12 Eylül’de muhtarlık yapan Süleyman Özbey: “İnsanları okula toplayıp dayak attılar”
SÜLEYMAN ÖZBEY, 12 EYLÜLDEKİ DARBE DÖNEMİNDE YAŞADIKLARINI ANLATTI.
12 Eylül kanlı askeri darbe dönemini yaşayan Kayserili vatandaşlar, darbe gecesinde yaşadıklarını anlattı. Herkesin okula toplandığını ve öldüresiye dayak atıldığını belirten vatandaşlar, darbeden iki gün sonra askerlerin yeniden gelmesiyle yatak ve yorganlarını alarak Sultan Sazlığı’na kaçtıklarını anlattılar.
12 Eylül 1980 tarihinde yaşanan kanlı askeri darbede Kayseri’nin Develi ilçesine bağlı Sindelhöyük köyünde muhtarlık yapan Süleyman Özbey, “12 Eylül’den bir gün önce Münir Başçavuş vardı. Beni çağırmış, jandarma arabası geldi. Beni gece 12’de karakola götürdü. Orada bir binbaşı elinde bir şey ile haritaya bakıyor, ’Sen Sindelhöyük muhtarı mısın?’ dedi, evet dedim. ’Gece 12’de oraya geleceğiz, yalnız ben girmeyeceğim köyün kenarında kalacağım, jandarma girecek’ dedi. Ben de silah dönemi olduğu için herhalde silah soracak dedim, ’bak’ dedi ’Panik yaratırsan köyde, haberin olsun Zincidere Cezaevine gönderirim seni’ dedi. Gece 12’de binbaşı orada kaldı, jandarmayı köyün içine gönderdi. Tüm evlerden topladı, olmadık rezaletler çıktı” dedi.
Özbey, “Bir kişinin üzerini soydular, elbiselerini yaktılar ve sopayla dövdüler. Ali Mehmet isminde birinin cebinde para varmış. ’Bu para ne?’ diye sordular. O da ’Ben çalışıyorum’ dedi. Askerler ’Demek milletin parasıyla sen burada mısın?’ diye yatırdılar, belki 30 tane sopa vurdular. Bir jandarma ise Fazlı ismindeki vatandaşın sırtına bindi ve ’Hadi beni Develi’ye götür’ dedi. Köydeki tüm vatandaşları okula topladılar, dayak attılar, sırtlarına bindiler” diyerek vatandaşların darbe gecesinde yaşadıklarını anlattı.
Aradan 20 gün geçtikten sonra binbaşının köy muhtarlarını topladığını ve ’Jandarma köye girmedi’ diye yazarak imzalamalarını istediğini anlatan Özbey, “Soysallı köyü muhtarı Seyit Ahmet dedi ki, ’Binbaşım sabaha kadar dayak atacaksın da ben nasıl imza atayım’ dedi. Binbaşı ’Atarsın atarsın’ dedi. Bir tek Soysallı muhtarı direndi, biz destek veremedik, 30-40 tane muhtar köye komando girmedi diye imza attık” dedi.
Askerlerin 12 Eylül darbesinde köyde bulunan bütün evlere girdiğini ve erkekleri okula topladığını anlatan Ali Örikli, “Kayınbabasının yanında damadın üzerindekileri çıkardılar. Çırılçıplak soyduktan sonra ölümüne dayak attılar. Biz bunları duyunca arkadaşlarımla birlikte dağa kaçtık. Hiç sebep olmadan geldiler, evlere girdiler ve insanları dövdüler. İnsanların elbiselerini yaktılar” diye konuştu.
12 Eylül döneminde Sindelhöyük’te bakkal olduğunu anlatan Ali Kılıç, “Gecenin bir yarısında demir kapıya tak tak diye vurdular. Kapıya çıktım, ’Nüfus cüzdanını ver okula git’ dediler. Okula ilk gelenlerden biri bendim. Diğer vatandaşlar teker teker geliyor. Askerler sınıftaki kara tahtaya ’Kumandan bilir işini altına işetir çişini, Allah yok, Peygamber izine gitti’ diye yazmışlar. İnsanları okula topladıktan sonra işkence başladı. Herkesi ayaklarının altına yatırdılar, coplarla dövdüler. İnsanları soyundurdular, soyunmayanları öldüresiye dövdüler” dedi.
Darbe gecesi komutanın bakkaldan ağrı kesici, tuz ve jilet aldığını söyleyen Ali Kılıç, “Eve geldim ama uyku uyuyamıyorum, korkudan titriyorum. Ondan sonra bir arkadaşı eve getirdiler, leş gibi attılar. Bizde başında bekledik, burada kahvede dövmüşler, okulda dövdüler. Darbeden 2-3 gün geçti köylümüzün biri pencereme vurarak, ’Ali gene geldiler’ dedi. O zaman hava soğuktu, ne yapacaklarsa yapsınlar dedim dışarı çıktım. Sokakta birçok köylü yatak ve yorganını alarak Sultan Sazlığı’na doğru kaçıyordu. Allah’tan o gece başka bir olay olmadı” diyerek yaşadıklarını anlattı.