Hemoroidden korunma yolları
ENEL CERRAHİ UZMANI OP. DR. DENİZ ATASOY, MAKAT KANAMALARININ ÇOĞUNLUKLA BASURDAN (HEMOROİD) KAYNAKLANDIĞINI ANCAK HER KANAMA BASURDAN KAYNAKLANIR DEMENİN YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLEDİ.
Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Deniz Atasoy, makat kanamalarının çoğunlukla halk arasında basur olarak bilinen hemoroid kaynaklı olduğunu söyledi. Atasoy, ancak her kanamanın bu sebepten ötürü yaşanmadığını vurgulayarak hemoroidden korunma yollarını sıraladı.
Medicana Çamlıca Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Deniz Atasoy, toplumda sık görülen hastalıklardan bir tanesi olan basur hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. Op. Dr. Atasoy, makat kanamalarının çoğunlukla basurdan kaynaklandığını ancak her kanama basurdan kaynaklanır demenin yanlış olduğunu önemle vurguladı. Kanama görülmesi durumunda mutlaka uzman bir hekime başvurmak gerektiğinin altını çizen Op. Dr. Atasoy, özellikle 50 yaşından sonra kalın bağırsak kanseri riski açısından makat kanamalarının ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi.
Kalın bağırsak kanseri dünyada yaklaşık 1 milyon kişiyi etkilediğini ve kansere bağlı ölümler arasında ikinci sırada olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Deniz Atasoy, ’’Özellikle 50 yaşından sonra kalın bağırsak kanseri riski açısından makat kanamaları ihmal edilmemelidir. Çünkü kalın bağırsak kanserlerinin yüzde 90’ı 50 yaşından sonra görülmektedir. Kadın ve erkekte eşit sıklıkta görülüyor’’ dedi.
’’Basur hastalığı kansere dönüşmez’’
Hemoroid ve kalın bağırsak kanserinin ayırımı çok önemli olduğunu ifade eden Op. Dr. Atasoy, ’’Hemoroid olduğu düşünülen makat kanamasının ihmal edilmesi durumunda, kalın bağırsak kanserinin teşhis edilmesini geciktirir. Geç kalınmış bir kalın bağırsak kanserinde ise tedavi çok zordur. Bu yüzden doktor muayenesi şarttır. Doktora gittiğimizde doktor sizden ‘parmakla’ muayene isteyebilir. Bu muayene çok önemlidir çünkü kalın bağırsak kanserlerinin önemli bir kısmı parmak mesafesinde bulunmaktadır. Makattan kanamaya neden olabilen basur ve kanser dışındaki diğer hastalıklar arasında makat çatlakları ve kalın bağırsak polipleri de bulunmaktadır. Polipler kalın bağırsağın iç duvarından kaynaklanan çıkıntılardır (et parçaları). Bunlar kalın bağırsak kanserine dönüşebilir. Bu yüzden kolonoskopi yapılması çok önemlidir. Kolonoskopi sayesinde bu polipler çıkartılarak kalın bağırsak kanserinin gelişmesi önlenebilir. Çünkü her kalın bağırsak kanseri başlangıçta polip şeklinde başlar. Kalın bağırsağın toplam uzunluğu yaklaşık 1,5 metredir. Kalın bağırsak iki bölüme ayrılmaktadır. Karın içindeki bölüme ’kolon’ kalça içinde kalan ve makatla sonlanan kısmına da ’rektum’ denmektedir. Bu ayrımın tıbbi önemi vardır ve tedavi yöntemleri buna göre düzenlenir’’ şeklinde konuştu.
Kalın bağırsak kanserinin sebebi nedir?
Çoğu kanserde olduğu gibi kolon kanserinin de tek bir sebebi olmadığını belirten Op. Dr. Atasoy, “Kolon kanserinin nedenleri arasında genetik (yüzde 10) ve çevresel (yüzde 90) faktörler birlikte rol oynar. Çevresel faktörler arasında yaşadığımız ortam ve yediklerimizin rolü büyüktür. Sigara, alkol, hayvansal proteinden/yağdan zengin besinler, liften (posadan) fakir gıdalar kalın bağırsak kanseri riskini artırmaktadır. Sigara ve alkol ayrı ayrı etki ettiği gibi birlikte de etki ederek kanser riskini artırmaktadır. Bu yüzden sigara ve alkolün bırakılması önemlidir. Bilimsel çalışmalarda doymuş yağ oranı yüksek yiyeceklerle meme, prostat, testis, yumurtalık, rahim, kalın bağırsak, pankreas ve böbrek kanserleri arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Bunun yerine balık gibi diğer protein kaynakları tüketilmelidir. Sucuk, sosis ve salam (nitrat ve nitrit gibi katkı maddeleri içermektedirler) gibi işlenmiş etlerden uzak durulmalıdır. Yemekler az yağ ile pişirilmeli ve etler mümkün olduğunca kendi yağlarında pişirilmelidir. Hayvansal yağ yerine doymamış yağ içeren bitkisel yağlar daha fazla tüketilmelidir’’ açıklamasında bulundu.
