Doç. Dr. Pınar Gedikkaya Bal: “ABD Venezuela’yı itaat ettirmek istiyor”
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. PINAR GEDİKKAYA BAL,
Venezuela’da çoğunluğu muhalefetin elindeki Ulusal Meclisin Başkanı Juan Guaido’nun, kendini “geçici devlet başkanı” ilan etmesinin ardından ülkede sular durulmuyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Beykent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Gedikkaya Bal, ülkeyi adım adım darbeye götüren süreci ele alarak, yaşanan sıkıntılara karşı çözüm yollarının neler olabileceği konusunda bilgi verdi.
Güney Amerika ülkelerinden Venezuela’da siyasi tansiyon her geçen gün daha da yükseliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Beykent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Gedikkaya Bal, Guaido’nun ABD ve Batılı devletlerden destek almasının en önemli nedeninin bu ülkelere Venezuela özelinde onlarla işbirliği yapacağı mesajını vermiş olması olduğunu kaydetti. Doç. Dr. Pınar Gedikkaya Bal, ülkeyi krize sürükleyen olayları tarihsel süreç içerisinde ele alarak, önemli noktalara değindi.
“ABD Venezuela’yı itaat ettirmek istiyor”
Venezuela’nın içinde bulunduğu durumu anlamak için hem uluslararası sistem içerisindeki rolüne bakmak ve hem de ülkenin kendi iç siyasetini iyi kavramak gerektiğini belirten Doç. Dr. Bal, şu yorumlarda bulundu:
“Uluslararası sistem içerisinde sanayileşmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere oranla özellikle son 500 yıllık süreç içerisinde elde edilmiş bir üstünlüğü var. Bu ülkelerin sanayileşme ve teknolojinin etkisiyle oluşturmuş oldukları modern yaşam ve şehirler, ucuz ve süreklilik arz eden enerjiye ihtiyaç duyuyor. Enerji kaynaklarının büyük kısmı gelişmekte olan ülkelerin elinde. Bu ülkeler Batı için hem enerji kaynakları hem de bu kaynakların çıkarılması, işlenmesi ve satılması sonucu oluşan para akışı sebebiyle çok önemli. Bu açıdan bakıldığında Batı hem bu enerji kaynaklarını hem de ortaya çıkan enerji gelirlerini kontrol edebilmek istiyor. Bu ülkeler de bu kaynakları kendi şirketleri çıkarsın, işlesin ve satsın istiyor. Günümüzde Venezuela bu sisteme başkaldıran bir ülke konumunda. Dünyadaki kanıtlanmış petrol rezervinin yaklaşık beşte birine sahip olan ülke, yıllardır Batı’ya direniyor. Petrolü kendi çıkarıp, işlemek ve satmak, sonra gelirini kendisi yönetmek istiyor. Bu Batı için kabul edilmesi imkansız bir durum. ABD Venezuela’yı sistemin gerekliliklerine itaat ettirmek istiyor.”
Geçmişten günümüze darbenin altında yatan nedenler
“Darbeye sebep olan ekonomik sıkıntılar Venezuela halkı için çok da yeni değil” diyen Bal, ülkenin yakın geçmişte yaşadığı siyasi ve ekonomik sıkıntıları şu ifadelerle aktardı:
“Venezuela’nın direniş hikayesi yeni değil. Ülke 1970’lerde de kendi petrolüne sahip çıkmak istemiş ve petrol şirketlerini devletleştirme kararı almıştı. Ancak 1980’ler boyunca ciddi bir mali krizin içerisine girmiş ve 1990’larda IMF yardımını ve beraberinde neoliberal politikaları kabul ederek Batı sistemine geri dönmek durumunda kalmıştı. 90’ların sonunda kendini ekonomik olarak toparlayan ülke, Chavez’in liderliği altında ABD karşıtı siyaset gütmeye başladı ve 2002’de bir darbe girişimine maruz kaldı. Bu darbe girişimi halkın Chavez’e verdiği destek sayesinde başarısız oldu. O dönemde artan petrol gelirleri sayesinde hükümet halkın sorunlarını gidermeye yönelik yüksek kamu harcamalarına yöneldi. Ülkenin kendi para birimi olan bolivar da o sırada çok değerliydi. Bu durum halk arasında olumlu bir gelişme olarak görülse de, değerli para birimi ekonomide yatırımı pahalı hale getirip azalttı, ithalatı ise cazip hale getirip arttırdı. Bu sebeple, ülkede üretim düşerken, ithalat arttı. Chavez’in ölümünden sonra iktidara gelen Maduro döneminde dünya petrol fiyatlarında ciddi düşüş yaşanması, hükümetin gelirlerinin hızla düşmesine ve kamu ödemelerinin aksamasına sebep oldu. 2014’te başlayan Amerikan ambargosu işleri daha da zorlaştırdı. Ülkede zaten yeterli üretim yok, petrol satışlarından elde edilen para da azalınca ithalat da yapılamaz oldu. Piyasada temel ihtiyaç maddeleri dahi bulunamaz oldu. Halkı ekonomik anlamda perişan eden bu gelişmeler yapılan darbeyi besledi.”
“Darbeyi destelemek ABD’nin doğal politikası”
ABD ve Batı’nın darbecileri desteklemesinin altında yatan nedenleri yorumlayan Bal, “ABD ve Batı darbeyi çok seviyor. Çünkü istemedikleri bir iktidarı darbeyle indirebileceklerine inanıyorlar. ABD dünyanın farklı ülkelerinde yıllardır bunu uyguluyor. Onlar için bu durum doğal bir dış politikadır. Başkan olarak Guaido’yu tanımalarının sebebi Guaido’yu petrol ve petrolden elde edilen gelirler çerçevesinde Venezuela’nın Batı ile ilişkilerini düzeltebilecek, Venezuela’nın başta ABD olmak üzere Batı’ya yönelik direnişine son vererek işbirliği yapabilecek bir siyasetçi olarak görmeleridir” dedi.
“Maduro, halkın desteğini kaybetmemek için yardımlara sıcak bakmıyor”
Bal, Maduro’nun ABD’nin yardım teklifini neden kabul etmediğine yönelik şöyle konuştu: “ABD tüm bu sıkıntıların yaşanmasında önemli bir sebepken ve ülkeyi ekonomik ambargo altında tutarken aynı zamanda yardım göndererek kahraman olmaya çalışıyor. Venezuela halkı ve hükümeti bunca zamandır bağımsızlık adına ABD’ye karşı dik durmuşken, bu yardımı elbette kabul etmek istemiyor. Ayrıca Maduro da halkın desteğini kaybetmek istemediği için bu yardımlara sıcak bakmıyor. Ülkelerin aldıkları yardım karşılığında kendilerini borçlu ya da minnettar hissetmemesi için yardımların Birleşmiş Milletler kanalı ile yapılması son derece önemli.”
Yaşanan sıkıntıların çözümü için ülkeye bir an evvel kaynak aktarılması gerektiğini de kaydeden Bal, “Öncelikle halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Bu süreçte yardımı Birleşmiş Milletler’in sağlaması çok önemli. Venezuela kabul edeceği yardımlar karşılığında siyasi anlamda hiçbir ülkeye borçlu bırakılmamalı hatta yeni bir bağımlılıkla karşılaşmamalı” diye konuştu.