Erbaş: “FETÖ ve DEAŞ, din istismarının en canlı örnekleridir”
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ALİ ERBAŞ, 15 TEMMUZ’DA GERÇEK YÜZÜ ORTAYA ÇIKAN FETÖ VE EMPERYAL GÜÇLERİN GÜDÜMÜNDE OLAN DEAŞ’IN DİN İSTİSMARININ EN CANLI ÖRNEKLERİ OLDUKLARINI SÖYLEDİ
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 15 Temmuz’da gerçek yüzü ortaya çıkan FETÖ ve emperyal güçlerin güdümünde olan DEAŞ’ın din istismarının en canlı örnekleri olduklarını söyledi
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, İstanbul’da Milli Savunma Üniversitesi’nde (MSÜ) ‘Din İstismarı’ konulu konferans verdi.
MSÜ Konferans Salonu’nda, Kurmay Eğitimi alan subaylar ile üniversitenin idari ve akademik kadrosuna hitap eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Allah’ın insanı ulvi bir gaye ile en güzel şekilde yarattığını ve Peygamberler aracılığıyla gönderdiği vahiyle iyilik, doğruluk ve güzel ahlak istikametinde insanlığa yol gösterdiğini söyledi.
Başkan Erbaş, ilk insan ve ilk Peygamber Hazreti Adem’den beri Allah’ın gönderdiği vahiy yolunun ortak adının İslam olduğunu ifade ederek, “İslam; akıl sahiplerini kendi hür iradeleriyle en iyiye, en doğruya ve en güzele ulaştıran ilahî ilkeler bütünüdür. Allah’ın emir ve yasaklarıyla çizdiği hayat tarzıdır. İslam; Âlemlerin Rabbine yürekten teslimiyettir. İslam; sorumluluk bilinciyle yeryüzünde barış için çalışmak demektir” dedi.
“İslam’ın amacı; insana yüce Yaratıcısını tanıtmak ve varoluş gayesini bildirmektir”
İslam’ın en temel iki evrensel ilkesinin Yaratana itaat ve yaratılanlara merhamet olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, “İslam’ın amacı; insana yüce Yaratıcısını tanıtmak ve varoluş gayesini bildirmektir. İnsanın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır. İnsana kendisiyle, Rabbiyle, çevreyle ve toplumla en güzel şekilde iletişim kurması için rehberlik etmektir. Sevgi, adalet, merhamet gibi erdemleri toplumda yaşanılır kılmaktır” diye konuştu.
İslam’ın mesajlarının evrensel olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, “İslâm tevhid dinidir. Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmek; bütün isimleri, sıfatları ve eşsiz özellikleriyle O’nu tanımak ve O’na bağlanmak üzerine kuruludur. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz, ‘Her kim İslâm’dan başka bir din ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmeyecektir. Ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır’ diye buyuruyor” ifadelerini kullandı.
Başkan Erbaş, İslâm’ın ana kaynaklarının Kur’an-ı Kerim ve sünnet olduğunu belirterek, “Kur’an-ı Kerim, yüce Allah tarafından bütün insanlığa hidayet rehberi olarak gönderilen son ilâhî kitaptır. Sünnet; sevgili Peygamberimizin hayat tarzı, sözleri, fiilleri ve onayları olarak biz sünneti tarif ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Din istismarı, dini kendi hizmetinde kullanmaya başlayarak güç ve menfaat devşirmektir”
Din istismarının, dine dair kavramları ve değerleri kullanarak insanları etkileyip maddi veya manevi çıkar elde etmek olduğunu dile getiren Başkan Erbaş, şöyle devam etti:
Din istismarı, dinin ortaya koyduğu evrensel değerler ve iyilik yolunda gayret göstermesi gereken insanın, dini kendi hizmetinde kullanmaya başlayarak güç ve menfaat devşirmesidir. Müminlerin samimi duygularını gizli emelleri için kullanmak demektir. Din istismarı bugün ortaya çıkmış bir şey değil, tarihte pek çok örneği var. Bakara Suresi’nde, “Onlara ‘Yeryüzünde düzeni bozmayın, fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘onlar derler ki, Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz’ derler” buyuruluyor. Hazreti Peygamberin gelişinden sonra dini istismar edenlerin ilk örnekleri münafıklardır. Diğer bir ayette ise Rabbimiz, “Ayetlerimizi az bir karşılığa satmayın ve bana karşı gelmekten sakının” buyurmaktadır.”
