Bakan Soylu: “321 bin 93 Suriyeli güvenli bölgelere geri döndü”
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU, “ŞU ANA KADAR 321 BİN 93 SURİYELİ KARDEŞİMİZ BU GÜVENLİ BÖLGELERE GERİ DÖNMÜŞTÜR” DEDİ.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Şu ana kadar 321 bin 93 Suriyeli kardeşimiz güvenli bölgelere geri dönmüştür” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kızılcahamam’da bir otelde düzenlenen “Vali Yardımcıları AFAD Koordinasyon Toplantısına” katıldı. Programda konuşan Bakan Soylu, “Hemen hepimizin bildiği, çok insani bir hikaye var. 1939 yılında yasanan meşhur Erzincan depreminde, o günün Erzincan savcısı rahmetli Yusuf İzzet Akçal, hapishanedeki mahkumları kurtarma çalışmalarında yardım etmek ve iş bittiğinde tekrar hapishaneye dönmek üzere salıverir. Gerçekten de mahkumlar canla başla çalışırlar ve bir tek kişi firar etmeden yine hapishaneye geri dönerler” diyerek anlattığı hikayenin arkasında önemli bir yöneticilik becerisinin yattığını söyledi. Bakan Soylu, “Afetle karşılaştığında eli ayağı dolanan, ne yapacağını şaşıran değil, kullanabileceği bütün imkanları soğukkanlılıkla ve risk alarak kullanan, iş bilir bir yönetici hikayesidir aslında bu hikayenin özü ve aslında modern zamanlardaki afet yönetiminin, sadece afetle ilgili kurumları yönetmek değil, şehrin tüm kapasitesini etkili biçimde yönetmek demek olduğunu daha o zamandan örnekleyebilmiş bir hadisedir” şeklinde konuştu.
Olay anına odaklanmış eski anlayış yerine bugün afet öncesi, afet anı ve afet sonrasını içine alan daha geniş bir alana baktıklarını aktaran Bakan Soylu, şunları kaydetti:
“İşin sadece tarifi ve kapsamı değil, süreç yönetim modelleri de değişti. Bugün dünyada ülkelere özel, çok farklı afet yönetim yapıları var. Yani bir afet esnasında hangi yöneticinin ne yapacağı, yetki ve sorumluluk tanımlarının ne olacağı, kimin hangi alanlardan sorumlu olacağı, iletişimin nasıl sağlanacağı gibi pek çok başlık artık önceden belirleniyor. Hatta bir anlamda afet yönetim organizasyon şemaları ortaya konuluyor. Mesela Amerika’da ilgili bütün kurumların işin içinde olduğu bir acil müdahale sistemi var. Bunların tepesinde olağanüstü haller ve afet yönetiminden sorumlu olan kısa adı ‘FEMA’ olan bir koordinatör kuruluş var. İtfaiye de bunun içinde, belediye de bu yapının içinde, federal ve yerel düzeydeki pek çok kurum da bu yapının içinde. Burada kimin hangi düzeyde ve hangi görevi yapacağı, yetkileri, sorumluluk alanları ve diğer konular federal müdahale planı içinde ayrıntılı bir biçimde belirtiliyor. Yani, normal zamanda bağımsız olan kurumlar, acil bir durumda bir araya geliyor ve bunların nasıl bir araya geleceğini belirleyen yazılı kurallara göre tek bir kurummuş gibi çalışmaya başlıyorlar. Bu yapıyı koordine eden de bir çatı kuruluş var. Dünyanın önde gelen afet bölgelerinden birisi olan Japonya’daki sistem, afetlerden önceden haberdar olunmasına, tahmin edilmesine ve önlem alınmasına ağırlık veren bir sistemdir.”
Ulusal acil durum yönetim yapısı olarak tanımlanan bir ilişkiler ve yetkiler sisteminden bahseden Soylu, “Polis teşkilatı, itfaiye, belediyeler ve ilgili bütün kurumlar, bu yapı içinde tanımlanmış yetkilerle eş güdüm içinde ve bir koordinasyon içerisinde çalışıyor. Bu örnekler içinde bize belki en fazla benzeyen yapı Fransa’daki sistem. Burada da Halk Güvenliği Müdürlüğü adı verilen bağımsız bir kurum var. Bu kurum ulusal ve yerel afetlere müdahale ediyor. Kurtarma hizmetleri veriyor, yurt dışı ve yurt içi yardım hizmetlerini organize ediyor, itfaiye eğitimleri veriyor ve afet konusunda daha pek çok faaliyet gerçekleştiriyor. Yani dünya, afet yönetimi noktasında farklı yapılar kullanıyor” ifadelerini kullandı.
