Reklam
tvTürk

Gök taşının 22 milyon yıllık yolculuğu Türkiye’de son buldu

ARALARINDA NASA’DAN BİLİM İNSANLARININ DA BULUNDUĞU VE BAŞYAZARLIĞINI DOÇ. DR. ÜNSALAN’IN YAPTIĞI, 79 BİLİM İNSANINDAN OLUŞAN EKİP, GÖK TAŞININ OLUŞUMUNDAN TÜRKİYE’YE ULAŞMASINA KADARKİ SÜRECİ MAKALE HALİNE GETİRDİ.

  • Diğer
  • 19 Mart 2019
  • 166 KEZ OKUNDU

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ozan Ünsalan, Bingöl’ün Sarıçiçek köyüne 2015 yılında düşen ve ‘Sarıçiçek’ adı verilen gök taşının izini sürdü. Aralarında NASA’dan bilim insanlarının da bulunduğu ve başyazarlığını Doç. Dr. Ünsalan’ın yaptığı, 79 bilim insanından oluşan ekip, gök taşının oluşumundan Türkiye’ye ulaşmasına kadarki süreci makale haline getirdi. EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’la bilgi paylaşımında bulunan Doç. Dr. Ünsalan, nadir görülen bu gök taşının Mars ve Jüpiter arasındaki 4 Vesta asteroidinin güneyindeki kraterden 22 milyon yıl önce koptuğunu tespit ettiklerini söyledi.

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ozan Ünsalan ile aralarında NASA’dan görevlilerin de bulunduğu 79 bilim insanı, Bingöl kent merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Sarıçiçek köyüne 2 Eylül 2015 tarihinde düşen ve ‘Sarıçiçek’ adı verilen gök taşının izini sürdü. Gök taşının yaşını, yapısal özelliklerini ve geldiği noktayı tam olarak belirleyen bilim insanlarının hazırladığı makalenin başyazarlığını ise Doç. Dr. Ünsalan yaptı. “Meteoritics and Planetary Science” dergisinde yayınlanan makalede yer alan bulgularla ilgili Doç. Dr. Ünsalan, EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’a bilgi verdi.

“Türk bilim insanları ülkemizin adını dünyaya duyuruyor”

Fizikçi ve gezegen bilimci Doç. Dr. Ünsalan’ın çalışmalarıyla Ege Üniversitesinin gurur kaynağı olduğunu söyleyen Rektör Budak, “Öğretim Üyemiz Doç. Dr. Ozan Ünsalan hocamızın liderliğinde uluslararası bilim insanlarından oluşan araştırma grubu bir süredir yürüttüğü çalışmayı tamamladı. Türk araştırmacımız üstlendiği görevle üniversitemiz ve ülke adına önemli bir başarıya imza attı ve gururumuz oldu. Ülkemizde ve üniversitemizde uluslararası arenada hiçbir komplekse kapılmadan işte bugün de olduğu gibi uluslararası başarılara imza atıyoruz. Ege Üniversitesi olarak bu da bize bir şey gösteriyor, Türk bilim insanları, öz güven içerisinde ülkemizin ve üniversitelerimizin adını dünyaya duyuruyor. Hocamıza bu çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum, kendisini tebrik ediyorum. Her anlamda da hocamızın çalışmalarının yanındayız” diye konuştu.

“İlk kez bilimsel olarak kanıtlamış olduk””

Yaklaşık 9 yıldır, meteoritler ve asteroit madenciliği üzerine çalışmalar yürüttüğünü kaydeden Doç. Dr. Ünsalan, “NASA- SETI Enstitüsünden Dr. Peter Jenniskens ve bir öğrencimle köydeki çalışmalarımızda 343 gök taşı örneği topladık. Bu örnekleri makalede görev alan bilim insanlarına ulaştırdık. Uzmanlık alanlarına göre bilim insanları gök taşı üzerinde incelemelerde bulundu. Ortaya çok önemli sonuçlar çıktı. NASA’nın DAWN görevi kapsamında elde ettiği verilerden de yararlanarak, nadir görülen gök taşının, Mars ve Jüpiter arasındaki 4 Vesta asteroidinin güneyindeki Rheasilvia çarpma tabanında bulunan Antonia kraterinden 22 milyon yıl önce koptuğunu tespit ettik. Bu durumu ilk kez bilimsel olarak kanıtlamış olduk” dedi.

“Yüzde 95’inden fazlası sürtünmeden dolayı parçalandı”

Bingöl’e düşen gök taşının ilk oluştuğu süreçte çok daha büyük olduğunu ve dünyaya düştüğü sırada atmosferde yüzde 95’inden fazlasının sürtünmeyle parçalandığını vurgulayan Doç. Dr. Ünsalan, şöyle konuştu:

“Dünyaya yakın asteroidlerin bir haritası mevcut. Ülkemiz de bu konuda önemli adımlar atıyor. Birçok ilde meteor takip sistemlerimiz var. Bunu daha önce TÜBİTAK projesiyle başlatmıştık. Dünyanın atmosferine yaklaşan bir meteoroidin özelliğini bilirseniz ondan kendinizi korumak için onunla nasıl mücadele edeceğinizi de bilirsiniz. 4 Vesta asteroidinden kopup da zaman içerisinde dünyamıza girebilecek olan bir takım Vesta kökenli meteoroitlerle karşılaşırsak artık nasıl bir mücadele yapabileceğimizi biliyoruz. Atmosfere girmeden önce Sarıçiçek gök taşının büyüklüğü yaklaşık 1 metre civarındaydı. Ancak tonlarca kütlelerden bahsediyoruz. O tonlarca kütlenin yüzde 95’inden fazlası sürtünmeden dolayı küçük parçalara ayrıldı. Santimlere indi. 1 metrelik bir parçanın gelmesi halinde neyle karşılaşacağımızı artık biliyoruz. Biz bunu artık çok rahat bir şekilde 20 metreye uyarlayabiliriz.”

“Saniyede 17 kilometre hızla atmosfere girdi”

Çalışmalarda yer alan Dr. Jenniskens’in bulgularıyla ilgili de bilgi veren Doç. Dr. Ünsalan, “Gök taşı dünya atmosferine girdiğinde saniyede 17 kilometre hızla ilerliyordu. Sarıçiçek köyündeki saçılma alanına bakıldığında ise gök taşının 33 kilometre irtifada parçalanmaya başladığı ortaya çıktı. Ayrıca gök taşı örneklerinde zirkon, baddeleyit, karbon, kalsiyumca zengin piroksen, az miktarda kamasit ve troilit, merrilit, kromit, olivin ve ilmenite rastladık” dedi.

Makalenin uluslararası ve 4 yıllık bir çabanın sonucu bilime kazandırıldığını söyleyen Doç. Dr. Ünsalan, Rektör Budak’a desteklerinden dolayı teşekkür etti.

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