Hayvansal gıda sektörünün güncel konuları ele alındı
HAYVANSAL GIDA SEKTÖRÜNÜN GÜNCEL KONULARI ELE ALINDI
İSO’da hayvansal gıda sektörünün güncel konuları ele alındı.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) 5. Grup Hayvansal Gıda Ürünleri Sanayi Genişletilmiş Sektör Toplantısı, meslek komitesi üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan açılış konuşması yaparken Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Genel Sekreteri İlknur Menlik de “Et Sektörüne Sanayi Odaklı Bakış ve Çıkış” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
“Gıda ticareti 1.9 trilyon dolar civarına yaklaştı”
Gıda’nın temel ihtiyaç olduğunu belirten İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Sektörümüz toplum sağlığı ve gelişimi açısından çok stratejik ve büyük öneme sahiptir. Öyle ki son yıllarda ekonomik değer olarak beklentilerin çok ötesinde bir büyüme yaşanmasının nedeni de budur. Bunu rakamlarla somutlaşturacak olursam: 2010 yılında, önemli bir kısmı hayvansal gıdalardan oluşan dünyadaki gıda ticareti 1.2 trilyon dolar civarındadı. 2018 yılına baktığımızda ise geçen sekiz yılda bu rakamın 1.9 trilyon dolara yaklaştığını görüyoruz. Bunu hafife almamak gerekir. Çünkü bu rakam dünyadaki 18.5 trilyon dolarlık mal ticaretinde çok önemli bir yer tutmaktadır” şeklinde konuştu.
“Türkiye, dünyanın en büyük tarım, gıda ve hayvancılık ülkeleri arasında”
Konuşmasına devam Bahçıvan, “Sektörümüzün ekonomimiz içindeki yerine genel olarak baktığımızda; Son TÜİK verilerine göre Türkiye’de oluşturulan katma değerin de yüzde 10,6’sında gıda sanayicilerimizin imzası var. Yine gıdanın Türkiye’deki toplam imalat sanayi işletmeleri içindeki payı yüzde 12,2’dir. İstihdamda da gıda sanayimiz yüzde 12,5 ile önemli bir yer işgal ediyor. Bu üretimin içinde yüzde 14 ile et-balık ve süt sanayimiz önemli bir yere sahip bulunuyor. Toplam gıda sanayii içindeki istihdamın yüzde 20,8’ini bu grup oluşturmaktadır. Toplam gıda sanayi içinde oluşturulan değerin yüzde 27’sini de yine et-balık ve süt sanayicilerimiz olarak bizler oluşturuyoruz. Bu veriler de gösteriyor ki; Türkiye, doğal imkanları ve üretim kapasitesiyle bugün dünyanın en büyük tarım gıda ve hayvancılık ülkelerinden biridir. Diğer yandan genç ve dinamik nüfusa bağlı olarak geniş bir iç pazara sahibiz. Son derece elverişli ve çeşitli iklim koşullarımız var. Bu iki faktör bile tarım, gıda ve hayvancılık sanayiini Türkiye’nin gelişiminin en stratejik sektörleri arasına koymamız için yeter” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de et tüketiminin yüzde 90’ı sığır etinden oluşuyor”
Türkiye’deki et tüketiminin daha çok sığır etinden oluştuğunu aktaran Bahçıvan, “Önemli olan önümüzdeki dönemde bu konuda vereceğimiz kararlar ve atacağımız adımlar olacaktır. Bunun için meralarımızın kullanımından besicilik politikalarına, teşviklerden üretim ve tüketim dengelerine kadar alınacak olan kararlar bu alandaki geleceğimizi belirleyecektir. Bugün Türkiye’de et tüketiminin yüzde 90’ı sığır etinden oluşuyor. Özellikle kokusundan dolayı küçükbaş hayvan tüketimi çok azalmış durumda. Bazı uygulamalarla küçükbaş etinin kokusuz olması sağlanabilir ve üretim-tüketim dengesi küçükbaşa döndürülebilir” dedi.
