17 yaş altındaki gebelikte riskler
ADÖLESAN HAMİLELİĞE İLİŞKİN ÖNEMLİ AÇIKLAMALARDA BULUNAN TÜRK JİNEKOLOJİ VE OBSTETRİK DERNEĞİ (TJOD) ANKARA ŞUBESİ BAŞKANI PROF. DR. YAPRAK ÜSTÜN, ”ADÖLESAN GEBELİĞİN RİSK FAKTÖRLERİ ÇOK YÖNLÜDÜR” DEDİ.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Ankara Şube Başkanı Prof. Dr. Yaprak Üstün, 17 yaşın altındaki gebelerde orta yaştaki annelere göre gebelik risklerinin arttığını söyledi.
TJOD Ankara Şube Başkanı Prof. Dr. Yaprak Üstün, küçük yaşta hamileliğe ilişkin açıklamalarda bulundu. Adölesan hamileliklerin normal yaştaki hamileliklere göre çok daha riskli olduğunu kaydeden Üstün, ’’Adölesan terimi çocukluktan erişkinliğe geçişi tanımlamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) adölesanlığın 10-19 yaşlar arasında olduğunu belirtmektedir’’ ifadelerini kullandı.
Gelişmekte olan ülkelerde adölesan gebeliklerin çok daha yaygın olduğunun altını çizen Üstün, ’’Yapılan çalışmalar adölesan gebeliklerin oluşmasında menarş yaşı, seksüel ilişki sıklığı, ırk, etnik durum, evlilik durumu, aile yapısı, çiftlerin iletişimi, eğitim ve iş durumu, sosyo-ekonomik düzey ve sosyal destek kaynaklarının etkisi olduğunu göstermiştir. Adölesan gebeliğin risk faktörleri çok yönlüdür. Abortus, erken doğum tehdidi, gebelikte hipertansiyon, anemi, düşük doğum ağırlığı, konjentinal anomali riski, müdahaleli doğum, HIV riski, sigara ve keyif verici madde kullanımı, malaria, yetersiz antenatal bakım ve kontrasepsiyon bunlar arasındadır’’ dedi.
’’Adölesan gebeler, özellikle 17 yaşın altındakiler orta yaştaki annelere göre gebelik ve yeni doğana ait artmış risk taşımaktadır’’
Üstün, vatandaşın bu konuda ciddi bilgilendirilmesi gerektiğine inandığının altını çizerek, ’’2017 TÜİK verilerine göre ülkemizde adölesan gebelik oranı yüzde 5,4’tür. Adölesan gebeler, özellikle 17 yaşın altındakiler, orta yaştaki annelere göre gebelik ve yeni doğana ait artmış risk taşımaktadır. Gebelik sonuçlarını olumlu yönde etkileyecek antenatal bakım veren adölesan odaklı çok disiplinli bir merkezde kadın doğum uzmanı, pediatrist, ebe, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve fizyoterapistten oluşan bir ekip çalışmasına ihtiyaç vardır. Pospartum dönemde adölesana yönelik depresyon ölçekleri uygulaması önemlidir. Adölesan annelerin emzirmeye başlama ve devam olasılıkları daha azdır. Bu durumla baş edebilmek için adölesanlara antenatal dönemde gebe okullarında emzirme ile ilgili eğitim verilmeli ve postpartum dönemde ebe ve hekim tarafından adölesana proaktif emzirme desteği verilmelidir. Adölesanlar postpartum kısa dönemde tekrarlayan gebelik yaşamaması için taburculuk öncesi eşi ile birlikte kullanabilecekleri kontraseptif yöntemler hakkında bilgilendirilmelidir. Adölesan annelere taburculuk sonrası emzirmeyi, ana babalık kabiliyetlerini destekleyecek evde sağlık bakım desteğinin verileceği programa ihtiyaç vardır. Adölesanlar doğum sırasında aile bireylerinden izole edilmemeli ve bebeğin babasının veya adölesanın seçtiği bir erişkinin doğuma eşlik etmeleri sağlanmalıdır. Adölesan anneyi fiziksel ve psiko-sosyal açıdan destekleyecek çok paydaşlı koordine programlar adölesan anne ve bebeğinin karşı karşıya kaldığı problemleri aşmasına yardım edecek ve sağlıklı aile birliği oluşturmalarına yardım edecektir’’ açıklamalarında bulundu.