Demir: “Türkiye su fakirliği sınırında”
SUAT UĞURLU BARAJI-AYVACIK.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, “Yanlış bir algı ile su zengini olarak tanımlanan ülkemiz, gerçekte su fakirliği sınırındadır, mevcut sürecin devam etmesi halinde önümüzdeki çeyrek yüzyılda su fakirliği sınırına girmemiz kaçınılmazdır” dedi.
22 Mart Dünya Su Günü ile alakalı açıklama yapan Prof. Dr. Yusuf Demir, dünyada 2 milyarın üzerinde insanın sağlıklı ve yeterli su bulamadığı kaydetti. 1 milyardan fazla insanın sağlıklı içme suyuna sahip olmadığı belirten Demir, sürecin böyle devam etmesi halinde önümüzdeki 20-30 yılda dünyanın yüzde 40’tan fazlasının su sıkıntısı çekeceğinin raporlandığını dile getirdi.
“Bir damla suyu kurtar ve koru, bir canı kurtar”
22 Mart tarihinin, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ilan edildiğinden bu yana Dünya Su Günü olarak kutlandığını söyleyen Demir, “Teklif ilk kez, 1992 yılında, Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda (UNCED) gündeme getirilmiştir. 1993’ten itibaren bu günü kutlama ve anlama faaliyetlerine katılım her yıl katlanarak arttı; halk, desteklerini göstermek amacıyla gün boyu muslukları açmamaya teşvik edildi. Tüm dünyada su günü sosyal medya başta olmak üzere her platformda rağbet gördü ve kutlanmaya başlandı. Birleşmiş Milletler ve üye ülkeler bu günü, dünyadaki su kaynakları ile ilgili somut çalışmaları ödüllendirmek ve Birleşmiş Milletler tavsiyelerini uygulamaya ayırmışlardır. Her yıl Birleşmiş Milletler’in su alanında çalışmalar yapan farklı bir kuruluşu Dünya Su Günü’nde yapılacak uluslararası etkinlikleri destekleyip koordine etmektedir. UN-Water, kurulduğu yıl olan 2003’ten bu yana Dünya Su Günü etkinliklerine öncülük edecek BM kuruluşunu, etkinlik konusunu ve verilecek mesajları belirleme sorumluluğunu üstlenmektedir. 2019 yılı Dünya Su Günü teması ’Su İçin Doğa’ olarak belirlenmiş, özellikle su çevre ilişkisi, doğayı koruma ve sürdürülebilir doğa, doğal yaşamı destekleme, sürdürülebilir su ve yaşam konuları ağırlıklı olarak işlenmektedir. Ülkemizde de son yıllarda artan duyarlılıkta konu sahiplenmekte hem kamu hem de özel kurumlarca farklı etkinlik ve platformlarda ele alınarak toplumsal bilinç ve duyarlılık oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak bu çalışmaların yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya ele alındığında konunun bizim açımızdan anlamı ve önemi daha da artmaktadır. Hem ülkemizin su kaynakları varlığı ve bu varlıkları değerlendirmedeki eksikliklerimiz hem de Orta Doğu coğrafyasının su kaynakları varlığı ve dünyada var olan su kaynakları içindeki yeri bu alanda bizleri daha önemli ve hassas bir konuma getirmektedir” diye konuştu.
“Ülkemiz su fakirliği sınırında”
“Yanlış bir algı ile su zengini olarak tanımlanan ülkemiz, gerçekte su fakirliği sınırındadır, mevcut sürecin devam etmesi halinde önümüzdeki çeyrek yüzyılda su fakirliği sınırına girmemiz kaçınılmazdır” diyen Prof. Dr. Demir, şunları söyledi: “Günümüz koşullarında ülkemizin bölgeleri arasındaki farklılıklar nedeniyle belli bölgelerimiz su fakirliği sınırına girmiştir. Doğal yaşamı her gün tahrip ettiğimiz, çevreyi yok ettiğimiz bir yaşam şekliyle dünyanın küresel iklim değişimi sürecini ve buna bağlı doğal afet ve iklim olaylarını yaşaması kaçınılmazdır. Her geçen gün artan küresel çevre ve doğa tahribatı ile sürdürülebilir su ve doğal kaynaklarımızı korumamız ve geleceğe taşımamız neredeyse imkansızdır. Önümüzdeki süreçte hızla iklim değişimi ve yağış rejimi değişimini yaşamamız kaçınılmaz hale gelmekte, ülkemizin güneyinden kuzeyine doğru kayan bir iklim kayması yaşanması söz konusudur. UNESCO’nun verilerine göre dünyada her gün 6 bin çocuğun su kıtlığı, sağlıksız su ve suya bağlı hastalıklardan öldüğü, 2 milyarın üzerinde insanın sağlıklı ve yeter suya bulamadığı, 1 milyardan fazla insanın sağlıklı içme suyuna sahip olmadığı, sürecin böyle devam etmesi halinde önümüzdeki 20-30 yılda dünyanın yüzde 40’tan fazlasının su sıkıntısı çekeceği raporlanmaktadır. Böyle bir yüzyılda yaşayanların bu duyarlılığa sahip olamaması ve gelecek nesillere bırakacağımız dünyanın bugünden daha kötü olacağı gerçeği hepimizi bu konuda duyarlı olmaya ve sorumlu olmaya zorlamaktadır. Ülkemizde ve dünyada yediden yetmişe herkesin yapacağı bir şeyler bulunmaktadır. Bir damla suyun yaşam olduğu ve bir hayatı kurtarabileceği gerçeği ile bugünden itibaren ’Bir damla suyu kurtar ve koru, bir canı kurtar’ sloganının gereğini hepimiz yerine getirmeliyiz. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın ve ülkemizin kaderi asla susuzluk olmamalıdır, olamaz. Bu vesile ile Dünya Su Günü’nü kutlayarak, tüm halkımızı bu duyarlılığı paylaşmaya davet ediyorum.”