‘10’uncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’
Beş yıllık kalkınma planından bahseden Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri İlknur Menlik, “2014-2018 arasını kapsayan 10’uncu kalkınma planında temel noktalar olarak üretimde verimliliğin artırılması, ithalata olan bağımlılığın azaltılması, kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi ve tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi belirlenmiştir. Keza 2013-2017 Stratejik Planı’nda da tarım sektörüne ilişkin hedefler arasında göze çarpan uzun vadeli bir hedef “kırsal kalkınmanın sağlanması” olmuştur. Kırsal kalkınmanın sağlanması konusunda en önemli atılımlardan biri tarım işletmelerinde bütünlüğün sağlanması, arazi parçalanmasının önüne geçilmesi için hukuki ve kurumsal düzenlemelerin yapılması olmuştur. Aynı süreçte ortaya koyulan Kırmızı Et Stratejisi, besicilikte girdi temini, maliyetler, arz talep projeksiyonları, destekler ve finansman konularına eğilmiştir” şeklinde konuştu.
“Buzağı ölümleri hayvancılığımızı olumsuz etkileyen faktörlerdir”
Türkiye’deki hayvancılığın sorunlarından da bahseden Menlik, “Besiciliğin en önemli girdileri besi hayvanı ve yemdir. Besi hayvanının girdi masraflarındaki payı yüzde 50-60, yemin payı yüzde 25-40 arasındadır. Dünyada hayvancılık konusunda başarılı ülkelerin bu iki konuda büyük avantaj sahibi oldukları görülmektedir. Ülkemiz hayvancılık sektörünün bir diğer sorunu, mevcut kapasitenin yüzde 70-80’i arasındaki bir bölümün 1 ve 10 baş hayvan sahibi işletmelerce kapsanmakta olmasıdır. Bunun yanında kayıt dışı ve kaçak hayvanlar, ciddi boyuttaki buzağı ölümleri hayvancılığımızı olumsuz etkileyen faktörlerdir. Üretim etkin bir veri bilgi yönetimi ile, üretimde ve tüketimde mevsimsellik etkisinin gerçeğe yakın şekilde öngörüldüğü bir sistemle takip edilerek öngörülerde bulunulmalıdır. Bu da sanayicinin sistemde güçlü bir aktör haline getirilmesi, hayvancılıkla ilgili uzun vadeli arz ve talep yönetim programlarının oluşturularak uygulamaya geçirilmesi ile mümkündür. Ülkemizde hayvancılığı ayağa kaldırmaya yönelik hayvancılık destekleri son 15 yılda önemli miktarda artmıştır. Ancak bu desteklerin hayvancılık konusunda deneyimi olmayan kişilerce kullanımı ve işletmelerin kapanması sonucu beklenen etkiye ulaşılamamıştır. Bu durum hayvancılığı ilerletmek için ahır yapmanın yetmediğini gözler önüne sermektedir. Bir meslek oluşturmanın özünde belli bir uzmanlık alanını tekel altında tutmak yatar. Bu bağlamda çiftlikten çatala hayvancılık değer zincirindeki tüm örgütsel yapıların iş ve gelir modellerinin gözden geçirilmesi, güncel ihtiyaçlara göre yeniden yapılanmalarının sağlanması gereklidir” dedi.
“Türkiye’de 15-18 yaş arası günlük ortalama hayvansal protein alımı kadınlarda 20, erkeklerde 30 gram civarındadır”
Son olarak protein açığından da bahseden Menlik, “Bireylerin bilim, okuma ve matematik konularındaki başarılarını ölçen PISA testi sonuçları, ülkemizin düşük bir sıralamada yer aldığını göstermektedir. Türkiye’nin geleceği için bu konularda daha başarılı bir nesil ortaya koyabilmemiz gereklidir. Yapılan araştırmalara göre kişi başına hayvansal protein tüketimindeki her 1 gram artış, PISA skorlarında 1,43-2,26 arasında bir artışı sağlamaktadır. Türkiye’de 15-18 yaş arası genç nüfusta günlük ortalama hayvansal protein alımı kadınlarda 20, erkeklerde 30 gram civarındadır. Türkiye genelinde ise bu miktar 35 gram kadardır. Ancak otoritelerin önerisi, günde 45-50 gram düzeyinde hayvansal protein tüketilmesidir. Bu durum, halkımızın uygun fiyata et ve et ürünlerine erişim sağlaması gereğini açıkça göstermektedir” ifadelerini kullandı.