Dinin fıtri bir olgu, değerli bir duygu olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, din istismarının temel nedeninin, kişi ya da grupların, gayri meşru hedef ve yöntemlerini meşru göstermek için dinin bu gücünden yararlanma amacı olduğunu kaydetti.
“FETÖ, müntesiplerini kendi milletine kurşun sıkacak kadar mankurtlaştırmıştır”
Başkan Erbaş, inancına bağlı milletimiz için dinin büyük bir kıymet ifade ettiğine dikkati çekerek, “İslam adeta bu toprakların harcıdır. Bizler haçlı seferlerinden, milli mücadeleden, 15 Temmuz’a zor zamanlarımızı imanımız ve inancımızdan aldığımız güç ve motivasyonla aştık” dedi.
“FETÖ, sevgi, merhamet tellallığı yaparak insanımızı aldatmaya çalışmıştır” diyen Başkan Erbaş, şöyle konuştu:
“Nerede bir mazlum ve muhtaç varsa ona yardıma koşmayı kendisine şiar edinmiş insanlarımızın yardımlarını ‘himmet’ adı altında, hoşgörüsünü ise ‘dinler arası diyalog, ılımlı İslam’ safsatalarıyla sömürmüştür. ‘Oku!’ emrinin gereği olarak ilim ve irfanla yücelmeye, yükselmeye çalışan gençlerimizin eğitim aşkını, “dershaneleriyle, okullarıyla” istismar ederek onları sorgusuz-sualsiz kendisine itaat eden militanlara dönüştürmüş, onları en sonunda kendi milletine kurşun sıkacak kadar mankurtlaştırmıştır.”
“Emperyal güçlerin zulümleri, şiddet yönelimli hareketlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır”
Başkan Erbaş, Osmanlı devletinin gücünü kaybetmesiyle başlayan süreç içerisinde emperyalist güçlerin yeryüzünün hem insan kaynağını hem de enerji kaynaklarını sömürmeye başladığını anımsatarak, “Bu faaliyetlerini yaparken hiçbir insani ölçüyü dikkate almadan sadece kendi menfur emelleri için milyonlarca insanı kadın-erkek, yaşlı-genç demeden katletmekten ve yurtlarından etmekten de çekinmemişlerdir. Bu bağlamda ortaya çıkan öfkeyi ifade edecek bir hukuki zeminin yokluğu şiddet yönelimli hareketlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Afganistan’da Taliban, Irak’ta el-Kaide, Nijerya’da Boko Haram, Somali’de Eş-Şebab, en son olarak da Irak ve Suriye’de ortaya çıkan DEAŞ şiddet içerikli bir söylem geliştirerek kendilerine taraftar bulmuşlardır” diye konuştu.
Dinin insanlar üzerindeki etkisini kendi lehine kullanmak isteyenlerin daima olduğuna dikkat çeken Başkan Erbaş, “İslâm tarihi boyunca birçok kişi ve grup, din tüccarlığı yapmaktan çekinmemiştir. Kendilerine kitap verilen topluluklar içerisinde Peygamberlerini ve onların getirdiği ilahi öğretileri tahrif eden, hafife alan, yok sayan, dünyalık çıkarlarına alet eden İsrailoğulları, yanında Hz. İsa’yı Tanrı’nın oğlu kabul edip onu ilah seviyesine çıkaran anlayış, bu örneklerler arasında zikredilebilir. Mescid-i Dırar, din istismarının en tipik örneklerinden biridir” ifadelerini kullandı.
