Çocuğu aşırı korumak da duygusal istismar nedeni
SON YILLARDA ARTAN ÇOCUK İSTİSMARLARININ ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERDE KARŞIMIZA ÇIKABİLDİĞİNE DİKKAT ÇEKEN İZMİR KAVRAM MESLEK YÜKSEKOKULU ÇOCUK GELİŞİMİ PROGRAMI ÖĞRETİM GÖREVLİLERİ MELİS HIDIR, “ÇOCUĞU AŞIRI KORUMAK DA DUYGUSAL İSTİSMARDIR” DEDİ.
Son yıllarda artan çocuk istismarlarının çeşitli şekillerde karşımıza çıkabildiğine dikkat çeken Çocuk Gelişimi Programı Öğretim Görevlileri Melis Hıdır ve Fatma Yıldız, “Çocuğu aşırı koruduğumuz zaman da çocuğun bağımsızlığını ve özerkliğini engelliyoruz. Aslında çocuğa yine bir duygusal istismar uygulamış oluyoruz. Bağımsızlığı, özerkliği engellenen çocuk, içine kapanık olabiliyor ya da tam tersi davranışlar sergileyebiliyor” dedi.
İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Programı Öğretim Görevlileri Melis Hıdır ve Fatma Yıldız, son yıllarda yaşanan ve toplumu derinden etkileyen acı olaylar sebebiyle ülkenin önemli meselelerinden biri haline gelen çocuk istismarı hakkında bilgiler verdi. Çocuk istismarını çocuğun bakımından sorumlu kişiler tarafından tüm gelişim alanlarını engelleyen, beden ve ruh sağlığının bütünlüğünü bozan, kaza sonucu olmayan durumlarla karşı karşıya kalınması olarak tanımlayan Melis Hıdır, istismarın dört şekilde gerçekleştiğine dikkat çekti. Fiziksel, duygusal, ekonomik ve cinsel istismar olarak ortaya çıkan istismarın çocuklar üzerinde etkiler oluşturduğunu belirten Hıdır, özellikle yapılan araştırmaların kendi çocukluğunda ailesi tarafından şiddet gören insanların kendi çocuklarına daha fazla fiziksel şiddet uyguladığını ortaya koyduğunu dile getirdi.
“Çocuğu aşırı korumak da duygusal istismardır”
Özellikle çocuklara uygulanan en önemli istismarlardan duygusal istismarın önemine değinen Hıdır, duygusal istismarın karşımıza en sık çıkan istismar şekli olduğunu vurguladı. Çocuğun ailesi ya da onu yetiştiren yetişkin tarafından maruz kaldığı kötü muamelelerin duygusal istismara girdiğini ifade eden Hıdır, “Duygusal istismarda fiziksel bir temas herhangi bir koşul değil, anne baba, yetişkin ve çocuklar arasındaki ilişkiyi tanımlıyor. Karşımıza aşağılama, korkutma, yalnız bırakmak, sevgiden ve ilgiden eksik bırakma, aile içi şiddete çocuğu tanık etme, aşırı koruma, sözlü şiddet, yıldırma, ayrım yapma, reddetme gibi daha sayabileceğimiz birçok eylem duygusal istismar örneğidir. Çocuğu aşırı koruduğumuz zaman da çocuğun bağımsızlığını ve özerkliğini engelliyoruz. Aslında çocuğa yine bir duygusal istismar uygulamış oluyoruz. Bağımsızlığı, özerkliği engellenen çocuk, içine kapanık olabiliyor ya da tam tersi davranışlar sergileyebiliyor” dedi.
“Ekonomik istismar da yaygınlaşıyor”
Maddi olumsuzluklar gibi birçok nedenle görülebilen ekonomik istismarın da yaygınlaşmaya başladığını ifade eden Melis Hıdır, “Ekonomik istismar, çocuk işçiliği, çocukların kendi rızaları dışında çalıştırılması, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, yaygınlaşan yoksulluk, çocuk emeğinin ucuz olması gibi sorunlarla ilgili dışarı çıktığımız her anda aslında çocukların çalıştırıldığına şahit oluyoruz. Çocuğun yararı için ailenin, kamunun, okulların, insanların, hepimizin bu sorumluluğu fark etmesi ve üstlenmesi gerekiyor. Bırakalım her çocuk çocukluğunu yaşasın, çocukların oyun hakkı, eğitim hakkı, yaşam hakkı ellerinden alınmasın. Gelişimini her yönden sağlıklı bir şekilde tamamlamış çocukların sağlıklı toplumlar oluşturacağını unutmayalım” diye konuştu.
