Altıkulaç: “Misyoner ve oryantalistler nadide kültür varlıklarımızı Avrupa’ya götürdüler”
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ (OMÜ) İLAHİYAT FAKÜLTESİNİN DAVETLİSİ OLARAK SAMSUN’A GELEN 13. DİYANET İŞLERİ BAŞKANI DR. TAYYAR ALTIKULAÇ, “GÜNÜMÜZE ULAŞAN EN KADİM MUSHAF NÜSHALARI” BAŞLIKLI KONFERANSIYLA KELAM-I KADİM’İN (KUR’AN-I KERİM) EN ESKİ NÜSHALARINI AKADEMİSYEN VE ÖĞRENCİLERLE PAYLAŞTI.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç, “19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Belçikalı, Hollandalı, İspanyol, Amerikalı, Fransız, İngiliz ve Alman misyoner ve oryantalistler önemli çalışmalara imza attılar, nadide kültür varlıklarımızı Avrupa’ya götürdüler” dedi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesinin davetlisi olarak Samsun’a gelen 13. Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, “Günümüze Ulaşan En Kadim Mushaf Nüshaları” başlıklı konferansıyla Kelam-ı Kadim’in (Kur’an-ı Kerim) en eski nüshalarını akademisyen ve öğrencilerle paylaştı.
OMÜ İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleşen konferansı; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Cengiz, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Batuk, Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Harun Albayrak, Samsun İl Müftüsü Veysel Çakı, OMÜ’nün emekli öğretim üyeleri, akademisyenler ve öğrenciler takip etti.
Konferans öncesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Batuk ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Cengiz birer selamlama konuşması yaptı.
“Vahiy Dönemi’nden sonra puslu bir zaman dilimine girilmiştir”
Selamlama konuşmalarından sonra konferansına başlayan eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, Vahiy Dönemi’nden bahsederek bu dönemde Hz. Peygamber’e kâtiplik yapan 40 civarındaki kişiyle inen vahiylerin yazıya geçirildiğini belirtti. Vahiy Dönemi’nden sonra puslu bir zaman dilimine girildiğine dikkat çeken Dr. Altıkulaç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu puslu dönem, Kur’an ve Mushaf tarihi açısından en zor dönemdir. Niçin böyledir? Çünkü rivayetler yetersizdir, çelişkilidir. Bunlardan bir şeyler çıkarmaya çalışabilirsiniz ama sağlıklı ve kesin ifadelerle hükümde bulunma imkânınız neredeyse çok azdır. Vahiy Dönemi’nde malzeme dağınık vaziyettedir. Dağınık derken ciltli hâle getirilmemiştir ve vahiyler inmeye devam etmiştir.”
Sunumunda Dört Halife Devri ve bu dönemde Kur’an-ı Kerim’in kitap hâline getirilme faaliyetlerinden söz eden Altıkulaç, “Bugün elimizde bulunan Mushafların tertibi Hz. Osman’ın Mushaflarıyla ortaya çıkmıştır” sözlerine yer verdi.
“Misyoner ve oryantalistler binlerce Mushaf yazmayı Avrupa’ya taşıyıp arşiv oluşturdular”
En kadim Mushaflardan Sana (Yemen’in başkenti), Paris, Tübingen ve Berlin Mushafları üzerinde çalıştıkları ve bunları yayımladıklarına dikkat çeken Altıkulaç, Topkapı 2 Mushafı üstünde çalıştıklarını ve bu nüshanın da matbaa aşamasında olduğunu söyleyerek bu nüshaların özelliklerini katılımcılarla paylaştı.
Günümüze ulaşan en kadim Mushaflardan bazılarının neden Paris, Londra, St. Petersburg, Tübingen, Berlin ve diğer Avrupa şehirlerinde bulunduğunu belirten Altıkulaç, “Çünkü oryantalistler (Doğu bilimciler, müsteşrikler) binlerce Mushaf yazmayı Avrupa’ya taşıyıp arşivler oluşturdular. İşte servetlerimiz, hazinelerimiz böyle kaçırılmış, böyle uçurulmuş. Kısacası, 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Belçikalı, Hollandalı, İspanyol, Amerikalı, Fransız, İngiliz ve Alman misyoner ve oryantalistler önemli çalışmalara imza attılar, nadide kültür varlıklarımızı Avrupa’ya götürdüler. Bazıları bu belgelere salt ilmî anlayışla yaklaşmış olsalar da genelde yaptıkları çalışmalarla İslami değerler üzerinde şüphe uyandırdılar ve buna özel çaba sarf edenler de oldu. Avrupa’ya taşıdıkları kadim Mushaflara ait mikrofilmleri toplama sürecine girdiler” bilgisini paylaştı.
“Oryantalizm artık metot değiştirerek ilerliyor”
Kendisini dinleyen öğrencilere seslenen Altıkulaç, “Bu konulara şimdiden hazırlıklı olmalısınız çünkü oryantalistler harıl harıl çalışıyor. ‘Bir harf bile değiştirmemişlerdir’ uykusundan uyanalım. Yüksek lisans ve doktora yapan gençler olarak bu meselelere eğilmeniz gerekiyor. Söylemek istediğim temel mesele şu: Oryantalistlerin geçmişte ve günümüzde yaptığı çalışmaları dikkate aldığımızda görüyoruz ki son yüzyılda oryantalizm metot değiştirerek ilerliyor. Eskiden Hz. Ebubekir, Hz. Ömer dönemindeki rivayet çelişkileri ya da yetersizliklerinden istifade ederek ve bu dönemlerdeki belirsizlikleri değerlendirerek senaryolar yazmışken, şimdi artık varaklarla (kitap yaprağı, sayfası) ilgileniyorlar. Bugün oryantalizmin en temel malzemesi bunlardır ve senaryolarını bunlar üzerinden kurguluyorlar. Bu durum karşısında bizlerin bu varaklarla ilgilenmemiz zorunlu hâle gelmiştir. Ben elimden geldiğince bu kadim nüshalardan bazılarını tahkik (araştırma, inceleme) etmeye çalıştım. Bunlardan 9’u yayımlandı, onuncusu yolda. Ümit ediyorum ki bu işe gönül verecek olanlar, bu nüshalar üzerinde daha yararlı, daha ayrıntılı çalışmalara imza atarlar ve tezler yazdırırlar. Takdir, ehli ilmindir” değerlendirmesinde bulundu.
Konferans bitiminde, Dekan Prof. Dr. Cengiz Batuk tarafından Tayyar Altıkulaç’a, adına düzenlenmiş fidan sertifikası takdim edildi.
“Kadim Mushaflar İlahiyat Fakültesinde”
Öte yandan Altıkulaç, Dekan Prof. Dr. Cengiz Batuk ve katılımcı akademisyen ile öğrencilerin eşliğinde İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunun girişinde hazırlanan Kadim Mushaflar Sergisi’nin açılışını gerçekleştirdi.