BAHÇELİ’NİN ÖNERİSİ ve PARTİSİZ YEREL YÖNETİCİLERİ SEÇMEK
Her şeyin ilki heyecan vericidir. Yazıya girebilmek ama nasıl, hangi konu ile başlasam diyorsunuz. En etkili yazabilmek, kimlerin okuyacağını bilmeden yazabilmek, okuyucu kitlesi bulabilmek bunlar bilinmeyenler. Rutin hale geldiğinde sanırım çok daha rahat olacak gibi. Bereket ülkemizde konu bolluğu var. İnşallah bu ve sonraki yazılarımda kimseyi kırmadan demek istediğimi kaleme dökme becerisi gösteririm.
31 Mart yerel seçimleri öncesi meydanlarda yapılacak hizmet vaatlerinden çok beka meselesi, pkk , zillet konuşuldu. Seçim sonrası ise tam bir kaos yaşandı. 2 Nisan da MHP Genle Başkanı Devlet Bahçelinin bir demeci vardı : ‘’ Sadece büyükşehir belediye başkanları seçilsin, onlar da ilçe belediyelerini belirlesin’’ (1)
Hem oy pusulalarında aday karmaşıklığı hem ilçeleri farklı , büyükşehiri farklı ittifak adaylarının yönetmesinin doğuracağı krize dikkat çekiyordu.
Yine Cumhurbaşkanımız da ABD deki başkanlık seçimlerinde başkanın farklı, kongrede çoğunluğun farklı olması durumunda kullanılan ‘’Topal Ördek’’ yakıştırması yapmıştı.(2)
Yine 1989 Yılı yerel seçimlerinde rahmetlik Özal belediyelerin farklı partilerden olması halinde ‘’Eli kolu bağlı bir belediye başkanı ister misiniz? ‘’ demiş (3) ve gazetelere bu durumu karikatürize eden ilanlar vermişti.
Ben ise daha radikal bir şey söylemek istiyorum; bir hizmet yeri olan belediye başkanlığı neden partili olsun ki?. Maalesef bizde partiler ve onları sürükleyen liderler ayrıştırıcı bir rol oynamakta. Toplumsal mutabakatı bırakın sağlamayı tersine en büyük engelleyici rolü oynuyor. Partili başkanlarla bir yere varamayacağımız bunca yıllık demokrasi tecrübesiyle ispatlanmış durumda.
İsterseniz mevcut duruma bir göz atalım. Eğer iktidar ve belediye aynı partiden ise sorun yok gibi görünüyor. Oysa belediyeler partilerin arka çiftliği pozisyonuna geçiyor. İktidar partisi belediyeliği kaybetmeme adına habire kaynak aktarıyor. Eğer bir de belediye başkanı kifayetsiz ve ileri görüşlü ve şehircilik nedir bilmiyorsa hem o şehir hem ülke ekonomisi maalesef etkileniyor. Ankapark örneğinde olduğu gibi milyon dolarları bir yeşil alan üzerine koyduğunuz plastik oyuncaklarla dolduruyorsunuz. Yeşil alan diye görünen park alanlarının içini ticari binalarla kaplıyorsunuz. Son yayınlanan en çok borcu olan belediyeler sıralamasında ilk 8’in 6’sının iktidar partisinden olması tesadüf değil (4)
Kamunun kaynakları iktidarın da toleresi ile hesapsız ve yararsız şekilde harcanıp israf ediliyor..
Belediye iktidardaki partiden değilse durum daha da vahim. Yukarıda Özal örneğinde verdiğim gibi seçilen belediye başkanının adeta eli kolu bağlanıyor. İktidarın daha önce kendi partisinden bol keseden verdiği yardımlar kesildiği gibi devlete olan borçları için kapıya dayanılmakta.
Özetle bu kısır döngü içerisinde gerçek anlamda belediye başkanlığı yapmak çok ama çok zor.
Bir diğer önemli nokta da adaylık aşamasında; siz ne kadar yetkin, sevilen biri olsanız da her şey liderin iki dudağı arasında bitiyor. Lider nasıl hizmet edeceğine bakmaktan öte kendisine itaat edecek, çatlak ses çıkarmayacak, her şeyden önemlisi kendisine sürekli borçlu hissedecek bir adayı öne çıkarıyor.
Günümüz dünyasında, ulusal ve uluslararası düzeyde müşterek meseleleri çözmesi ve öngörülen hedeflere ulaşması yerelde iyi yönetişimi güçlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bir diğer önemli nokta ise yerel yönetimlerin hizmetlerini sürekli ölçebilmek ve değerlendirmektir. Bunun için belirli araçlar geliştirilmiştir. Kentsel Yönetişim Endeksi (KYE) (5)ile sürdürülebilir kalkınma hedefine kentlerde ulaşılıp ulaşılamadığı belirlenmektedir. Bu endeks 4 ana ilke altında değerlendirme yapmaktadır.
• Katılım
• Hesap verebilirlik
• Hakkaniyet
• Etkililik Katılım ilkesi;
Bu endeksi mevcut seçim sistemi içinde gerçekleştirmek, idealize etmek mümkün mü? Çözüm yerel seçimlerde partiden bağımsız yetkin, istekli , bu işe gönlünü koyabilen veya belli sivil toplum örgütlerinin topluma ve şehrine yararlı olacağını iyi bildiği kişileri aday yapabilmeli. Gelirleri yapmış olduğu hizmetin karşılığında aldığı bedelin yanı sıra devletin her ile potansiyeli ölçüsünde yasalarla çerçevelenmiş katkısıyla sağlanmalı derim. Seçildikten sonra da katılım maddesinden olmak üzere her semte yapılacak hizmetleri halkın ve belediye meclisinin katılımıyla zaman zaman görüş alışverişinde bulunabilmeli. Hesap verme noktasında da partili olmadığı için Sayıştay görevlileri daha çekinmeden ve bağımsız olarak denetleyebilmeli. Ayrıca o şehrin meclis üyeleri çoğunluk oylarıyla hesap sorabilmeli. İletişim çağında olmanın getirdiği avantajlarla yapılan hizmeti o şehrin sakinleri hızlı ve kolay bir şekilde kritize edebilmeli , başkanı yönlendirebilmeli.
Kutuplaşmanın olmadığı , partisi adına her şeyi mübah gören bir anlayışın yok olması, sadece hizmetin konuşulup değerlendirileceği günlerin gelmesi dileğimle.
(1) https://tr.euronews.com/2019/04/02/bahceli-sadece-buyuksehir-belediye-baskanlari-secilsin-onlar-da-ilce-belediyelerini-atasin
(2) https://www.takvim.com.tr/guncel/2019/04/03/baskan-erdoganin-ekrem-imamoglu-icin-dedigi-topal-ordek-kavrami-nedir-ne-demek-topal-ordek-ne-anlama-geliyor
(3) http://www.ajans5.com/turgut-ozal-in-sirlari-2780y.html
(4) https://tr.euronews.com/2019/04/02/en-cok-borcu-olan-belediyeler-hangi-partiden
(5) http://dergipark.gov.tr/download/article-file/518689