“FETÖ, DEAŞ, el-Kaide, Boko Haram gibi terör örgütleri en büyük zararı Müslümanlara veriyor”
Başkan Erbaş, din istismarının bugün İslâm ümmetinin birlik ve beraberliğini tehdit eden ciddi bir güvenlik meselesine dönüştüğüne vurgu yaparak, “Dini olduklarını, İslâm’ı temsil ettiklerini iddia ederek bozgunculuk yapan, kan döken FETÖ, DEAŞ, el-Kaide, Boko Haram gibi terör örgütleri, en büyük zararı Müslüman toplumlara, birlik ve beraberliğimize, geleceğimize ve gençlerimize vermektedir. Ülkemizin 15 Temmuz’da yaşadığı hain darbe girişimiyle birlikte gerçek yüzleri ortaya çıkan FETÖ ve emperyal güçlerin güdümüyle mazlum coğrafya insanlarının ezilmişliklerini sömüren DEAŞ örgütü, istismarın en canlı örnekleri olarak karşımızda durmaktadır” şeklinde konuştu.
Dini istismar edenlerin özellikleri
Dini İstismar edenlerin karakteristik özelliklerini anlatan Başkan Erbaş, şu başlıklara değindi:
“1-Allah ve Peygamberle görüştüğü algısı oluşturmak;
Yüce Allah’tan doğrudan emir aldığı ve Hz. Peygamber ile doğrudan görüştüğü iddiasını yayarlar. En tipik örneği de FETÖ’dür. Kendisini Allah tarafından seçilen yüce bir kişi olarak takdim eder. Bu bağlamda FETÖ elebaşının binlerce hezeyanını görmekteyiz. Dine, akla, mantığa aykırı; ülkemize ve milletimize ihanet eden talimatlarını bu yolla müntesiplerine kabul ettirmektedir.
2- Dini anlamada kendisini hakikatin kaynağı kabul etmek;
Dini metinleri anlama ve yorumlamada kendi aklından başka kaynak kabul etmemek. Kendi yanlış tasavvuruna uygun düşmeyen sahih hadis rivayetleri hakkında şüphe uyandırmak ve reddetmek. İslam’da bilginin üç kaynağı vardır; Birincisi, Kur’an ve sünnet; ikincisi akıl; üçüncüsü havas-ı selime yani beş duyu organı ve bilimsel bilgidir. Din istismarcısı anlayışların öne çıkan en temel yanlışlarından birisi, bilginin kaynaklarını, metodunu tamamen göz ardı ederek hiçbir usul, kaynak, akıl ve bilimsellik tanımadan kişi merkezli sübjektif görüşleri müntesiplerine hakikat gibi empoze etmesidir. FETÖ haininin en bariz sapkınlığı kendini hakikatin yegâne temsilcisi olarak görmesidir.
3- Grup mensubiyetini aile, millet ve ümmet bağlılığının önüne geçirmek;
Ailesine ve akrabalarına, vatanına ve milletine, nihayet İslâm ümmetine ait olma bilincini kaybettirmek bunların en önemli faaliyetleri arasında yer alıyor. Bağlı olduğu grubu dokunulmaz kabul etmek, onun dışındaki bütün Müslümanları dışlamak ve ötekileştirmek. Elde ettiği her türlü güç ve imkânı toplumun iyiliği için değil, sadece kendi yapılarının çıkarları için kullanmak. Bu yapılar, bugün açıkça gördüğümüz gibi gençleri ailesinden, vatan ve millet gibi değerlerinden koparmakta ve onlara düşman hale getirmektedir. FETÖ konusunda en sık karşılaştığımız insanlık dışı tavırlardan biri de budur.