’’Gençlerde görülme oranı artıyor’’
Kalın bağırsak kanserinin son yıllarda genç yaşlarda da görülme sıklığının arttığına dikkat çeken Op. Dr. Atasoy, ’’Dünyada gençlerde kalın bağırsak kanserinin görülme sıklığı yılda yüzde 2 oranında artıyor. Nedenlerine bakıldığında ailede kalın bağırsak kanseri öyküsünün olması, ülseratif kolit, crohn hastalığı gibi iltihabi bağırsak hastalıklarının varlığı, düzensiz beslenme gibi tablolar sayılabilir. Bu tabloların varlığı kalın bağırsak riskini arttırmaktadır. Eğer bahsedilen risklerden bazısı bir kişide varsa o durumda kolonoskopi taraması daha erken yaşta başlayabilir ve daha sık aralıklarla yapılabilir. Burada amaç kanserin erken teşhis edilmesidir. Çünkü kalın bağırsak kanserleri erken teşhis edildiklerinde tamamen tedavi edilebilmektedir. Normalde kadın erkek herkesin 50 yaşında ve sonrasında 10 yılda bir mutlaka kolonoskopi taraması yaptırmaları gerekmektedir. Mayıs 2018’de Amerikan Cerrahlar Derneği kolonoskopi tarama yaşının 45’e düşürülmesi gerektiğini önermiştir. Ayrıca yine 2 yılda bir dışkıda gizli kana da baktırmaları gerekmektedir. Diğer tarama yöntemleri arasında yıllık dışkıda gizli kan testi ile birlikte, 5 yılda bir sigmoidoskopi, yılda bir dışkıda immünokimyasal test, 5 yılda bir çift kontrastlı baryumlu grafi, 5 yılda bir sanal kolonoskopi ve dışkıda DNA testleri sayılabilir’’ diye konuştu.
’’Önlenebilir kanser türlerinden biridir’’
Op. Dr. Atasoy şöyle devam etti: ’’Önlenebilir kanser türleri içerisinde ilk sıralarda yer alan kalın bağırsak yani kolon kanserinin belirtileri arasında makat kanaması dışında bağırsak alışkanlıklarında değişiklik, kabızlık, ishal, ince dışkılama, karın alt kısımlarında ağrı, makatta ağrı, dışkı kaçırma ve tuvalete çıkma isteği sayılayabilir. Yan belirtiler arasında kilo kaybı, yorgunluk ve kansızlık da görülebilir. Bu yan belirtiler sadece kalın bağırsak kanserine ait olmayıp diğer kanserlerde de görülebilmektedir’’ dedi.
Tedavi yöntemi
Tedavi yöntemine değinen Op. Dr. Atasoy, ’’Günümüzde kalın bağırsak kanserinin kesin tedavisi ameliyattır. Ancak ameliyat etmeden önce ve sonrasında hastalara kemoterapi ve ışın tedavisi (radyoterapi) verilmesi gerekebilir. Burada amaç, ameliyat öncesi tümörü küçültmek veya ameliyat sonrası kanda dolaşan gözle görülemeyen kanser hücrelerini yok etmektir. Kimi hastalarda hemen ameliyat gerekebileceği gibi başka hastalarda ameliyatı ilaç ve ışın tedavisinden sonrasına ertelemek daha faydalıdır. Ameliyat yöntemleri olarak kalın bağırsak kanserlerinde açık ve kapalı yöntemler bulunmaktadır. Günümüzde kapalı yöntemler ilk sırada tercih edilmektedir. Sonuçta ister açık ister laparoskopik olsun kalın bağırsak kanserinin ameliyatlarında karın kesisi haricinde her şey birbirinin aynısıdır. Bu yöntemleri karşılaştıran çalışmalar halen devam etmekte olup her yöntemin kendine ait avantaj ve dezavantajları vardır’’ ifadelerini kullandı.
Korunma Yöntemleri
Aşırı kilolu ve obez (şişman) kişilerde kalın bağırsak kanseri riskinin arttığının altını çizen Op. Dr. Atasoy, ’’Hareketli bir yaşam tarzı alışkanlık haline getirilmelidir. Haftada 3-4 kez yapılan, 30-60 dakikalık fiziksel aktivitenin sağlığımız üzerinde olumlu etkileri vardır. Yapılan çalışmalarda fiziksel aktivitenin kanser riskini de azalttığı gösterilmiştir. Yüksek lifli gıdalar ve düşük yağlı gıdalar kalın bağırsak kanseri riskini azaltmaktadır. Sebze, meyve, kepeği ayrılmamış tahıl ve kuru baklagillerde posa (lif) bulunmaktadır. Posalı yiyecekler kabızlığı önleyerek bağırsakların düzenli çalışmasını sağlamakta ve kalın bağırsak kanseri oluşumunu azaltmaktadır. Aynı şekilde vitaminler de kanser riskini azaltmaktadır. Kalsiyum, demir, iyot, çinko, molibden ve selenyum kanser riskini azaltmaktadırlar. Yemeklerin pişirilme yöntemleri de önemlidir. Mangalda ve mangal kömürüne yakın pişirilen yemekler kanser riskini artırmaktadır. Benzer şekilde közleme, tütsüleme, kavurma ve kızartma gibi yöntemler de sağlığa zararlıdır. Bunların yerine haşlama, fırında pişirme ve ızgara gibi yöntemler tercih edilmelidir. Beslenmenin yanında bazı genlerin bozukluğu da kalın bağırsak kanserine neden olmaktadır. Bu genlerdeki bozukluk sonradan olabileceği gibi doğuştan da gelebilir. HNPCC ve FAP gibi kalıtımsal hastalıkların varlığında risk artar. Kanserde dünyadaki yaklaşım erken tanı ve korunmadır. Çünkü hem hastalık tamamen tedavi edilebilmekte hem de tedavi maliyetleri düşmektedir’’ dedi.