Alanya’da “Peygamberimiz ve Aile” sempozyumu
MEVLİD-İ NEBİ HAFTASI ETKİNLİKLERİ KAPSAMINDA “PEYGAMBERİMİZ VE AİLE” TEMASIYLA ANTALYA’NIN ALANYA İLÇESİNDE DÜZENLENEN SEMPOZYUMUN AÇILIŞINDA KONUŞAN DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. ALİ ERBAŞ, “AİLE, SADECE MADDİ BİR BERABERLİK DEĞİL, BEDENLERİN YANI SIRA KALPLERİ VE DUYGULARI BİRLEŞTİREN, RUHLARI SÜKUNETE ERDİREN MUHTEŞEM BİR BİRLİKTELİKTİR” DEDİ.
Mevlid-i Nebi Haftası etkinlikleri kapsamında “Peygamberimiz ve Aile” temasıyla Antalya’nın Alanya ilçesinde düzenlenen sempozyumun açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Aile, sadece maddi bir beraberlik değil, bedenlerin yanı sıra kalpleri ve duyguları birleştiren, ruhları sükunete erdiren muhteşem bir birlikteliktir” dedi.
Alanya’da Diyanet İşleri tarafından bu yılki Mevlid-i Nebi Haftası etkinlikleri kapsamında “Peygamberimiz ve Aile” temasıyla 22-24 Kasım tarihleri arasında düzenlenen sempozyumun açılışı yapıldı. Avsallar Mahallesi’ndeki bir otelin konferans salonunda düzenlenen sempozyumu açılışına Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, Din Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Albayrak’ın yanı sıra Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Antalya İl Müftüsü Osman Artan, İl Emniyet Müdürü Murat Ulucan, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Tekin Aktemur, Alanya Kaymakamı Mustafa Harputlu, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ) Rektörü Prof. Dr. Ekrem Kalan, İlçe Müftüsü İhsan İlhan, İlçe Emniyet Müdürü Alper Avcı, İlçe Jandarma Komutanı Yarbay Serkan Akbaba, çok sayıda din görevlisi ve davetli katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan konferansa konuşmacı olarak katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, Peygamber Efendimizi tanımadan Allah’a kulluğu ve gerçek manada özgürlüğü anlamak da mümkün olmayacağını söyledi. Erbaş, “Hz. Peygamber’in sünneti, Kur’an’ın hayata dönüşmüş şeklidir. Sünnet-i Nebi, Kur’an’dan sonra İslam’ın ikinci temel kaynağıdır. Onu göz ardı ederek İslam’ın anlaşılması ve yaşanması mümkün olmadığı gibi Allah Resulüne saygısızlık olarak algılanacak tavır ve üslupların da mümin tavrıyla bağdaştırılabilmesi mümkün değildir Bugün insanlığın özlediği huzur ve güven; ancak Hz. Peygamberin insanlığa tebliğ ettiği hakikatlerin bilgi, bilinç, ahlak ve sistem düzeyinde hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır. O değerleri bugüne taşıyıp insanlıkla buluşturmak ise müminlerin Allah’a, Resul’e ve insanlığa karşı en büyük sorumluluğudur. Aynı zamanda Peygambere muhabbetin neticesi ve onu sevmenin en büyük tezahürüdür” dedi.
“Aile yaşayarak fark ettiği bir sevgi ocağıdır”
Bugün insanlığın en büyük sorununun ahlak krizi olduğunu ifade eden Erbaş, “Yani insanlığın huzurunu temin edecek olan İslami erdemlerin yitirilmesidir. Allah resulünün sünnetinden ve mirası olan güzel ahlak ilkelerinden uzak bir hayat yaşanıyor olmasıdır. İnsanlık, yüzünü yeniden Hz. Peygamberin örnekliğine çevirmediği sürece hiçbir insani ve vicdani değeri muhafaza edemeyecektir. Yeryüzü ancak onun getirdiği değerlerle buluşursa huzuru bulacaktır. Aile, sadece maddi bir beraberlik değil, bedenlerin yanı sıra kalpleri ve duyguları birleştiren, ruhları sükunete erdiren muhteşem bir birlikteliktir. Aile yuvası insanın fiziksel zihinsel ve ahlaki yönden en üstün meziyetlerle donatıldı. Bütün insanı değerlerin öğrenildiği, ruhun mayalandığı ve kemal bulduğu yerdir. Varlığında sayısız hikmetler barındıran aile, insanın ilk eğitimini aldığı en temel eğitim yuvası, maddi-manevi tehlikelere karşı muhkem bir sığınak ve fertlerin hayatın hakikatlerini yaşayarak fark ettiği bir sevgi ocağıdır” diye konuştu.
“Huzurlu toplum, ancak ailede huzurun tesisiyle oluşur”
Aile geçmişinin geleceğe bağlayan bir köprü olduğunu aktaran Erbaş, “Zira ailenin, nesli muhafaza etmek gibi önemli ve vazgeçilmez bir işlevi vardır. Ailenin nesli muhafaza etme bilinciyle kurulduğu toplumlar, gelişmiş ve medenî toplumlardır. Çünkü insani ve vicdani değerler ancak bu tür bir aile ortamında doğup gelişir ve bir sonraki kuşağa aktarılır. Dine, hayata, topluma ve insanın var oluşuna dair sağlıklı bir zihniyet, aileden başka hiçbir ictimai kurum veya kuruluşta doğup gelişemez. Güçlü toplum, ancak güçlü aile bağları ile kurulur. Huzurlu toplum, ancak ailede huzurun tesisiyle oluşur” ifadelerini kullandı.
