadar yüksek tutarsak, kadar hayal kırıklığına uğrarız. Yaşam kalitesini ne kadar yüksekte tutabilirsek, Ata, o kadar hayatta kalabilecek. Genetik sonuçlarının çıkması bizim için bir nevi hayal kırıklığı olsa da, şöyle bir yararı oldu. Bu tip hastalarda genelde sonuçlar çıkmıyor. İnsanlar, aylarca, yıllarca genetik mi değil mi diye bekliyorlar. İkinci çocuklarda aynı şeyin görülmemesi açısından bizim için daha iyi oldu. Genetik sonuçları çıktığı zaman bütün yapısal bozuklukları ortaya çıktı. Şuan neyle savaştığımızı biliyoruz en azından. Umudumuzu, inancımızı hiç zaman kaybetmedik. Ne kadar yaşatabilirsek, ne kadar hayata tutundurabilirsek biz o kadar mutlu olacağız”
“Ata, acılarından güç alıyor”
Özdemir, oğlunun en ufak tepkisinde dahi mutlu olduklarını dile getirerek, “Bazı anneler var, çocukları ağladığı zaman tepki gösteriyor. Ata her ağladığında biz mutlu oluyoruz. Ondan gelecek herhangi bir etkileşim bile bizi mutlu ediyor. Küçücük şeyler bile onun hayata tutunacağına dair bize umut veriyor. Şuanda takılan AFO ve atelden dolayı rahatsızlık duyuyor. Takıldığında çok ağladı, yapmak istemedi. Onun acılarını gördükçe çok üzülüyoruz ama Ata, aslında acılarından güç alıyor. Ne çekerse, ne yaparsa her şey onun iyiliği için” diye konuştu.