TÜKETİCİLERİN DİKKATİNE!
Değerli Okurlar,
Geçen haftaki yazımızda, bu haftaki konu başlığının “Tüketici İşlemlerinde Ayıp” kavramından ve yasal haklarımızdan bahsedeceğimizi belirtmiştik.
Yazımızda da belirttiğimiz gibi, odağımız “tüketici” dir ve burada yaptığımız değerlendirme 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yapılmaktadır.
Ayıplı mal; kavramından önce tüketici işlemlerinde temel ilkelerden bahsetmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Kanunun 4. maddesinde belirtildiği temel ilkeler şöyledir. Buna göre;
1. Tüketici kanunun yazılı olmasını emrettiği sözleşmeler “taksitli satış sözleşmesi, finansal kiralama sözleşmesi, tüketici kredisi sözleşmesi, konut finansmanı sözleşmesi…. gibi” YAZILI olarak yapılmalıdır ve sözleşme en az 12 punto karakterde olmalı, sade bir dille yazılmalı ve bir örneği basılı veya kalıcı veri saklayıcı ile tüketiciye verilmeli. Bunlardan birinin eksikliği sözleşmeyi geçersiz kılmaz ancak eksiklik sözleşmeyi hazırlayan tarafından derhal giderilir. Tüketicinin ileride yasal haklarını kullanabilmesi için imzaladığı evrakın bir örneğini teslim alması doğru olacaktır, eğer satıcı vermek istemezse, bu yasal düzenlemeden haberdar olmak ve satıcıyı uyarmak yerinde olacaktır.
2. Tüketicinin imzaladığı sözleşmedeki hükümler, sözleşme süresince tüketici aleyhine değiştirilemez.
3. Tüketiciden, kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimler içi ile sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemez.
Bu düzenleme güncel hayatımızda oldukça fazla tartışmanın içinde konu edilmiştir. Şöyle ki; özellikle doğalgaz, elektrik ve su aboneliklerinde kimi bedellerin eleştirilmesinde dayanak olmuştur.
4. Tüketici Kanunun’ da belirtilen sözleşmelere istinaden tüketiciden istenecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgilerin, yazılı olarak tüketiciye verilmesi zorunludur. Eğer uzaktan iletişim aracıyla kurulan bir sözleşme var ise, bu bilgiler kullanılan uzaktan iletişim aracına uygun olarak verilir. Bu bilgilerin tüketiciye verildiğinin ispatı sözleşmeyi düzenleyen tarafa aittir.
Telefon yoluyla bankamızla, telefon şirketimizle veya başka herhangi bir kurum ile yaptığımız görüşmelerde, bizlere açıklama yapılması, onayımızın istenmesi ve görüşmelerimizin kayıt altına alınmasının gerçek sebebi bu maddedir.
5. Tüketicinin, yapmış olduğu işlemler nedeni ile kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir, aksi halde tüketici yönünden geçersizdir.
Burada “nama yazılı” denmesinden kastedilen, tüketicinin verdiği senetin ciro yoluyla 3. kişilere verilmesinin önüne geçilmesinin sağlanmasıdır. Bu sayede yasal haklarını kullanmak isteyen tüketici, senetlerinin bulunduğu yeri bilebilmekte, yasal haklarını kullanırsa, senetlerinin iadesini kolaylaştırmaktadır. Eğer tüketicinin verdiği senet, emre yazılı olarak düzenlenmiş ve ciro yoluyla el değiştirirse, tüketici senedin geçersizliği için dava açabilir. Tabii ki burada senetlerin verildiğinin tüketici işlemine dair sözleşmede belirtilmesi, ispat için gereklidir.
Hukuki süreç yönünden baktığımızda, mal ve hizmet alımında kredi kartı kullanımının mal veya hizmetin sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmediği durumlarda, ödenen bedelin geri alınabilmesi açısından daha pratik sonuçları olduğu görülmektedir. Sadece bankaya mal ve hizmete ilişkin satıcının yükümlülüğünü yerine getirmediği beyan edildiğinde, banka satıcıdan mal veya hizmetin yerine getirildiğine ilişkin belge istemekte, satıcı belgeleyemediği takdirde, parayı tüketicinin kredi kartı hesabına iade etmektedir.
6. Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır. Tüketicinin alacalarına ilişkin karşı tarafça verilen şahsi teminatlar diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça müteselsil kefalet sayılır.
Burada bahsedilen durum şudur. Tüketici işlemi için şahsi kefalet verildiğinde, öncelikle asıl borçluya başvurulmalı, daha sonra kefile başvurulabilir. Tüketicinin alacaklı olduğu dosyalarda ise tüketici ister asıl borçluya ister kefile gitmekte serbesttir.
7. Temerrüd hali de dahil olmak üzere, tüketici işlemlerinde bileşik faiz uygulanmaz.
Bu hükümle anlatılmak istenen, tüketicinin borcuna işleyecek faiz hesaplanırken, faize faiz eklenmesinin yasaklanmasıdır.
Kanunumuzun ayrı bir düzenlemesinden de burada paylaşmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Tüketicinin sipariş etmediğiniz halde tarafınıza gönderilen bir mal varsa veya hizmet sunulmuşsa, sizden herhangi bir ücret talep edilemez. O mal veya hizmeti kullanmış olsanız da bu durum değişmez. Bahse konu mal veya hizmeti sizin siparişiniz olduğunu ispatlamak satıcının yükümlülüğündedir.
Yukarıda bahsettiğimiz hususa ilişkin zaman zaman yakınmalarla karşılaşılmaktadır. Önce malı gönderip, arkasından da bedeli için aramalar, icraya verilmekle tehdit edilmeler vb. örnekler görülmektedir. Böyle bir olay ile karşılaşıldığında, uzun uzun karşınızdaki insanla diyoloğa girmeye ve açıklamaya gerek yok. Sadece sizin bir talebinizin olmadığını, bu nedenle de herhangi bir sorumluluğunuzun bulunmadığını söylemeniz yeterlidir.
Umarım pratik önerilerle zenginleştirmeye çalıştığımız yazımız ile, günlük hayatınızda yaptığınız işlemlerdeki bilinç düzeyinin artmasına katkım olmuştur. Gelecek hafta bu sefer gerçekten “tüketici hukukunda ayıplı mal ve hizmet ile bunlara karşı yasal haklarımızı” konuşacağız.
Aysel YILDIZ
Avukat-Uzlaştırmacı