“Son 10 yıldır 159 hortum vakası yaşandı”
Afet konusunda Türkiye’nin, 1999 yılında Yalova ve Düzce depremleriyle çok acı bir ikaz aldığını kaydeden Soylu, şunları söyledi:
“Biz burada üç ders aldık o zaman. Birincisi, doğal afet riski yüksek bir ülkede yaşadığımızı hatırlattı. 1990-2003 yılları arasında, yani büyük depremin olduğu 13 yıllık periyotta, Türkiye’de kaydedilen deprem sayısı yıllık olarak 300 ile 2 bin arası bir bantta kalmış. Oysa 2004-2018 arasında bu sayı 5 bin ile 38 bin arasında gerçekleşmiş ve 2008’den beri 11 bin bandının üstünde seyretmiş. Ancak çok şükür ki Marmara depremi ölçüsünde bir yıkımla şu ana kadar karşılaşmadık. Bunun yanı sıra ülkemizde öteden beri heyelan felaketi ile özellikle Karadeniz Bölgesinde karşılaşıyoruz. Son yıllarda küresel iklim değişikliklerinin ülkemizdeki bir etkisi olarak yorumlayabileceğimiz, özellikle Akdeniz bölgesindeki hortum hadiseleriyle karşılaşıyoruz. Can ve mal kayıpları yaşıyoruz. Son 10 yıldır 159 hortum vakası yaşandı, bunların 56 tanesini 2017 yılında yaşadık.”
İkinci aldıkları dersin ise devletin güçlü olması gerektiği konusunda olduğunu söyleyen Bakan Soylu, “Bir afet anında erzak ve malzeme depolarınızı açtığınızda, aslında devletinizin gücünü görüyorsunuz. 99 depreminde hepimiz biliyoruz ki depoları açtık ve içleri boştu. Bugün Allah’a çok şükür, böyle bir tablo söz konusu değildir. AFAD Başkanlığımızda şu anda ülke genelinde 25 lojistik, 30 da merkez lojistik deposu ile buralarda 82 bin 836 çadır, 143 bin 148 battaniye ve diğer ihtiyat malzemeleri ile toplam 783 müdahale aracı, 23 adet mobil koordinasyon tırı, bin 823 arama kurtarma personeli, 103 amfibi aracı vardır. Ayrıca 299 hız ölçer, 757 ivme ölçer ve bin 56 deprem gözlem istasyonuyla AFAD Başkanlığımız eliyle Türkiye, Avrupa’nın ikinci büyük deprem gözlem ağına sahiptir” diye konuştu.
Modern bir afet yönetiminin, yeni bir anlayışın gerekliliği olduğunu anlatan Bakan Soylu, “Türkiye, 99 depreminde devletin normal hiyerarşisi içinde süreci yönetmeye çalıştı. Kimsenin hakkını yiyemeyiz, herkes büyük bir gayret gösterdi. Ancak ortada bir yönetim kargaşası söz konusuydu. Kim neyle sorumlu olduğunu bilmiyordu, özellikle yereldeki sorumlular şaşkınlık içindeydi. Düşünün ki, insanları kurtarmakla veya krizi yönetmekle görevlisiniz ama sizin eviniz de çökmüş veya hasar görmüş. Bu haldeyken etkili bir arama kurtarma faaliyeti koordine edebilmek mümkün değil” dedi.
Depremin yaşandığı gün Tansu Çiller ile birlikte Kocaeli’ye gittiğini söyleyen Bakan Soylu, ”Sağ olsun eski Başbakanımız, eski Meclis Başkanımız Binali Yıldırım ulaşmamıza yardım etti ve dönemin Başbakanı rahmetli Ecevit’e sahadaki durumun vahametini Çiller anlattı. O gün hepimiz anladık ki, Türkiye’de afet anında etkili bir yönetim ve koordinasyon sağlayacak, süreçte yetkili ve tecrübeli bir kurum yapısına ihtiyaç var. Biz bunu o gün çok net bir şekilde anladık” şeklinde konuştu.
Aradan geçen süreçte AFAD Başkanlığının hızlı bir gelişim gösterdiğini ve Türkiye’de önemli işlere imza attığını hatırlatan Bakan Soylu, şöyle konuştu:
“81 il, 11 birlik müdürlüğü ve toplam 5 bin 867 personelimiz var, 4 adet birlik müdürlüğünün kurulması çalışmalarımız da devam etmektedir. Bugün AFAD bünyesinde Türkiye’nin ‘Afet Yönetimi Strateji Belgesi ve Eylem Planı’ oluşturulmuştur. Bu da kendi içinde ‘Türkiye Afet Riski Azaltma Planı’, ‘Türkiye Afet Müdahale Planı’ ve ‘Türkiye Afet Sonrası İyileştirme Planı’ olmak üzere üç alt plana sahiptir. Ayrıca bunlara destek mahiyetinde diğer ulusal ve stratejik planlarımız da mevcuttur. Bu planların detaylarına indiğiniz zaman kurumlar arası iş birliği, risk yönetimi, afet bölgesine zamanında intikal, ulusal düzeyde hizmet planları, il afet planları, olay türü müdahale planları gibi başlıkların olduğunu görüyoruz. Keza afet riskini azaltmada sektörler ve tehditleri karşılaştıran detaylı analizlerimiz söz konusudur. Bir diğer taraftan, sadece kamu kurumlarını değil, bireyleri de afete hazırlamak, afet anında vatandaşların neler yapması gerektiğine ilişkin onları bilgilendirmek için Cumhurbaşkanımızın da destekleriyle ‘Afete Hazır Türkiye Projesini’ gerçekleştirdik. Aile, okul, gençler ve iş yeri gibi alt başlıkları olan proje ile bugüne kadar toplam 11,4 milyon kişiye ulaşılmıştır. Ayrıca yine önemli bir proje olarak Türkiye genelinde, 12 bin 276 adet afet ve acil durum toplanma alanı belirlenmiş ve kamuoyu ile paylaşılmıştır. Türkiye’nin deprem risk haritası 1996’ya ait bir çalışmaydı, bu da güncellenmiş ve yeni risk haritası yayınlanmıştır. 99 depreminde aldığımız dersler neticesinde bugün AFAD Başkanlığımızın önemli çalışmaları neticesinde Türkiye’nin afet yönetiminde dijital altyapı çalışmaları da yapılmış ve sürekli kendini yenilemektedir. Kısa adı AYDES olan ‘Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi’ iletişim ve koordinasyon noktasındaki ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere tasarlanmış bir projedir. Tabi AFAD Başkanlığımızın bir fonksiyonu da afet sonrası iyileştirme faaliyetleridir. 2009’dan bugüne kadar başkanlığımız eliyle tamamlanan afet konutu sayısı 49 bin 524 adettir.”