“Cinsel istismara maruz kalan çocuk hikaye uydurmuyor”
Cinsel istismarın diğer istismarlara göre sayısal olarak daha az veri ve araştırmaya sahip olduğunu kaydeden Hıdır, şunları söyledi:
“Cinsel istismara uğrayan çocuklar genellikle kendilerine uygulanan davranışın niteliğini anlayabilecek bilinçsel güce sahip değiller. Çocuklar tehdit ediliyor, susturuluyor. Kendisine inanılmayacağını, etiketleneceğini düşünüyorlar. En basitinden korktukları için başkalarıyla paylaşmaya çekiniyorlar. Bu da istismara tekrar maruz kalmalarına neden olabiliyor. Cinsel istismarın yanında fiziksel şiddet uygulanmış olabiliyor. Araştırmalar ve deneyimler şunu gösteriyor ki istismar konusunda hikaye uyduran çocuk sayısı çok azdır. Aileler çocuklarının anlattıklarını dikkate almalı, anlattıklarına değer vermelidir.”
“Tepkisizlik de en büyük tepkidir”
Çocuklara uygulanan istismar ve ihmal sonucunda kimliklerin etkilendiğini dile getiren Hıdır, “Çocukta gözlemlediğimiz davranışlar; korku, kaygı, kızgınlık, depresyon, düşmanlık, kendini çaresiz ve değersiz hissetme, kendine zarar verme, intihara, zararlı maddelere yönelme gibi davranışlar gözlemleyebiliyoruz. Ya da bireysel farklılıklara bağlı olarak çocukta hiçbir tepki alamıyoruz. Bu durumda şunu düşünmeliler, tepkisizlik de aslında en büyük bir tepkidir” ifadelerini kullandı.
“Korunma hakkı, yaşama hakkı, gelişim hakkı ve kendini ifade hakkı çocuğun en temel haklarıdır”
18 yaşına kadar herkesin çocuk sayılabileceğini belirten Fatma Yıldız ise, her çocuğun korunmaya muhtaç olduğunu, çocukların en temel haklarının korunma hakkı, yaşama hakkı, gelişim hakkı ve kendisini ifade hakkı olduğunun altını çizerek, istismara uğramış çocukların anne-babaları için önerilerde bulundu. Çocuğu istismara uğrayan her ebeveynde aşırı öfke ve isyan duygularının oluştuğunu söyleyen Yıldız, böyle bir durumda öfke, isyan ve suçluluk duygusunun çocukla değil başka bir yetişkinle paylaşılması gerektiği konusunda uyardı. Yıldız, “Çocuğunuzun kendi olumuz duygularınızın sorumluluğunu üstlenmesini istemiyorsanız anne-baba olarak duygularınızı kontrol altına almalısınız” dedi.
“Duygusal destek sağlayın”
Cinsel istismara uğramış bir çocuğa yapılabilecek en büyük yardımın ona şefkat ve anlayış göstermek olduğunu belirten Fatma Yıldız, “Yaşanan olay ne kadar acı verici olursa olsun çocuğunuza aşırı kaygı ve acıma duyguları göstermek, onun bu süreci atlatmasını güçleştirebilir” diye konuştu.
Yıldız, çocuğun yaşadığı istismarda kesinlikle kendisinin suçlu olmadığını anlamasının sağlanması ve “bunu sana yapmasına nasıl izin verdin” gibi suçlayıcı cümleler kullanılmaması gerektiğini dile getirdi. Yıldız, cinsel istismar mağduru çocukların bu olayın üstesinden gelmesine yardımcı olmak, çocuğa öz saygısını ve kendisine olan güvenini tekrar kazandırmak, suçluluk duygularından arındırmak, ergenlik döneminde ortaya çıkabilecek psikolojik sorunların önüne geçebilmek ve ailenin çocuğu yardımcı olabilmesi açısından uzman yardımı alınmasının da iyileşme sürecinde önemli bir yeri olduğunu belirtti.