Eskişehir Türk Ocağı’nın geleneksel “Ramazan Konferansları”
ESKİŞEHİR TÜRK OCAĞI’NIN GELENEKSEL “RAMAZAN KONFERANSLARI”NIN BU YILKİ İLK PROGRAMI, ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ (ESOGÜ) İLAHİYAT FAKÜLTESİ DEKANI PROF. DR. HAFIZ MUSTAFA YILDIRIM’IN “RAMAZAN’A GİRERKEN” BAŞLIKLI BİR KONUŞMASI İLE GERÇEKLEŞTİ.
Eskişehir Türk Ocağı’nın geleneksel “Ramazan Konferansları”nın bu yılki ilk programı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hafız Mustafa Yıldırım’ın “Ramazan’a Girerken” başlıklı bir konuşması ile gerçekleşti.
Merkez vaizi Abdulvahap Teker’in Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda konuşan Prof. Dr. Yıldırım, bir zamanlar İslam coğrafyası olan Endülüs’te 800 yıllık İslam beldelerinde Müslümanlardan tek bir iz bile bırakılmadığını anlattı. Kurtuba’daki cami içerisine Hristiyan mabetleri dikildiğini, bir Müslüman’ın bırakın namaz kılmasına, dua etmesine bile kolluk güçlerin izin vermediğini anlatan Prof. Dr. Hafız Mustafa Yıldırım, “Batı’nın hesabının yüz yıllık değil bin yıllık olduğunu orada anladım. Bu topraklardan İslam’ı söküp atmak gayretinde oldukları anlaşılıyor. Zira bu toprakların yapıştırıcı unsuru dindir. Bu nedenle İstanbul, Ayasofya, Sultan Ahmet ve Selimiye Batı’nın hedefindedir ve olmaya da devam edecektir. Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerinin en fazla olduğu yerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu olması şaşırtıcı değildir. Bu tertibin bir uzantısı olan FETÖ’nün kilise evleri açtığı bir dönem görülmüştür. Anadolu’yu Müslümanlaştırırken kullanılan yöntem İslam düşmanları tarafından uygulanmıştır” diye belirtti.
“Dinin kodlarıyla oynanmamalıdır”
İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hafız Mustafa Yıldırım, “Bizi Mâtürîdî anlayışından uzaklaştıran bir girişimin toplumun çeşitli kesimlerinde yaygınlık gösterdiği görülmektedir. Müslümanın içinde ve dışında iki elçi mevcuttur. Bunlardan ilki insandaki akıl, diğeri Hz. Peygamber’dir. Ancak İmâm-ı Âzam, Ahmet Yesevî ve İmam Mâtürîdî’nin şekillendirdiği Kuzey İslam anlayışından uzaklaştırılarak insanın hem içindeki hem de dışındaki elçi ile yabancılaşmasına sebep olunmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşayabilmesi için iki sigorta tesis etmiştir. Birinci sigorta Genelkurmay Başkanlığı iken, ikincisi Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Diyanet’i itibarsızlaştırmaya çalışan çevreler toplumun dağılmasına ortam hazırlamaktadırlar. Zaman içinde çeşitli algı operasyonlarına muhatap olan toplumu bugün bekleyen tehlikeler arasında Diyanet’in tarikatların zihniyetine tabi olması vardır.
Dini hükümleri kaynaklarından çıkaramayan, eğitimli veya eğitimsiz her insan dinen avamdır. Bu bağlamda avamın mezhebi müftüdür. Halkın zihnindeki ve gönlündeki dini itibarsızlaştırmak için ilahiyat eğitimi alan çevreler kullanılmaktadır. Halkın inanışını tahrif eden hükümler birliğin dağılmasına sebebiyet verir. Eğer geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de: bir; İslam dinine dört elle sarılır, iki salih amelde yani bilim ve sanatta ilerleyip çalışır, üretir, düşünürsek, 2050’ler Türklerin nüfuz sahasını genişlettiği yıllar olacaktır, dedi.
Program sonunda Şube Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal tarafından Prof. Dr. Hafız Mustafa Yıldırım’a şükran beratı ve hediyeler takdim edildi.