Asırlık minyatür sanatını yaşatmaya çalışıyorlar
ORTAHİSAR HALK EĞİTİM MERKEZİ’DE MİNYATÜR EĞİTİCİLİĞİ GÖREVİNİ SÜRDÜREN ESRA TUĞBA BAYRAM, BU SANATIN İLK OLARAK MİLLATTAN ÖNCE MISIRDA GÖRÜLDÜĞÜNÜ BELİRTEREK MİNYATÜR SANATININ KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİNDEN BUGÜNE KADAR GELDİĞİNİ BELİRTTİ.
Trabzon Ortahisar Halk Eğitim Merkezi bünyesindeki Alacahan’da açılan kursta asırlık minyatür sanatı öğretiliyor. Bir dönemler Osmanlı Sarayları’nı süsleyen minyatürler günümüzde unutulmaya yüz tutsa da açılan kurslarla bu sanat yaşatılmaya çalışılıyor. Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle birlikte çıkan baskı makinaları minyatür sanatının işçiliğini büyük ölçüde azaltırken, diğer bir adı nakkaş olan bu sanatın camilerde gerçek nakkaş ustaları tarafından yapılmadığı kaydedildi.
Ortahisar Halk Eğitim Merkezi’de minyatür eğiticiliği görevini sürdüren Esra Tuğba Bayram, bu sanatın ilk olarak millattan önce Mısır’da ortaya çıktığını belirterek “Atatürk Üniversitesi Geleneksel Türk sanatları Bölümü’nden yeni mezun oldum. Halk Eğitim Merkezi’nde 9 aydır usta eğitici olarak minyatür dersleri veriyorum. Minyatür sanatı, milattan önce 2. yüzyılda ilk örnekleri Mısır’da görülürken, Orta Asya’da bilinen örnekleri vardır. Aynı zamanda Uygurlar’dan Selçuklular’a daha sonra Kanuni Sultan Süleyman döneminden günümüze kadar gelmiştir. Minyatür yapan kişilere nakkaş denir. Saraylarda nakkaşhaneler bulunuyordu. Kitap resimleme sanatı olarak da bilinir. Saray kültürü, savaş sahnelerini yansıtır. Osmanlı Dönemi’nde günümüze gelen minyatürlerin çoğu Kanuni Sultan Süleyman zamanında resmedilmiştir. Baskı çıkana kadar ihtişamlı minyatürler yapılmış. Başta İstanbul olmak üzere Bursa, Ankara gibi şehirlerde daha yoğun olarak bu tür eserlere rastlanır” dedi.
“Baskı makineleri çıkınca minyatür işçiliği azaldı”
Gelişen teknoloji ile birlikte çıkan baskı makineleri minyatür sanatını olumsuz etkilediğini kaydeden Bayram, “Minyatür sanatı asırlık, yüzyıllar öncesinden gelen bir sanat. Baskı makineleri çıkana kadar o dönemler çok itinalı ve ihtişamlı minyatürler yapıldı. Günümüzde fotoğraflar, baskı makineleri çıktıktan sonra dolayısıyla işçilik azaldı. Bu sanatı gelenekleriyle uyumlu bir şekilde yaşatmaya çalışıyoruz. Kursiyerlerimize bunları öğretiyoruz. 13 kursiyerle başladık. Erasmus öğrencileri de zaman zaman buraya gelerek yaptığımız örnekleri inceliyorlar. Kursumuza, üniversite öğrencilerinin yanı sıra emeklilerde geliyor. Kısacası içinde sanatı hissedenler bizden ders almaya çalışıyorlar. Doğal taşlar üzerine, ince fırça kullanarak çıkmayan boya ile resimleme yapıyoruz. Bunlar genellikle hediyelik diyebiliriz. Sabır gerektiren bir iş aylarca sürüyor. Bir eseri yapmak yaklaşık 2 ayımızı alıyor. Yaptığımız iş hata kabul etmiyor. Dolayısıyla çok itinalı çalışmamız gerekiyor” diye konuştu.
“Camilerdeki nakkaşlar gerçek değerini yansıtmıyor”
Günümüzde camilere yapılan nakkaşların gerçek değerini yansıtmadığını kaydeden Bayram, “Bir çok camide yapılan nakkaşlar, gerçek ustalar tarafından yapılmadığını düşünüyoruz. Yani camilerdeki nakkaşlar gerçek değerini yansıtmıyor. Bunları yıllar önce insanlar hangi şartlarda nasıl yapmış bilmiyoruz, bazı işlerin günümüzde bile hala sırrı çözülemedi. O zaman yapılan işleri bugün yapılamıyor. Camilerde yapılan nakkaşları, bir sanatçı tarafından yapılması gerekirken maliyeti düşük tutmak için yapılması bizi çok üzüyor” şeklinde konuştu.
Kızıyla birlikte minyatür sanatı yapan anne Safiye Bayram da “Çocukluğumdan beri resim yapmayı seviyorum. Aynı zamanda kardeşim de resim hocası olduğu için ona bakarak resim yapmayı öğrendim ve çok seviyorum. Kızımı da bu sanata yönlendirdim. Kızıma zaman zaman derslerinde yardımcı oluyorum. Ben de burada gümüş ve taş işletmeciliği konusunda eğitici olarak görev yapıyorum” ifadelerini kullandı.
Kursiyerlerden Osman Kılıç’ta minyatür sanatını öğrenmenin mutluluğunu yaşadığını belirterek sanatın kendisine huzur verdiğini söyledi.