EY GÜZEL KIRIM VE STALİN SÜRGÜNÜ!
Ne yokluk, ne açlık, ne işkence ne de çekilen acılar…
Türk milletini kahreden tek şey, vatanından ayrı kalması…
İşte; ‘Ey Güzel Kırım’ Türk’ün hasret ve vatana dönüş kararlılığının simgesi oldu.
Lütfen yazıyı okurken kulağınız bu Türkü’de olsun…
Zira bu Türkü, bir milletin çektiği acılar kadar, vatana dönmek için içtiği andı anlatıyor.
Ve Bu Türkü aradan yıllar geçse de, Kırım sürgünü gibi iz bırakıyor yüreklerde.
Sürgünün simgesi oluyor adeta.
Peki Kırım Sürgünü neydi?
Neler yaşanmıştı?
Neden sürülmüştü yüzbinlerce kişi?
Sovyetler Birliği’nin Türk düşmanı lideri Stalin, ikinci dünya Savaşında Kırım Türklerine kafayı takmıştı.
Kırım Yarımadası, savaşta bir süre Nazi Almanya’sının kontrolünde kalmıştı.
Kırımlılar, Rus ordusunda savaşmasına rağmen, Almanlarla işbirliği yapmakla suçlandı.
Bu bahane ile 1944 yılının 18 Mayıs’ında saatler 03.00’ü gösterirken Stalin’in emriyle 400 bin Türk evlerinden çıkarıldı.
Çoluk, çocuk, yaşlı, kadın, erkek hayvanların taşındığı tren vagonlarına dolduruldu.
Kapılar dışarıdan kilitlendi.
Vagonlarda adeta nefes almak bile mümkün değildi.
Hiçbiri neye uğradıklarını bilmiyorlardı.
Nereye gittiklerini de…
Oysa, Orta Asya’nın değişik bölgelerine ve Sibirya’ya sürgün edilmişlerdi.
3 hafta süren bir ölüm yolculuğuna çıkmışlardı.
400 bin Türk’ün neredeyse yarısı açlık, susuzluk ve havasızlıktan ölmüştü.
Vagonlar ceset doluydu.
Gittikleri yerler vatanları gibi değildi.
Üstelik çoğu da yakınlarından farklı yerlere yerleştirilmiş, ayrı düşmüşlerdi.
Cezalıydılar köle gibi çalıştırıldılar yıllarca.
Soykırım sadece vagonlarda yaşanmamıştı.
Kırımlılara ait ne varsa Stalin tarafından yok edilmişti.
Kırım Türklerinin izi silinmeye çalışılmıştı, her şey yakılmıştı…
Hatta mezar taşlarına kadar.
Kırım, Stalin’in ölümünden sonra 1954’te Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne hediye edildi.
1965’ten sonra da Kırımlılar, vatanlarına dönmeye başladı.
Kalanlar hiç unutmadı vatanlarını.
Doğdukları, yaşadıkları toprakları.
Onları hayata, vatan kokusu bağladı.
Sürgünün kısa hikayesi böyleydi.
Peki adeta sürgünle özdeşleşen ‘Ey Güzel Kırım’ nasıl yazıldı?
Tahmin ettiğiniz gibi değil…
Sürgün sırasında bu Türkü yoktu.
Kırım Haber Ajansı ortaya çıkardı Türkü’nün hikayesini.
Fatma Halilova, sürgünden sağ kalnlardandı.
22 yıl burnunda tütmüştü vatanı.
Çocukluğun geçtiği yerlere hasret, doğduğu yere hasret…
Zira vatana dönmek için ant içmişti.
1966 yılında Fatma Halilova’dan sözleri yazması istendi.
O ise, “Nerden başlayık? Aluşta’dan esken yelçikten başlayık.”
dedi ve O akşam sözler yazıldı.
Şükrü Osmanov da besteledi.
Türkü ağızdan ağıza dolaştı.
Yıllar sonra, her Kırım Türkünün çocukluktan ezberlediği Türküye dönüştü.
Yıllar sonra bir Türk kızı, Ukrayna adına yarıştığı Erovizyon şarkı yarışmasında birincilik kazandı.
Şarkının adı’ Ey Güzel Kırım’ idi.
Bir Türkü, Türk katili Stalin’den ve Kırım’ı tek taraflı İlhak eden Rusya’dan adeta öcünü aldı.
Şimdi Ey Güzel Kırım Türküsünü açın ve gözlerinizi kapatarak, bir daha dinleyin.
Soydaşlarımızın yaşadığı acıları gözünüzün önüne getirin.
Ve Stalin’e lanet okurken, şehitlerimize rahmet dileyin.
Eminim bu Türkü günlerce dilinizden düşmeyecek.
Stalin soykırımı da aklınızdan hiç çıkmayacak…
Yüksel Değercan