Afet yönetiminin esas itibariyle bir insani faaliyet olduğunu ve sınırlarımızın dışında gelişen hadiselere de bu noktada duyarsız kalmanın da mümkün olmadığını vurgulayan Bakan Soylu, “Bu da devletimizin gücüyle ilgili bir meseledir. Türkiye bugün Küresel İnsani Yardım Raporuna göre 8 milyar dolar ile 2017 yılında en çok insani yardım yapan ülkedir. 5 kıta da 50’den fazla ülkede yardım çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Ve bana göre önemli bir detay, Türkiye, özellikle AFAD Başkanlığı eliyle sadece harcanan yardımlar yapmıyor. Yani sadece gıda kolisi ve yiyecek götürmüyor. Kalıcı yardımlar da yapıyor. Su kuyusu açıyoruz, hastane yapıyoruz, mesela Arakan’da Sağlık Bakanlığımızla ortaklaşa gerçekleştirdiğimiz bir sahra hastanesi, 2 bin 70 bambu ev, 8 su kuyusu, bir çocuk parkı yaptık. Öte yandan, Filistin’e 2010-2018 yılları arasında toplam 202 milyon dolar nakit ve 137 bin 500 ton un yardımı yaptık. Keza Sudan’a 2013-2018 yılları arasında 14,7 milyon dolarlık yardım yaptık. Bunların içinde buğday ve akaryakıt gibi başlıklar var. Ayrıca Afrin ve İdlib’te 368 noktada, Fırat Kalkanı bölgesinde 285 noktada yardım faaliyetlerimiz de halen devam etmektedir. Bölgede hayat normalleştikçe geri dönüşler de artıyor” ifadelerini kullandı.
“Şu ana kadar 321 bin 93 Suriyeli kardeşimiz bu güvenli bölgelere geri dönmüştür”
Her türlü senaryoya hazırlıklı olunması gerektiğinin altını çizen Bakan Soylu, “Şu ana kadar 321 bin 93 Suriyeli kardeşimiz bu güvenli bölgelere geri dönmüştür. Bütün bunları anlatmamda ki sebep şudur; doğal afet riski taşıyan bir coğrafyada yasıyoruz, bunun tartışılacak hiçbir yanı yok. Komşularımızda da benzer bir durum söz konusu. İran’ın 25 eyaletinde 17 Mart’tan bu yana etkili olan yağışların yol açtığı sel felaketini hepiniz izliyorsunuz. Genel olarak dünyada doğal afetlerin ve bunların yıkımlarının arttığı bir yüzyılın içindeyiz. Ve daha kötüsü, bizi ileride neyin beklediğini tam olarak biliyor değiliz. Dolayısıyla özellikle yönetim noktasında olan sizler, bizler her türlü senaryoya hazırlıklı olmak zorundayız. Bugün burada yaptıklarınız, konuşulanlar, anlatılanlar, aslında sizlere bir refleks ve alışkanlık kazandırmak içindir. Sorumluluk noktasında olan insanlar olarak bocalama lüksümüz olmadığı hepimizin malumudur. Dolayısıyla bu eğitimlere dikkat etmek, sadece burada bırakmamak, afet yönetimi meselesini belki kendinize bir hobi edinmek, bununla ilgili yayınları takip etmek, buradaki arkadaşlarımızla sürekli iletişim halinde olmak inanıyorum ki sizlere çok şey katacaktır ve sizin bu tecrübeleriniz, Allah göstermesin bir afet anında çok canların kurtarılmasına vesile olacaktır. Hepiniz tecrübeli ve bilgili yöneticilerisiniz. Bu konuda da kabiliyetlerinizi eksiksiz şekilde ortaya koyacağınıza ve meseleye önem vereceğinize inanıyorum” diye konuştu.
Toplantıya, İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, Kızılcahamam Kaymakamı Mehmet Yıldız ve Kızılcahamam Belediye Başkanı Süleyman Acar da katıldı.