Reklam
tvTürk

Dr. Burak Toprak, obsesif kompulsif bozukluğun detaylarını anlattı

PSİKİYATRİST DR. BURAK TOPRAK, HER YAŞTAN BİREYİ ETKİLEYEN OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK KONUSUNDA BİLGİ VERDİ.

  • Diğer
  • 05 Temmuz 2019
  • 142 KEZ OKUNDU
Reklam

Psikiyatrist Dr. Burak Toprak, her yaştan bireyi etkileyen obsesif kompulsif bozukluk konusunda bilgi verdi. Dr. Toprak, toplumun yaklaşık yüzde 1’ini etkileyen bu takıntı hastalığının, özellikle ergenlik yıllarında başladığını ve maalesef çoğu zaman tedaviye başlanmasının bilinçsizce geciktirildiğini ifade etti.

Psikiyatrist Dr. Burak Toprak, her yaştan bireyi etkileyen obsesif kompulsif bozukluğunun detaylarını açıkladı. Obsesif kompulsif bozukluğun, her yaştan bireyi etkileyebilecek, erken dönemlerde kişi ve çevresi tarafından kendiliğinden geçer denip tedavisiz bırakılan bir psikolojik rahatsızlık olduğunu belirten Dr. Burak Toprak, toplumun yaklaşık yüzde 1’ini etkileyen bu takıntı hastalığının, özellikle ergenlik yıllarında başladığını ve maalesef çoğu zaman tedaviye başlanmasının bilinçsizce geciktirildiğini ifade etti.

Takıntılar çocukları nasıl etkiler?

Psikiyatrist Dr. Burak Toprak, takıntıların genel olarak, istenmeyen ve zorlayıcı düşünce ve imgeler kişinin aklından bir türlü çıkmadıklarını belirterek, “Takıntılar nedeniyle ortaya çıkan kaygıyı azaltmak için sık sık bir takım ritüellere başvurur (kompulsiyonlar) ve rutini yapmaya zorlanırlar” dedi.

Takıntıların yetişkinlerden farklı olarak, OKB olan çocukların ve gençlerin, takıntılarının, zorlayıcı davranışlarının, aşırı olduğunu veya semptomlarını tedavi edilebilen bir bozukluk olduğunun farkına varamadıklarını vurgulayan Dr. Burak Toprak, takıntı hastalığına sahip çocukların çoğu zaman ebeveynleri tarafından fark edilmediğini ve bu durumun çocuğun öğrencilik hayatını ve sosyal yaşantısını ciddi anlamda bozabildiğini belirtti.

Dr. Burak Toprak, “Kişi bu seslere o kadar odaklanır ki çoğu zaman çevresi tarafından dikkatsiz, dalgın, tembel ya da umursamaz biri olarak etiketlenirler ve bu durumun bir kişilik yapısı olduğu ve düzenleyeceği şeklinde bir yanlış inanış ortaya çıkar. Hem iç sesleri ile savaşan hem de çevresi tarafından damgalanan birey içine kapanır ve bu durumla ilgili yardım arayışından vazgeçebilir” şeklinde konuştu.

İç ses susmuyor

Takıntı hastalığı olan kişilerin iç seslerinin eleştirilerine karşı sürekli karşı düşünceler geliştirmeye, kendini ikna etmeye ya da çevresindeki insanlardan onay almaya çalıştıklarını vurgulayan Dr. Burak Toprak, en basit işlerini bile yaparken karar vermekte zorlandıklarını anlattı.

Bir türlü emin olamadığından yakındıklarını, “Acaba kapıyı kapadım mı kapamadım mı? Elime pislik bulaştı mı? Ödevimi düzgün yaptım mı yapmadım mı?” şeklinde beyinlerini adeta kemiren iç sesler ile günün büyük bölümünü geçirdiklerini ifade etti.

Dr. Burak Toprak, bu kişilerin, olayları en ince ayrıntısına kadar düşündüklerini, ancak bir türlü karar verme mekanizmasını devreye geçiremediklerini veya karar verse dahi verdiği kararın doğruluğunu sorgulamaya devam ettiklerini dile getirdi.

Peki, takıntı hastalığı tedavi edilmezse ne olur?

Dr. Burak Toprak, “Kişinin içinde bulunduğu durum o kadar zorlayıcıdır ki gün boyu birçok konu hakkında binlerce kez düşünen birey bir işini yapamaz hale gelebilir. İç sesiyle o kadar uğraşır ki gündelik işlerini yapamaz hale gelebilir. İçinde ki sese odaklanan birey etrafında gerçekleşen olayları kaçırır tabloya çoğu zaman unutkanlık, dikkat dağınıklığı, hayattan zevk alamama, boşluk duygusu, kronik bir kaygı hali eşlik edebilir ve maalesef tedavisiz kalan kişilerde majör depresyon gelişmesi an meselesidir” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Takıntı hastalığının tedavisi mümkün mü?

Takıntı hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların etkili olmakla birlikte yapılan çalışmalarda tedaviye eklenen bilişsel davranışçı terapinin de en etkili tedavi yöntemi olduğu ve hastalığın tekrarlanmasını en aza indirdiğinin saptandığını belirten Dr. Burak Toprak, bilişsel davranışçı terapi ile kişiye işlevsel olmayan duygu, düşünce ve davranışları hakkında belirgin bir farkındalık kazandırılarak tekrarlayıcı davranışlara ve kaçınma davranışlara yönelmesi yerine takıntılı düşüncenin ortaya çıkardığı sıkıntı hissine alışmasının hedeflendiğinin altını çizdi.

Terapi sürecinde kişiye ilk aşamada psikoeğitim verilerek hastalığın doğasının öğretildiğini ifade eden Dr. Burak Toprak, takıntıların oluş biçiminin, takıntılar ile ilgili varsayımların, inançların ele alınarak farklı bakış açılarının geliştirildiğini dile getirdi.

Kişinin baş etme metotları saptanmaya çalışıldığını vurgulayan Dr. Burak Toprak, “Örneğin, size yemyeşil bir ağaç resmini düşünmeyin dersem ağaç resmini zihninizden çıkarmaya çalıştıkça beyninizde yüzlerce ağaç imajı oluşmaya başlayacaktır, o yüzden takıntılı düşünceyi zihninden kovmaya çalışmak yerine onu diğer olumlu düşünceler gibi nasıl kabulleneceğiz ve beynimizi serbest bırakmayı terapi sürecinde öğretilen bazı metotlardır” dedi.

Dr. Burak Toprak, “Takıntılarımız için ‘takma kafana geçer’ dememek lazım. Ciddi sosyal ve mesleki işlevsellik kaybına neden olan takıntıların tedavisi için bilişsel davranışçı terapinin en etkili yöntem olduğu unutulmamalıdır” diyerek sözlerini noktaladı.

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