“Aile köklü bir yapıya sahiptir”
Millet olarak aile yapısının milli ve manevi değerler üzerine kurulu olduğunu belirten Erbaş şunları söyledi:
“Aile köklü bir yapıya sahiptir. Dayanışma bilincinin hakim olduğu bir yapı arz etmektedir. Ne kadını ne de erkeği üstün tutar. Bizim ailemiz, Allah’ın adı üzere yapılan bir akitle kurulduğu için erkeğin de kadının da diğer tüm aile üyelerinin de hakkını her zaman teslim eder. Bu yüzden biz, kadın ya da erkeği önceleyen bir yapıyı değil, ailenin bütününü merkeze alan bir yapıyı önemsiyoruz. Fakat modernite ile birlikte hızlanan toplumsal değişimden en fazla etkilenen kurumların başında maalesef aile gelmektedir. Bireysel ve toplumsal hayatımızın yıkılmaz kalesi olarak görülen aile hayatımızda son zamanlarda, ilgisizlik, boşanma, aile içi şiddet ve huzursuzluk gibi pek çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunların çoğunun temelinde de Peygamber ahlakından uzaklaşmak yer almaktadır. Ailenin çözülmeye başlaması, toplumumuz için büyük bir tehlike arz edeceği gibi çok ciddi problemleri de beraberinde getirecektir. Nitekim bir yerde aile kurumu çözülmeye başladığında adli suçlar, madde bağımlılığı, şiddet, psikolojik ve sosyolojik problemlerin arttığı müşahede edilmektedir. Nihayetinde bireysel ve toplumsal huzur kaybolur. Eğer toplumsal hayatımızda bunların varlığından sıkça bahseder hale gelmişsek, bunun altında yatan sebebin aile değerlerinde ve bağlarında meydana gelen zayıflama olduğu göz ardı edilmemelidir. Maalesef günümüz insanı, aileyi, paylaşmayı, sorumluluğu, sevgi, şefkat ve merhameti öteleyerek; bireyselliği, ferdi haz ve ihtiyaçları öncelemekle, aslında kendi mutluluğunu ötelediğini fark edememektedir.”
“Çözümler bulunması için çalışmalara daha çok ihtiyaç vardır”
Kitle iletişim araçlarının gelişimini de değinen Erbaş, “Kitle iletişim araçlarının gelişimi ve sınır tanımazlığı tüm değerlerin zedelenmesine sebebiyet vermekte, aile mahremiyetini ihlal eder hale gelmektedir. Bu manada artık hayatın her alanına nüfuz eden medyaya da önemli görevler düşmektedir. Manevi değerlerimizi ve ahlakımızı önceleyen, ortak bir değer olarak aile ahlakını gözeten ve aileyi güçlendiren bir yayın politikası izlemesi medyanın en büyük sorumluluğudur. Aileyi kuşatan sorunların sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik tüm boyutlarıyla araştırılmasına ve kalıcı çözümler bulunması için yapılacak çalışmalara her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Sonuç olarak hangi açıdan düşünürsek düşünelim hiçbir gerekçe ya da meşgale aile olmayı ertelemeye ve aileyi ihmal etmeye mazeret olamaz. Hiçbir meslek ya da hedef, aile kurmaktan, anne-baba olmaktan daha önemli kabul edilemez. Hiçbir makam ve mevki, anne-baba olma şerefinden ve sorumluluğundan daha büyük olamaz. Toplumsal yapımızın temel taşı olan aile kurumunu güçlendirecek ve sağlam temeller üzerine oturtacak bir sorumluluğu kuşanmamız gerektiği kanaatindeyim” dedi.
“Son dönemde çok ihtiyacımız olan aile kavramını işlenecek”
Antalya Valisi Münir Karaloğlu ise, “Rabbim Peygamber Efendimizin şefaatinden ve yolundan bizleri ayrı koymasın. Bu sene Diyanet İşleri Başkanlığımız toplumumuzun da ihtiyaçlarını göz önüne alarak son dönemde çok ihtiyacımız olan aile kavramını bu sene teması olarak “Peygamberimiz ve Ailesi” sempozyumunu seçmiştir. Peygamber efendimizin ailesindeki sevgi, saygı, şefati, muhabbet ve adaleti onun sünneti seniyesiyle topluma hakim kılmak inşallah bu sempozyumla gündeme gelecek” dedi.
“Aileyi Ayakta Tutan Değerler”, “Aile Sorunlarına Kuran ve Sünnetten Çözümler”, “Günümüz Dünyasında Aileyi Kuşatan Risk Alanları”, “Aileye Yönelik Tehditler ve Çözüm Önerileri” gibi konuların ele alınacağı oturumlarla devam eden sempozyum, 24 Kasım’da sona erecek.