4- Mabetleri istismar etmek;
Kendisine ait bir mekânı, cami veya mescitlerin alternatifi olarak konumlandırmak. Bu istismarcılarının hepsinde var. Caminin ortak buluşma noktası olmasını yok sayarak ümmetin vahdetini zedelemek ve tefrikaya kapı aralamak. Kendi yaşam alanlarını kutsal ve mübarek mekânlar olarak gösterip, insanların manevi duygularını istismar etmek. Hâlbuki Müslümanların en güçlü ve ortak zemini camilerimizdir.
5- Hakikat tekelciliği yapmak;
İslâm’ı bir bütün olarak değil, parçacı bir bakışla yorumlamak, mezhebi farklılıkları tefrikaya dönüştürmek ve kendi anlayışını dikte etmek. Sadece kendisinin hak yol üzere olduğunu iddia etmek.
6- Tekfir etmek;
Kendi grubunu “gerçek Müslümanlar” olarak tanımlayıp, diğer Müslümanları iman dairesinden çıkmakla, kâfir olmakla suçlamak. Bu yolla Müslümanların canlarına ve mallarına el uzatmak, zulüm ve şiddete kapı aralamak. Oysaki Yüce dinimiz İslam’a göre, ırkı, inancı, dili, rengi, coğrafyası, kültürü ne olursa olsun, bütün insanların canları, malları, namusları dokunulmazdır. Ama bu sapkın örgütler, İslamî kisve ve sloganlarla Müslümanları, masum insanları öldürmektedir.
7- Mehdi ve Mesih gibi sıfatlara bürünmek;
Âhir zamanda fitne ve fesada son verecek, günahtan korunmuş bir şahsiyet olduğuna dair algı oluşturmak. Mehdi ve Mesih gibi sıfatların tarihî karizmasını sahiplenerek kurtarıcılık iddiasında bulunmak.
8- Masumiyet/Günahsızlık iddiasında bulunurlar;
Hata ve günah işlemekten Allah tarafından korunan sahte kimlikler üreterek müntesiplerin sorgusuz-sualsiz bağlılığını sağlamak.
9- Görünmez güçlerden destek aldığını iddia ederler;
Melekler, cinler veya ruhlarla görüştüğünü söyleyerek muhataplarında korku ve saygı oluşturmak. Olağanüstü güçler, gaipten bilgiler verme iddiasıyla insanları kontrol etmek ve iradelerini teslim almak.”
Başkan Erbaş, konuşmasında din istismarının görünümlerini de şu başlıklarla açıkladı: “Allah’ın Kitabını ve Peygamberimizin sünnetini ötelemek, Bâtınî yorumlar yapmak, Sahih dinî geleneği itibarsızlaştırmaya çalışmak, Rüya, keşif ve ilhamı kesin delil gibi göstermek, Bidat ve hurafeleri savunmak, Kavramları istismar etmek, İbadetleri tahrif ve istismar etmek, Takiyyeyi meşru görmek, Şifa dağıtmayı ve beladan kurtarmayı vadetmek, Azapla tehdit etmek.”
“İslâm’ı şiddetle yan yana göstermeye çalışanlara fırsat vermemek her Müslümanın görevidir”
İslâm’ın yalnızca Müslümanlar için değil, bütün insanlar, hatta kâinattaki bütün canlılar için merhameti ve adaleti öngören bir din olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, “İslâm, korku ve şiddet dini değil, aksine rahmet ve adalet dinidir. Unutmayalım ki, barış ve esenlik dini İslâm’ı şiddetle yan yana göstermeye çalışanlara fırsat vermemek her Müslümanın görevidir” diye konuştu.
Başkan Erbaş sözlerini şu temennilerle bitirdi:
“Milletimizin göz bebeği ordumuzun yiğit mensuplarıyla bir arada olmaktan büyük onur duyduğumu tekrar ifade ediyorum. Yüce Rabbimiz kahraman ordumuzu havada, karada ve denizde her zaman mensur ve muzaffer eylesin. Vatanımıza, milletimize, birliğimize, dirliğimize göz diken hainlere fırsat vermesin ve bizi onlara karşı ferasetli ve güçlü kılsın.”
Konferansa, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu ile İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı da katıldı.