KENDİME İTİRAFLARIM!
Kanayan parmağımın, ağrıyan belimin acısı, korkunca çığlığımın, gülünce anılarımın tazecik sayfalarının hatırası canım annem. İki lafımın biri, ama en çok bitmeyen, bitmeyecek kalbimin sızısı canım annem…
Ansızın bıraktın gittin bilinmeyen aleme. Seni gördüğüm son kare hiç çıkmıyor aklımdan. O kare ile girdiğim, tarif edemediğim, acı ve hıçkırığın boğazımı düğümlediği, çaresizliğin, pes etmişliğin çözdüğü dizlerimin bağı korkarım bir daha hiç onarılmaz annem. İçimde, kalbimin tam ortasına konan o boşluk doldurulamaz annem.
Çaresizim: Kendimi güçlü zannederdim ama hiç de değilmişim. Benim kırılma noktam senmişsin meğer.
İsyan edemem: İtaatkarım. Yaradana baş kaldıramam çünkü. Doğuma da ölüme de ne diyeyim. Ne garip değil mi, “Allah sıralı ölüm versin” diye ettiğimiz dua, beni ve eminim ki bir çok insanı kısır bir döngü içine sürüklüyor. Doğuma nasıl sevindiysek, ölüm gerçeğine de öyle üzülüyoruz işte. Kabul etmek zor. Çünkü ölüm gerçeğini bilmek, yaşanmışlıkların hatırası ile üzüntüye engel olamıyor. Sana üzülürken, “Allah çocuklarımı bana, beni onlara başlasın” diyorum. Bencillik mi bu şimdi, bilemeyerek?! Allah bana evlat acısı yaşatmasın, beni daha da büyük acılar ile test etmesin diyerek.
Kıskanıyorum: Kıskançlık bilmeyen ben, kendime inanamayarak ilk defa, annesi olanları kıskanıyorum. Birden farkındalığım arttı. Benim dışımda etrafımdaki çoğu inasanın annesi var. Ne mutlu onlara, mutsuzluk bana. Kendi kendime diyorum ki, bu acı da bana bir şeyler öğretecek.
Karışığım: Mesela, kendimi kanamalı bir hasta gibi hissediyorum. Ne kanamam ne de acım hiç durmuyor. Gülüyorum, eğleniyorum ama sonunda mutlaka acıma dönüyorum. Unutulmuyor, acı hafifliyor belki.
Öğretiyor: Şu alemde ettiğimiz o koca koca laflar, hayatı anladığımızı zannederek, başarılı bir hayat sürdüğümüzü zannederek yaşadıklarımız… Hepsi boş, acı kucağınıza düştüğünde anlıyorsunuz ki; siz hayatı değil, hayat sizi mat etmiş. Onca kavga boşuna. Elde sadece güzel anılar, hissettiğiniz sevgi, dinmeyen kalp sızısı ve son fotograf kalıyor. O zaman kocaman bir yalnızlığa kapılıyorsunuz. Uzaktan da olsa sizi kollayan, size dua gönderen kişi, MELEK ANNENİZ, yok artık.
Ve anlıyorsunuz ki; “ağlarsa anam ağlar, gersi yalan ağlar” çok değerli bir söz. Ve hayat değişiyor, “annemden önce, annemden sonra”ya!